TIB laşmaya okumadan mı imza koymuş- tur, yoksa bu maddeyi Birleşmiş Mil- letler anayasasının — bir diğer maddeleri gibi memleketimizde tat- bik etmeğe mi lüzum görmemekte- dir, burası bilinmemektedir. Biz asırlardan beri asker olmak- la öğünen bir milletiz. — Kuvvetimiz dillere destandır. Dost memleketler bunu iyi «bilirler ve — askerlerimiz kendilerininki yerine döğüşsün dıye bize durmadan borç verirler. ağ- lam olmayan iyi döğüşemeyeceğine göre, hiç değilse dostlarımız bize borç versinler diye sağlam — olmaya mecburuz. Fakat buna rağmen Mil- l1 Savunma bütçemiz genel bütçenin 90 50 sinden aşağı düşmediği halde, 1923 den beri sağlık bütçemizi hiç bir zaman 26 5 in üstüne çıkarama- mışızdır. (Sağlık dergisi C. V). Hiç tereddütsüz denilebilir kı en uzun kuyruklarımız poliklinik ve sa- natoryum kapılarındakilerdir. Her sene mevcut yatak sayısına 1000 ya- taklık ilâveler yapılsa ve — nüfu- sumuz olduğu yerde saysa bu kuy- rukların kısalması için asgari 48 se- ne lâzımdır. Türkiyede vasati Ömür, henüz bu rakama varmamıştır! Sa- natoryum kapısında beklemek, Mig- ros kuyruğunda beklemekten — çok daha başka şeydir. Hastalar 48 se- ne bekliyemiyeceği için, hiç bir ted- bire lüzum gormeden kendiliğinden kopacak yegâne kuyruk budur. Has- talıklar kalkınma rakamları ile te- davi edilemez, onları yenmek için hastahaneye hekıme ve ilâca ıhtıyaç vardır. Tabii bütün bunlardan önce hastalıklardan korunma — tedbirleri H seki Hastahanesinin — Doğu Kliniğinde iki loğusa, Bakırkoy A kıl Hastahanesinde bazan iki bazan üç hasta ayni yatağı paylaşırken Zeynep Kâmil Hastahanesinin yeni 150 yatagını illâki Başbakan açacak dıye kapalı tutmak, hastahane yata- ğını Hilton veya Parkotel yatağı ile ayni değerde gordugumuzun bir delili sayılabilir. Bu görüş, yerini mevcut yataklara her ay asgari 100 yeni ya- tak ilâvesini zaruri sayan — görüşe bırakıncaya kadar, naçiz fertler ola- rak sağlığımıza dikkat etmekten baş- ka yapılacak birşey yoktur! Hastalarımızın iç veya dış turist- lerden çok daha âcil yatak ihtiyacın- da oldukları açıktır. Memleketimiz- deki 40.000 den fazla müseccel akıl hastasına karşı, 4400 yatak vardır! -Bakırköy 3500, Elâzığ 250, Manisa 150, çeşitli devlet ve belediye hasta- haneleri tahminen 500.. Bu, asgari 35000 akıl hastasının serbestçe ara- mızda gezdiğinin en açık ifadesidir. Türkiye, veremden ölümün en sek olduğu memleketler arasındadır. -100.000'de 186-. Memleketimizde her sene 40.000 kişi veremden ölür Ve bu miktar 1944 ten bu yana 2 20 art- mıştır. Buna karşılık, verem yatağı sayısı — hiç enecek — mertebededir -11,5 verem —ölümüne |1 yatak- ve memleketimizin en azından — 36.500 verem yatağına ihtiyacı vardır. Hekim ve reçetesi, halkımızın bü- yük bir kısmı için zorlukla ulaşıla- bilen şeylerdir. Köylü, bereketli yıl- ların hasat zamanına rastlarsa, has- talığını tedavi ettırebılmekte Za- mansız hastalanırsa kendini koydekı hocaya okutturmakla işi geçıştırme- ğe çalışmaktadır. Esasen memleke timizde sağlık işleri ile uğraşan ha— cı, hoca ve üfürükçülerin bolluğu, hekim ve sağlık tesisi yokluğunun en normal neticesidir. Bununla — bera- ber, sırf Sağduyusunun kılavuzluguy— Ööylü Uucuz veva ava hekim: akmaktadır. Bu da hekimlerimiz i- çin tek teselli kaynağıdır. “Bir koltuğa iki 24 Tek yatakta çift hasta karpuz sığar mı?” ÇALIŞMA İşçiler Metin Rasim Dereyi — görmeden... Bayram, ama niye? Temmuz ayının son günü, yolu Tür- kiye Taş İşçileri Sendikası Genel Merkezine düşenler içerde bir bay- ram havası estiğini gördüler. Sendi- kanın, başkanından — üyesine kadar hemen her ferdi tam bir sevinç için- . Bir yanda harıl harıl teksir makinası çalışıyor ve bir takım kâ- ğıtlar mumlu kâğıdın üzerinden geç- tikten sonra elbirliği ile hemen zarf- lanarak sağa sola gönderiliyor ve bir yandan da Sendika İdarecileri bir- birini tebrik ediyordu. Geçen ayınso- nunda, Türkiye Taş İşçileri Sendi- kası mensuplarını böylesine memnun eden hâdise, aşağı yukarı bir kaç yıl- dan beri Sendıka ile Vakıflar Umum Müdürlüğü arasında devam edip gi- den bir * mücadelenin sendikanın za- feri ile neticelenmesi idi. İstanbul Taş İşçileri Sendikası, İstanbul Vakıflar Müdürlüğü ile bır ihtilâfa düşmüştü. Baş Müdürlük, İs- tanbulda Vakıflara ait binalarda çalı— şan taş işçilerine paralarını doğru dü- rüst ve zamanında, ödememekte, pa- zar ve bayram yevmiyesi vermemek- te ve çoğu zaman da işçilerin hakkı ve alın teri karşılığı olan yevmiyele- rini bazen iki, bazen üç ay geciktir- mekte idi. Sendika bu hususların dü- zeltilmesi için önce Baş Müdürlüğe müracaat etmiş ama hiç bir cevap alamamıştı. Sonra bu müracaatları, doğrudan doğruya — Vakıflar Umura Müdürlüğüne yapılan müracaatlar takip etmişti. İşte tam o gün- lerde, nasıl olmuşsa olmuş, Vakıflar AKİS, 16 AĞUSTOS 1958