YURTTA OLUP BİTENLER B. M. M. (Savcılık elıyle Trabzon millet- vekili Sabri ekten aldığımız 19 Mayıs 1958 tarıhlı tekziptir-) Feci bir katliam vvelki haftanın başında Türk Devletinin Başvekili' Uzak Doğu seyahatinden Ankaraya dönünce Tür- kiye — matbuatının bir mevzu 1le meşgul olduğunu gördü. çekten ehemmiyetli idi: 1943 yılında masum Türk vatandaşlarından 32 k şilik bir kitle hiç bir sorguya ve su- âle lüzum görülmeden hunharca kat- ledilmişler ve katiller seneler senesi hür ve serbest gezebilmişlerdi. Bir numaralı katilin devrin Devlet Reisi tarafından himaye edildiği söyleniyor- du. Zaten o Devlet Reisinin zamanı idaresinde böylesine hâdiseler tevali edip durmuştu. Tevali edip durmuş- tu da hiç birinin mesulleri en ufak bir takibata maruz bırakılmamışlar- dı. Diyarbakır Mebusu Mustafa Ekin- ci cinayetlerin en alçakçasının tahkik edilip Türkiye Büyük Millet Meclisi- hakiki mahiyeti ile bildirilmesini istemiş ve Meclis de bazı Halk Parti- lilerin muhalefetlerine rağmen büyük bir ekseriyetle bu talebi kabul eyle- mişti. İşte Menderes'in uçağı Yeşilköye indiğinde Türk halk efkârını şiddetle ilgilendiren mesele bu tahkikatın var- dığı netice idi. Tahkikatı Adalet ve Teşkilâtı Es'asiye . Encümenlerinden müteşekkil bir Muhtelit Encümen yapmıştı. Encümenin Mazbata Mu- harrirliğini de Trabzon Mebusu Sabri Dilek ifa ediyordu. Sabri Dilek va- rılan neticeyi Encümenin kararına göre ve en objektif tarzda formüle eylemişti. Menderes derhal raporu celbetti Ve dikkatle okudu. Gördü ki gerçek- ten ağır olan mevzu dikkatle ve se- lâhiyetle incelenmiş, insanları kitle halinde katleden bir idarenin zihniye- ti ve o zihniyetin dirijanları hakiki yerlerinde — gösterilmişlerdir. — Sabri Dilek Adnan Menderesin Lideri oldu- ğu partinin bir üyesi ve sevdiği bir arkadaşı idi. Lider derhal telefonu açtı ve arkadaşını bularak objektif- liğinden dolayı tebrik eyledi, gözle- rinden öptüğünü bildirdi. Raportör Büyük Millet Meclisinin verdiği vazi- feyi dikkatli ve ehliyetli bir hukuk- çudan beklenilen tarzda mükemmel başarmıştı Tahkikatın neticesi ve Taporun esası Özalpta 32 insanın elleri arka- larına ve şahıslar biribirlerine iplerle bağlanarak yaylım ateş altına alınıp öldürülmüş olmalarının vakıa bulun- duğundan, katliamın mesullerinin İs- met İnönünün Milli Şef unvanı ile mutlak hâkimi olduğu Türkiyede tam beş sene, beş ay 19 gün hiç bir taki- bata maruz bırakılmadıklarından iba- retti. Hem bu takipsizlik bütün yetki- li mercilerin malümatları tahtanda ve mağdurların ısrarlı şıkayetlerıne rağmen tahakkuk edebilmişti 82 in- 6 sanın böylesine katledilmiş olmasını küçümsiyenlerin kendi yakınlarının kısa müddetli mahpusluklarında ula- şıl teessür izhar eyledikleri ise kim- senin meçhulü degıldı Beşeriyetin tavuklarn baş aşağı taşınmasına ta- ammül edemediği 20 nci asırda 32 insanın elleri kolları bağlanarak ta- vuk boğazlanır gibi öldürülmelerini ehemmiyetsiz bir hudut hâdisesi şek- linde göstermeğe çalışan kimselerin zihniyetleri ne kadar hazın ve ne ka- dar ibrete şayan idi. Hal böyle iken Encümen taş yü- reklileri Allaha havale eylemiş ve İs- nönüyü, katil fiiline yardım et- tiğini isbata yetecek delil bulunma- dığı için, mahkemeye şevke lüzum görmemişti. Hattâ İnönü bu hâdise- de manen mes'ulmüdür, değil midir bunu da araştırmamış anlıyanların ve tarihin takdirine bırakmıştı. zba ta Muharririnin hiç kimseye böyle bir şey söylemediğini ise işte şimdi bizzat kendisi ifade ediyordu. Pek tabii olarak bu bahiste onun da, tah- kikat faaliyetlerine iştirak eden 'Muh- terem arkadaşlarının da söylenecek pek çok şeyleri ve sözleri vardı. Am- ma bunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde müfterilerin yüzlerine kar- şı İfadesi daha doğru olacağı için şimdilik susuyorlardı. Aile huzuru H al böyle iken ve hemen bütün matbuat Özalp faciası Üzerinde polemik yapmağa yanaşmazken tek bir gazete, elinizdeki bu mecmua, manalı mânâsız, tetkikli tetkiksiz ya- zılar yazmaktan geri kalmamıştır. Bu yazılarda tam 40 sahife olan rapo- run onda birini bile işgal eylemiyen İsmet İnönü bahsi ele almıyor.. Onu da tam alsa ne alâ. Almıyor, alamaz tahrif eder. Niçin böyle yapar, anla- şılması zor değildir.. Başka türlü ya- pamaz da onun için, Akis'in baş ya- Sabri Dilek Doğruyu — söyledi zarının bir vazifesi de İsmet İnönü'- yü cilâlayıp parlatmaktır. Aksi tak — dirde evinde, sofra başında, oturma odasında.. her yerde asık yüzlerle kar- şılaşması, aile huzurunu kaybetmesi muhakkak bulunuyordu. Eh bir in- sanın ailesine karşı vazifeleri birinci plânda gelmezimi idi. O halde mesele yok, derhal kaleme sarılacak ve ya- zacak, yazacaktı. Nitekim yazdı da, imzası ile yazdı, imzasız yazdı. Daha da yazmağa hazırlanıyordu. Rapor neşredildiğinde Türkiyenin hemen bü- tün ciddi gazeteleri Mazbata Muhar- rirlerine müracaat eylemişler malu- mat istemişlerdi. Akis buna da lüzum görmedi. Demediği sözleri yapmadığı beyanları Sabri Dileke hamleder Tahkikat Encümeninin âzalarına şa— ibeler sıçratır olur biterdi. Amma olup biteceğe de pek ben- zemiyordu, öldürmenin baş mes'ulü Mustafa Muğlalının «ben askerim, Başkumandanımın verdiği her emri yaparım.» dediği sabitti. Bu Başku- mandan sözü üzerinde düşünülmeğe değer bir söz değilmiydi. Yine Muğla- hnın «bana bu işi yaptırana iki mek— yazdım, cevap bile — vermedi.. dedıgı ve kendısının Reisicumhur Is— met İnönüye — 19.2.1949 ve 26.9.1949 tarihlerinde iki defa yazdığı ve hiç birine cevap alamadığı sabitti. İsmet İnönünün hadisenin ferdasında Erzu- rumda Mustafa Muğlalıya «sen şar- kın kiralısın, senin şarktaki icraatın sayesinde ben Ankarada rahat uyu- yorum» dediği sabit idi. Reisicumhu- run bu sözleri soyledıgı sırada Ozalp katliamından bilgi sahibi olduğu ise isbat edilmiş bulunuyordu. halde hak, hukuk, kanun anlayışı oltan bir Devlet Reisi (icraat) ın Özalp hadi- sesi gibi (icra) ların yekünunu da cami bulunduğunu nasıl düşünmezdi. Bu sözün bir katile «çok iyi yaptın» demekten başka manaya gelmiyece- ğini değil hukukçular, çocuklar bile anlardı. Hem rahat uyuduğundan bah seden zat toprak altında uyumağa gönderilenleri ve onların yakınlarını nasıl unuturdu Onlar can değiller iydi. Onlar insan, onlar vatandaş de gıller miydi. Onların da ana babaları, kızları, oğulları, damatları yok muy- du. Onların arasında Türk hudutlarım koruyan şerefli askerlerimiz yo muydu. Hepsinden sarfınazar hâdisenin tam beş buçuk sene gizli tutulmağa çalışılması ne ile izah edilebilirdi. Bu gerçek Tahkikat Tâli Encümeni ve Muhtelit Encümen tarafından ay- nen ifade edilmemişler miydi. Sabri Dilekin bir buçuk sene Tali Encüme- nin âzalığını ve Reisvekilliğini yaptı- ği nasıl unutuluyordu. Özalp hadise- sinin cereyanı zamanında Türkiyenin tek parti - tek şef idaresi altında ol- duğu, şef mevkiinde ise İsmet İnö- nünün bulunduğu gerçek değil miydi. Mevkilerinin adından başka ünvanlar kullanan Devlet adamlarının arasın- da Almanların Führeri, İtalyanların Duçesi ve Türklerin Milli Şefi yok- muydu. Bu şeflere hukuk kitapları diktatör demiyorlar mıydı. AKİS, 24 MAYIS 1958