lerden de bir şey çıkmadığı hakıkattı. O hakle liderler hep bir araya gelmi l, bu işe bir formül bulunm: ahydı Cumartesi akşamı verilen yemekte türlü türlü teklifler ileri — sürüldü. Bunlardan biri her uç partiyi birleş- tınp, diğer iki partinin -C. H. P. ile D. P.- arasında ezılmekten kurtul- maktı. Ancak minyon partilerin tü- zükleri kadar, belki — tüzüklerinden de çok başındakilerin he birinin kendini dev aynasında görmesi böy- le fiili bir birleşmeye imkân bırak- mıyordu Teklif itibâr görmedi. Bu- nun üzerine üç partının bır işbirli- ğine gitmesi ve birbirlerinin aley- hinde l_(_onuşmaması teklıfı ileri sü- rüldü. Üç m n parti birbirini kol- layacaktı. Teklıf caz ıp bulundu, ka- bul edildi. O akşamki toplantınm tek müsbet tarafı da bu ld Bir de. C. M. P. hayallerinden kurtuldukları ortaya çıktı. Liderler galiba — anla- mışlardı kı Işbırlığı yapabıleceklerı denk part . dir, ne de D. P. olsa olsa T K P dir, zıra arit- metiğin en basit kaidesi ayni cins- ten eşyaların cem edilebileceği kai- desidir. İstanbul Mihenk taşı (Kapaktaki — Belediye — Başkanı) eçen haftanın sonunda bir gün İstanbulda, Piyer Loti cadde- sindeki köhne ve ahşap Belediye bi- nasının bir salonunda bir kaç genç adam şaşkınlıktan az kalsın dilleri- ni yutacaklardı. Demek ki bir müd- detten beri karşılarında oturan, e- lindeki kehribar tesbihin sarı tane- lerini çekerek suallerini samimiyet- le ve sükünetle cevaplandıran orta- dan biraz kısa boylu, saçları dökül- müş sevimli adam müthiş bir milyo- nerdi de, haberleri yoktu. Adam, son derece mütevazi bir eda İçinde: Günde 1 milyon ile 600 bin lira arasında para ödüyoruz" dedi. Yani senede 200 ile 365 milyon lira arası bir şey.. Şaşkınlıktan dili maya imkân b para ıstımlak ,edilen bma ve arsa- lara karşılık İstanbul Belediyesinin odedıgı paraydı ve ödeyen maaşıyla geçinen bir Belediye Başkanı, Ke- mal Aygündü. Köhne salondaki ba- sın toplantısında hazır bulunan ga- zetecıler, hep birlikte güldüler. Fa- kat o gün bugun, bir nazar İs- tanbulun yeni Belediye Başkanına, daha doğrusu İstanbulun sokakları- na çevrildi ve Kemal Aygün, belki de istemeye istemeye günün adamı oluverdi, Zira senede ödenen istim- lâk parasının mıktarı belli olduğun- dan beri "İmar meselesi" — yeniden mihenk taşı haline gelmiştir. Son dış yardım neticesi girişilen iktisa- di politikanın mihenk taşı' Zira bu Kristof Kolomb yumurtası, dibi kı- rılarak dik tutulduğu takdırde hiç AKİS, 16 AĞUSTOS 1958 bir dış yardım vaziyetin düzelmesi- ni ve enflâsyonun durmasını temin edemiyecektir. Yolların indirilip bin- dirilme muamelesi devam — edecek midir, etmeyecek midir? Hamletin yeni suali, işte budur ve pek şey yakında İstanbul sokaklarına bakmakla anlaşılacaktır. Doğru söyleyeni kovmazlar azeteciler o gün başka bir se- bepten dolayı daha — şaşırdılar. Hemen hepsi de mesleklerinde yıl- lanmış İstanbul gazetelerinin Bele- diye muhabirleri, bir ara duydukla- rı bir başka cevap — karşısında da kulaklarına inanamadılar. — Acaba şaka mı söylüyor diye hayret içinde muhataplarının yüzüne baktılar. A- ma Kemal Aygün gayet ciddiydi. YURITITA OLUP BİTENLER layan basın toplantısı, sualler sual- leri kovalayarak devam etti, Muha- birler, şehrin binbir derdiyle alâka- l1 sualler sordular ve Belediye Baş- kanı Kemal Aygün bunların her bi- rine samimi bir eda ile ve karşısın- dakileri ikna etmeğe çalışarak son derece mukni cevaplar verdi. Gazeteciler önce ekmek işini sor- dular. Son zamanlarda İstanbulda ekmeğin kalitesi iyice — bozulmuştu. Acaba Belediye bu durum karsısın- da ne düşünüyordu? Akaryakıta zam yapılacağı söyleniyordu, akar- yakıta yapılan bu Zam vasıtaların halihazır — fiyatlarına da aksedecek miydi? Esnafın zam istekleri kabul edilecek miydi? İstimlâk borçlarının ödenmediği söyleniyordu, — bundaki hakikat payı ne dereceydi? Şehirde sular her yıl olduğu gibi bu yaz Aygün, Zeytinoğlular Eski Gazetecileri -suali soran da dâhil- şaşırtan cevap şuydu: "Evet kuyruk vardır". Muhabirlerden biri, bir ba- sın toplantısı yapan İstanbulun Çi- çeği burnunda Belediye Başkanına "Gaz ve şeker kuyruğu var mı?" diye sormuştu. Ama doğrusu bu su- ali sorarken, alabılecegı cevabı da tahmin etmiyor değildi. Zira yıllar- dan beri bu tip suallere bu koltuk- ta oturanlar daim 'ne münasebet, Istanbullu bolluk ve refah ıçınde— " diye cevap vermişlerdi. Gaze- teciler ilk defadır ki bir ilgilinin ağ- zından şehrin dertlerinden — birinin kabul edildiğini duyuyorlardı. Bunun için şaşırmışlardı. İstanbulda ilk de- fadır ki bir idare adamı, hem de i- dare mekanizmalarının en üst kade- melerinden birinde oturan bir idare adamı, "Evet kuyruk vardır" diyor- du. O cuma gunu saat 16 da baş- ve Polatkan bir baloda dostlar sık sık kesilmekte ve bazı semtler- de, bütün gün sular akmamaktaydı. Bu hususta Belediye bir tedbir ala- cak maydı? Bunlar ve bunlara ben- zer yüzlerce sual ardarda sıralanı- yor, her muhabir aklına gelen sua- li sorarken Aygün, önüne bakarak ve büyük bir ciddiyet içinde suali dinliyor, sonra da karşısmdakilerin not almasına imkân bırakmak için kelimeleri teker teker söyleyerek ce- vap veriyordu. Ekmek isi kısa bir zamanda hal edilecekti. Ekmek pa- çalı yeni baştan tesbit edilmişti. Fı- rınların da kontroluna şiddet veri- lecekti. Otobüs ücretlerine bir zam yapılması isi henüz kendisine inti- kal etmemişti. Ama icap ederse zam yapacaktı. Aygün, "Ucuz fakat ih- tiyacı tatmin etmeyen bir 1şletmeyı ızdırap verici" buluyordu. Ucuz ya pahalı halkın ihtiyacı karşılan— malıydı. Her şeyin bası halkın ih- 11