MİMARLIK l1 Mmağaza"ların doğmasına sebe olmuştur. Bu tip binalar son yüzyıl içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlara mimarların — buldukları cevaplar- dır ve hepsinde yepyenı bir mimar- lık estetiği ortaya çıkmıştır. Yeni görev tabii ve dürüst bir dille ifade- lendirildiği takdirde form da taze olur. Modern mimarlık lügatında sağ- lamlık masiflik demek değildir. Ye- ni yapı malzemesi hafif ve ekono- miktir. Eskiden kârgir yapı kuvve- tini kalın taş duvardan alırdı. Bu- gün ise duvar yük taşımayan, sa- dece içerisiyle dışarısını veya muh- telif hacimleri ayıran perdeler ya- hut paravanalar haline — gelmiştir. Yük taşıyan unsur betonarme ya- hut çelik iskelettir. Yapı iskeletinin sağlamlık ve hafiflik sağlamaktan başka bir faydası daha vardır: Bi- naya elastikiyet temin etmek. Kar- kas binanın duvarları birer perde- den ibaret olduğuna göre ihtiyaç- lar değiştikçe binanın — bünyesine zarar verilmeden — bunlar da yer değiştirebilir, bina az bir masrafla başka bir işe hizmet edecek şekle sokulabilir. İşe yarama ve sağlamlık esasla- rına sadakat, dürüst bir bina istih- sal eder, fakat muhakkak surette güzel bir eser ortaya koymaz. Bir Binanın üslübu ve şahsiyeti nihai olarak mimarının sanat anlayışına, zevk ve muhayyilesine bağlıdır. Modern mimarlıkta plânlama bazı yeni esaslara dayanır. Bunla- rın en mühimi "açık plân"dır. "A- çık plân" esasına göre tasarlanan bir evde oturma, mısafır ve yemek odalarıyla holler " 'yaşama sahası" adı verilen bir hacım içerisine yer- leştirilir. Ev, kutu kutu odalar ye- rine ferah, serbestçe birbiri - içeri- sine akan mekânlardan teşekkül eder. "Yaşama saha"sında her nok- tadan değişik köşeler görünür, mu- ayyen yerlere konulmuş cam satıh- lar evin içiyle dışını bir kül halin- de yoğurur. Devamlı ve akıcı me- kân anlayışına asrımızdan önce hiç- bir mimarlık perıodunda rastlanıl- madığı cihetle "açık plân" mefhu- munu modern mimarlığın en bariz unsurlarından biri olarak kabul ede- biliriz. Modern mimarlıkta diğer bir e- sas, kütleden ziyade hacimi teba- rüz ettirmektir. Modern binalar a- ğır kütleler değil, hafif malzemeyle örtülmüş hacimlerdir. Yirminci yüz- yıldan evvel masif bir taş duvar içersine gömülmüş pencereler ve kapılar, bunların cephelerde yarat- AKİS, 16 AĞUSTOS 1958 Abdullah KURAN tığı gölge oyunları umumiyetle bi- nanın karakterini tâyin ederdi. gün binaların cepheleri ekseriya devamlı cam veya sağır şeritlerle çevrilidir. Şeritler maksatlı bir a- henk ile takviye edilmiştir. Cam, mermer, çini veya başka bir malze- meden panolar hazan ufki, bazan şakuli şeritler halinde binanın bir cundan öbür ucuna kadar kâh fa- sılasız, kâh muayyen aralıklarda kesilerek uzanır gider. Birden fazla ve değişik işe ce- vap verecek bir bina, muhtelif ce- samet ve formda kısımlardan teşek- kül edecektir. Bunlar verimli bir şekilde irtâbatlandırılmak istenirse muvazeneli bir tenasüp yerine ser- best ve simetrisiz bir kompozisyon meydana çıkar. Binanın muhtelif kısımları gibi, kapı ve pencere tan- zimi de mütenazır olmaz. Ancak bu hâl nihai kompozisyonun disiplinsiz ve muvazenesiz olacağı mânasına gelmez. Mimar, iç vazife ihtiyaçla- rını perde duvarları ve pencere şe- ritleriyle karşılar; sonra bunların nisbetlerini göz önünde tutarak du- varları ye pencere şeritlerini ahenk- li bir. kül halinde tertipler. Asimet- rik bir kompozisyonda mimari un- surlar bır eksenin her iki tarafına dağılmadığından, modern mimarlıkta muvazene me- selesi büyük hassasiyet ve incelik- le halledilmek isteyen bir meseledir. Modern mimarlıkta tezyinat an- layışı da, devrimizden önceki tez- yinat anlayışına uymaz. Modern mi- mar, binanın bünyesi üzerine tatbik edilen tezyinatiı anlamamakta, ya- pıda kullanılan malzemenin kendi şekıl hususiyet ve renginde mima- ri tesirler aramaktadır. Modern mimarlığın tezyinat anlayışı ve sır- ları çıplak betonarme karkaslarda, temiz ahşap işçiliğinde, cam ve bronzdan mamul pırıl pırıl cephe- lerde zengin damarlı mermer ve ka- ba taş satıhlarda gizlidir. Netice itibariyle, modern mimar devrini güzel eserlerle dillendirmek isteyen bir sanatkârdır. Bu hakim- dim mazideki meslekdaşlarından ayırt edilemez. Anca devrimizin ihtiyaçları ve bunlarla beraber gü- zellik anlayışı değişmiştir ve de- vamlı surette değişmektedir. Mo- dern mimarlık, işte bu yeni ihti- yaçları tahlil edip güzel bir sentez çıkarabilme sanatıdır. — Devrimizin mimari bu temel kaideye riayet et- mekten kaçınamaz. hayata ve dünyaya karşı davranışının sa- mimiyetle ifadesi, modern mimarlı- ğın mihenk taşıdır. KİTAPLAR YEDİ ÇINAR YAYLASI (Kemal Tahının romanı, — Düşün Yayıne Düşün — serisi 3, İstanbul, Baha Matbaası 1958, 383 — sayfa, 500 uruş, debiyatımızda bir takım Kemal- ler aldı yürüdü. Hele romanda bu Kemaller, Türk romanını nerdey- se dünya romanının seviyesini ulaş- tırmak üzere. Tabii bu sadece Kemal- lerin işi değil. Onların gerisinde ile- risinde, yanında daha bir çok insan var. Ama Mm ne derse desin, şu son bir iki yıl içinde edebiyatımız, hele romanımız bir kemal çağı yaşıyor ve bunu gerçekleştirenlerin başında Ke- maller geliyor. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir... Bunların yaz- dıkları her roman, edebiyat dünya- mız için başlı başına bir- hâdise olu- yor. Günden güne bir âbide gibi yük- selen romancılığımızın, eşi zor bulu- nur birer' taşı olarak âbidenin sevi- yesini yükseltiyor. Bu üç Kemalin aralarında, kelimelerle anlatılması zor benzerlikler ve gene kelimelerle anlatılması imkânsız ayrılıklar var; Birincileri, yani Yaşar Kemal, Gü- ney Dogudan kopmuş gelmiş. Toros- ları Fıratı, Dicleyi, Türkmen aşiret- lerini, çe_ltık ve pamuktarlalarını an- latıyor İkincisi, Orhan Kemal, o da Adanadan gelmiş. Adanayı, pamuk tarlalarını, dokuma fabrikalarını, iş- çileri, kuçuk insanları, — köyle şehir arasında bocalayan — genç insanları anlatmayı kendine Vazıfe bilmiş. On- ları anlatıyor... Pek p son bir kaç yıldır büyük şehır 1nsanlarının Kemal Tahir Kâmil — yazar