YURTTA OLUP BİTENLER Adliye binalarında bulunan levha Savcılar da bu Millet Yeni deneme u satırlar yazıldığı bulda ve Ankarada savcılıklar basına karşı bir kampanyaya gırış— i bulunuyorlardı Bir kaç içinde İstanbulda dört, Ankarada 1k1 gazete hakkında takibat açıldı ve gazetelerin — mesulleri savcılıklara celbedilerek ifadeleri alındı. a tı gazete Cumhuriyet, Hürriyet, Mil- liyet, Akşam, Ulus ve Karagözdür. Hürriyet, Mıllıyet ve Akşam gaze- telerine iki ayrı suç isnat olundu Suçların hepsinin mahiyeti aynıdır: Muhalefet sözcülerinin — kongrelerde söylenmiş sözlerinin nakli. — Yalnız Karagöze başka neviden bir suç is- nat olunmaktadır. (Basına karşı kam- panyanın bu kadarla kalmayacağı ve Muhalefet sözcülerinin fikirlerinin duyurulmasına bu kampanyayla ma- sırada İstan- ni olunacagının ümit edildiği mu- hakkakti Kampanyaya girişilirken D. P. Meclis Orununun son tebliğine "Ka- nun dışı hareketleri Önlemekle vazi- feli bulunan idare âmirleri ve Cum- huriyet Müddeiumumileriyle — bütün idare cihazının aleni tehditlere ma- ruz bırakılması" nı takbih eden cüm- lenin eklenmesi de unutulmamıştır. Halbuki bizzat İnönü tarafından a- çık şekilde ikaz edilenler "kanun dı- şı hareketleri önleyenler" değil, "ka- un dışı hareketleri yapanlar dır ve bunların yalnız yarın değil, — hattâ eğ bugün mahkemelere verilip cezalan- dırılmaları son. derece tabiidir. İnö- 4 temelin harcıdır! nünün yarın mutlaka — yapılacağım söylediği -ve şuphesız yapılacak olan da- bundan ibare u haftanın başında, kampanya- nın açılmasından önceki bir kaç hâ- diseyi hatırlayan gazeteciler maksa- dı keşfetmekte güçlük — çekmediler. İnönünün bir kongrede söyledikleri- ne ve yaptığı bir basın toplantısına neşir yasağı konmuştu. Sonra, bu- nun daha fazla merakı celbettiği, üstelik İnönünün aynı sözleri — her yerde tekrarlamaya başladığı görül- dugunden bundan vazgeçilmiş, sav- cıların "dostane ikazlar"ı başlamış- tı. Bunlara Basın Yayın ve Turizm Bakanlığının -Bakanı Server Somun- cuoğlu- temsilcilerinin "teknik nasi- hatlar"ı da sonradan katılmıştı. Fa- kat bunlara rağmen gazetelerin ha- berler arasında "Muhalefetin sözü" imiş, "İktidarın sözü" imiş diye bir tefrik yapmamaları yeni "takip kampanyası"nı işletmeye — açmıştır. Netice bir kaç gün içinde görüle- cektir. Basının bizde bir tesanüt örneği vermekten uzak bulunuşu, bazı ga- zete sahiplerinin ihtiyatkârlığı en büyük meziyet ve fazilet saymaları şimdiye kadar girişilen bu neviden kampanyaları kısa vadede başarıya ulaştırmıştır. Fakat böyle bir sis- temin ve tahditlerin sonu olmadığın- an, basın da yüzde yüz sessizliği tercıh etmediğinden şikâyetler din- miş ve her seferinde bir kaç kur- bana -bizzat basının — unutuverdiği ve âkıbetleriyle — meşgul — olmadığı kurbanlar- malolarak takip sistemi, tedbir sistemi — tekrarlanmıştır. Bu seferki kampanyana Esâd Budak- oğlunun bakanlığına rastlamış bu- lunması ve yurekle ümit vererek işbaşına geçmiş Budakoğlunun ha- reketsiz kalması -nihayet, istifa di- bir müessese vardır- her halde kendisi için bir talıhlılık değildir. Mamafih millet bu hafta, "Mu- halefetin söylediklerinin duyurulma— ması şikâyetleri ortadan — kaldırır" zihniyetinin basına müteveccih yeni belirtilerini hayretle seyretmekten ve bundan bir hayır geleceğini nanlara şaşmaktan kendisini — ala- mıyordu. Dertler ortada kaldıkça bu dertleri terennüm edeceklerin mut- laka çıkacağı nasıl — unutulabiliyor, işte en büyük merak budur. D. P. Karışmam, ha! Bu haftanın başında Ankarada, si— yasi çevrelerde, ünün şak şuydu: "Ama siz, Karagöz ne yaz- mış, biliyor musunuz?" Ankara Pa- lasta. Anadolu Klübünde, gazeteci- ler arasında, politikacı meclislerin- de hava yumuşatılmak istendi mi bi- ri "Ama siz, Karagöz ne yazmış, bi- liyor musunuz?" diyor ve derhal du- daklarda tebessümler doğuyordu. Şaka, bir Demokrat milletvekili- nin kendisine D. P. n niçin umacı rolüne çıkmak ıstedıgı sorulduğun- da çok samimi, faka hayli de safça bir eda ile "Ama siz, Karagöz ne yazmış, biliyor musunuz"" demiş ol- masından doğdu. Belki de böyle bir milletvekili yoktu ve hikâye uydur- maydı. Fakat hem hikâyeye herkes inandı, hem de şaka tuttu. O kadar ki, salı günü gazeteler D. P. Meclis Grubunun her kelimesi barutla -be- yaz barut- yazılmış tebliğini neşret- tiğinde dudakların ucuna hemen ay- nı cümle geldi: "Ama siz, Karagöz ne yazmış, biliyor musunuz?" Doğ- rusu istenilirse bu, pek de — haksız i. Zıra teblıgın hiç olmazsa bir ratik memleketlerde Meclis ekserıyetının itimadına maz- har olarak İktidarda — bulunan bir hükümetin elinden bu İktidarın hiç bir veçhile alınamayacağı esas ola- rak kabul edilir" lâfı doğrudan doğ- ruya Karagöze cevaptı ve zaten teb- liğin bir muhatabı da Karagözdü. Şaka yayıldığında pek çok kim- se, bu Karagözün ne olduğunu me- rak etti. O zaman anlaşıldı ki Ka- ragöz, meşhur Karagöz gazetesidir. Halka hitap eden bu gazete Anka- rada çıkmaktadır ve C. H. P. yi tut- maktadır. Hattâ C H P . nin ikinci sınıf bir organıdır. İşte bu Karagöz- de, günün birinde' -İrak hâdiselerin- den sonra- bir kaç satırlık, lâtife yollu bir yazı yayınlanmıştır Bu. yazıyı D. ükleri C. H. nin halkı 1syana 1ht11a1e kendilerini pa- ralamaya daveti addetmışlerdır ve AKİS, 16 AĞUSTOS 1958