YURTTA OLUP BİTENLER. da görüş ayrılıkları bulunduğunu a- çıklamaktadır. Yunan devlet adam- ları görüşmelerden sonra, kötümser- liklerini belirtmeye bilhassa lüzum görmüşlerdir. Dışişleri Bakanı, Ave- rof, iyimser ve kötümser tab'irierin- den birini mutlaka seçmek gerekir- se, daha çok kötümser oldugunu söylemiştir. Atmanın yegâne gaze- tesi de görüşmelerin neticesiz kaldı- ğını yazmaktadır. Mamafih MacMil- lan o kanaatte değildir. Atinada kar- şılaşmamaya bilhassa dikkat ettiği meşhur Arabulucu Murphy'in Yunan Hükümetini kotumserlıkten kurtar- mağa muva olacağından emin- dir. Filhakika şimdiye kadar Kıbrıs, işine resmen —karışmıyormuş — gibi davranan Amerika, Murphy'in ağ- szyla ılk defa olarak bu mevzudaki sessizliğine son vermiştir. bulucu Atınada, arabuluculuk sıfatı- nı reddetme raber, — Karaman- lisle Kıbrıs meselesını konuştuğunu Amerikanın bu dâva ile yakın- dan ilgilendiğini saklamamıştır A- tinanın. Mr. Arabulucunun "İkna ka- biliyetine" râm olmasından korkan Rusya, bu sebepledir ki Atinadaki sefiri vasıtasıyla, Yunan tezini des- teklediğini bildirmek ihtiyacını duy- muştu»? Muhtemel gelişmeler tina ve Ankara tebliğlerine ba- kılınca, MacMillan'ın teşebbüsü- nün muvaffakiyetsizlikle — neticelen- digiine hükmetmek gerekmesine rağ- bu haftanın başında Ankara dıplomatık çevrelerinde, Kıbrıs me- selesinin kailinde ılerıye doğru bir adım atıldığı kanaati hakimdir. Bu iyimserlik, Ingıltere ve bilhassa A- merikanın , Orta Doğu hâdisele- rinden sonra k NATO memleketi arasındaki ıhtılafın mutlaka halle - dilmesi gerektiğine kanaat getirme- lerinin neticesidir. İlk adım olarak, Yunan ve Turk Başbakanları, Ingıl- tereden çok rikani srarı rine, Adada tedhışçılıgın durdurul masını istemişlerdir. Belki de ikinci bir adım, Yuna nıstan ve Turkıyenın İngiltere ile birlikte üçlü bir konfe- rans masasına oturmaları olacaktır. Bunun için de, Adadaki mütareke- nin devamı, Taksım ve Self Determi- nation tezlerı arasında bir anlaşma zemininin bulunması lâzımdır. Tec- rübeyle bilinmektedir ki, bu tezlerin uzlaştırılması ancak ıkı tarafın ıd- dialarından ç değilse — muvakk: ten— vazgeçmesine baglıdır Yeni İn— giliz planı, ir anlaş- ma zemini teşkıl edebilir. Mamafih İngiliz Plânı yegâne anla: ma zemi- İngilizler, azla israr etmemek- te, iki tarafın muvakkaten de olsa bırleşecegı herhangi bir hal çaresi- görünmektedirler. MacMillan Atina ve Ankara temas- larından sonra, herhalde tâdil edil- miş bir plânla ortaya — çıkacaktır. Bundan başka Londra ve Washing- 10 Sir Hugh Foot Gölgeyi seven adam! ton'un Türk ve Yunan hükümetine, iç siyaset bakımından gerekli ma- nevrayı , yapabilmeleri için zaman verecekleri şuphesızdır Başlangıçta Adada asayişin devam — ettirilmesi, Yunanistanın' NATO içinde Türkiye* ye karşı giriştiği boykota son ver- e iki memleket arasındaki ger- ginliğin yavaş yavaş giderilmesi ile yetıneceklerı şuphesızdr Adanın -hiç değilse bir müddet için- istik- balini tâyin eden kararlar daha son- ra gelecektir. O Doğu — meselelerine, Irak hâdiselerinden sonra büsbütün ehem- miyet veren Amerika, — NATO'nun doğu kanadını felce ugratan Kıbrıs meselesine bu sefer bir çare bulmak azmindedir. Bunun içindir ki, An- kara diplomatik çevreleri — iyimser- dirler. Amerikanın, Ankara ve Ati- nayı eninde sonunda Kıbrıs mesele- sinde anlaşmağa ikna — edeceğinden emindirler. Şimdiden ortalıkta ina- nılması güç şayialar dolaşmağa baş- lamıştır. Londra kaynaklı bazı ha- berlere göre, Türkiye Kıbrısın coğ- rafi taksiminden vazgeçerek, iki ay evvel reddettiği İngiliz Plânını ka- bullenmiştir. Hattâ bazı kütü diller, Türkiyeye yapılan dış yardımın be- dellerinden birinin Taksim tezinden vazgeçilmesi olduğunu — söylemekte- dirler. Newsweek'e inanmak lâzım gelirse İngiltere, Kıbrıs meselesi halledilmeden Türkiyeye yardım ya- pılmamasını Amerikadan istemiştir. Diğer bazı haberler Yunanlılara me- ram anlatmaktan umıdını kesen İn- gilterenin, Kıbrı: im — tezini empoze etmeğe hazırlandıgım bildir- mektedir. Tabii ki bütün bunlar, ri- vayetlerden ibarettir. Fakat bu Ti- vayetler, kaynaklarını Kıbrıs işinin hal yolunda olduğu kanaatinden al- maktadırlar. Çetrefil işleri halletmekle şöhret yapan Mr. Arabulucu bir kaç sonra MacMillan gıbı, Ankara ve A- tinaya şöyle bir uğrarsa, buna pek şaşmamak lazımdır... Politikacılar Tek elin nesi var? Geçen haftanın tonunda — cumar- tesi akşamı, İstanbulda Balta- limanındaki bir köşk hummalı- bir faaliyete sahne oldu. O gün akşam üzerinden gecenin geç saatlerine ka- dar köşke gelenler gidenler hiç ek- sik olmadı. Öğleden sonra ayağında bir şort, bahçede çiçeklerle meşgul olan köşkün sahibi, saat 16 suların- da içeri girdi ve biraz sonra kapı- nın önünde akşam yemeği için gi- yinmiş olarak göründü. Baltalima- nındaki 27 numaralı köşk. Türkiye. Köylü Partisi Genel Başkam Tahsin Demirayın köşküdür. Cumartesi gü- nü köşkte yapılan hazırlıklardan o akşam bir yemek verileceği anlaşı- hyordu. Nitekim saat 17'den itiba- ren de köşkün H. 31699 plâka sayılı arabası köşke parti parti davetlileri taşımaya başladı. Tahsin Demirayın köşküne gelen- lerin hemen hepsinin de memleketi- mizin üç minyon partısının münte- sipleri olması kim gözünden kaçmadı. İlk zıyaretçı, köşkün sa- hibinin partidaşlarından Muhtar Ya- zar oldu. Biraz ara ile Muhtar Ya- zarı Hür. P. n Dr. Nihat Reşat Belger, C. M. P d n de General Sa- dık Aldoğan, Lütfi Bornovalı, Enver Kök, Saadet Kaçar ve Hüsnü Zeki Soylemezoglu takip ettiler. En son gelen ise, P. den Enver Güre- lıydı Güreli öbür misafirlerin — ak- ine, köşkün arabası ile değil de bir taksı ile geldi. Saat 18'de başlayan yemek gece yarısına kadar devam etti. min- yon partinin ileri gelenlerinin top- landığı böyle bir yemekte herhalde havadan sudan bahsedilecek değildi. Bilhassa 1957 seçimlerinden sonra, âdeta siyaset dünyamızdan silindik- lerini hisseden bu partilerin bir şey- ler yapı emden isimlerinden bah- settirmeleri lâzımdı. Işte cumartesi günü Tahsin Demirayın evinde veri- len yemekte bu hususun tesbıtıne ça- lışıldı Artık pek çok kimse Hür. P., C. T. K. enince kar- şısındakıne "0 da ne demek" diye bakıyordu. Halk, bu partilerin adını bile unutmuştu. Buna bir çare bul- mak, yaşayan ölü haline gelen bu partileri canlandırmak gerekiyordu. Bu yolda üç minyon partinin liderleri daha evvel de bazı ihzari görüşmeler yapmışlardı. Ancak ihzari görüşme- AKİS, 16 AĞUSTOS 1958