malıdır.. Achard, halkın buyuk bir aşk diye bildiği M rie - Ludoviç hi- kâyesi altında» kendisine has bir de- yişle Stella - ile Gaspard'ın tesadü- fi bir ölümle biten aşklarını — dile getirmiştir. Yazar esas olarak al- dığı aşkı. piyese soktuğu küçük aşk temleriyle süslemektedir. Meselâ Celie, katolik askerlerin tecavüzle- rine uğramak pahasına dillerde do- laşan Ludoviç'i görmiye gelir. Celie için Ludoviç gibi bir kahraman âşı- kı görmek yedi kere namusunu kay- bedip ipte sallanmıya değer. Mazi hasreti ütün bunlara Trağmen —"Aşk acısı” nın günümüz seyircisini il— gilendıren bir tarafı yoktur. Neden- e Fransız yazarları öteden beri yaş- ları ilerledikçe Fransa — tarihindeki bazı trajik aşk hikâyelerini drama- tize etmek temayulundedırler Bel- ki de bu yaşlanmıya yüz ca in- sana çöken mazıye baglılık hıssının belirtisidir. Meselâ Cocteau da " Başlı Kartal" da şair — Stanislas'ın Kralıçe ile olan ve ölümle biten hi- kâyesini anlatmıştır. Fransız seyircisi, kendi tarihin- deki aşk hikâyelerini aşağı yukarı bilir, bunları aşkı dile — getirmekte usta yazarlardan dinlemekten zevk alabilir. Ancak bu. Türk seyircisini ne dereceye kadar ilgilendirir? Me- mücerret bir aşk hikâyesi dinlemekse, günümüz kişilerinin dav- kaygıları — içinde İ aşk hikâyesini nede görmek daha yerinde olur. Kal- dı ki, Marcel Achard'ın eski bir ola- yı yeni görüşle sahneye —getirmesi de bahis konusu — değildir. —-. Oynıyanlar . E ser Devlet Tıyatrosunda ger- buyuk bir iyi — niyetle muş, aşağı yukarı on günlük bir ömrü olduğu halde, gerek rejisör Şahap Akalın, gerek- se oyuncular eski bır aşkın ince nok- talarına inmiye çalışmışlar. Şahap Akalın bilhassa prolog ile epilogla eski bir hikâyenin günümüz- deki yankısını göstermek — bakımın- dan başarılıdır. Bununla beraber A- merikalı genç kızın daha romantik bir davranış içinde ve bilhassa mem- leketimizdeki Amerikalı turist kav- ramına uygun olarak Gökçen Hıdıra yön vermesi yerinde olurdu. Eseri komik unsurunu teşkil eden muha- fızlar» hikâyeden dogan trajik hava kotrast olacak şekilde yerinde dü- zenlenmiştir. Bunun yanında eserin doruk noktası olan Stella ile Gas- pard'ın ölümünden önce trajik hava- nın iyice teksif edilmesi gerekmek- tedir- Jules ile Gaspard rollerinde Ke- rim Afşar, Monserrat'dan beri aşağı yukarı ihmal edilmiş bir oyuncudur. Bu eserdeki oyunuyla bilhassa derin- liği olan jön rollerinde kullanılması gerekli bir oyuncu olduğunu — ispat ediyor AKİS, 24 MAYIS 1958 Gökçen Hıdır. bir türlü atamadı- ğı, sert sesler içindedir. Protestan- liğına Trağmen katolik — Ludoviç'e duyduğu aşkı daha romantik plânda verebilirdi. Ludovic'te Haldun Mar- lah, Gaspard karakteri yanında sö- nük kaldıgından Kerim Afşarın 0- yunu yanında ön plâna geçemiyordu. Handan Uran günümüzün kişisi olarak daha başarılıdır. Stella'da aşk acısı çeken bir kadın olarak iyi bir oyun çıkardığı söylenebilirse de, Stellanın yıldızlardan ölümü okuyan bir çingene olduğu düşünülürse oyu- nunu zenginleştiremediği — anlaşılır. İstikbali bilmekten doğan korkunun seyirciye aktarılması yerinde olurdu. Muammer Esi, muhafız Saim— pol'de bas sesiyle, Devlet Tiyatrosu- nun sağlam bir komedi ve dram o- yuncusu olduğunu bir kere daha is- pat etmektedir- Kullandığı mimikler. ayak hareketleri ile kadınlara düş- kün, şakacı bir fransızın ince nok- talarını vermekte ustaydı. Atıla El- demin de Muammer Esinin oyununa ayak uydurduğu söylenebilir. Müşavirde Suat Taşer, yer aldığı sahnelerde oyunun durgun gidişini canlandırması, kendisine bir kompo- zisyon çizmiş olmasiyle belki de en İyi Oyununu çıkarıyordu. Celie'de Ayten Kaçmaz, okuldan yetişmemiş olmasına rağmen ışvelı bir kadındı ve oyunun genel seviyesinin bir hay- li üstüne çıkm aktadır: “"Aşk Acısı", günümüz meselele- rinden uzak piyeslerden veya aşk hikâyeleri dinlemekten hoşlanan se- yircilerin hoşlanacağı bir eser ola- bileceği gibi. mevsımın son eseri O- larak boş bir salon önünde oynanma tehlikesi ile de karşı kalabilir İstanbul Anne Frank'ın sonu ır saçlı kırmızı yüzlü adam ar- kadaşlarını ugurladıktan sonra fakir odasına dönüp yatağının üzeri- ne oturdu. Eliyle saçlarım karıştırı- yoı'» yenıde aglamamak için kendi- güç tutuyordu. Gözlerim mecmua kapaklarından kestığı mayolu resim- lerle kapladığı kirli — duvara dikti. Kendisini son derece yalnız, bahtsız hıssedıyordu Hayatı neden sevmedi- ğini, dostları, arkadaşları tarafından neden hiç bir şeyi ciddiye almayan adam olarak tanındığını simdi daha İyi anlıyordu. Şubatın ilk günlerinden itibaren Karaca Tiyatroda Anne Frank piye- sinin temsil edileceği rivayetleri baş- lamıştı. Rejisörlüğü Cüneyt Gökçer yapacaktı. Anne Frank rolü Anka- radan gönderilen bir oyuncuya ve- rilmişti. Gene söylentilere göre rol tevziatı Ula yapılmıştı. Bu arada Ankaraya da Karaca Tiyatro kad- rosundan bu piyeste oynayacak o- yuncular bildirildi. Bu oyuncular a- rasında Salih Tozan adı yoktu. O, bu tarz ciddi eserlerde oynayamaya- cak kadar tuluat — geleneklerinin tesiri altında sayılıyordu. Rol dağı— tımı yapıldı. Söylentiler doğru çık- mıştı Salih Toz. kır— mızı yüzlü ada! m- rol veri ılmemıştı Yalnız bu arada ortaya bir aksilik ıktı. Anne Frank, Ma if İskemle ile ç birliktte — oynanacağı için — haftalı temsil sayısı sekızden onıkıye çıka- rılmıştı. Her re oynamak -hem d aynı par 'l e - o- yuncuların işine gelmiyordu. Para ihtilâfının ilk neticesi Hayri Esenin istifası oldu. O zaman Hayri Esenin oynıyacağı Otto Frank rolü Turgut Boralıya verildi. Dussell rolüne de lütfen Salih Tozan getirildi. Bu a- rada Peter rolü ıçın de — dışardan Kâmran Yüce angaje edildi- Çalışmalar başladı. Cüneyt Gök- çer günde 9-10 saat dıdınıyor İstan— b l seyircisinin karşı a iyi bir o- unla — çıkmak in — uğra: şıyordu Çalışmalara başlandıgından tanı onbeş gün sonra, tiyatro sa- hibir. Muammer Karacaya şeref veren bir başarı kazanıldı. Se- yirciler ve basın neticenin mü- mmel —olduğunda — müttefiktiler. Ama bu, Yeşilköy D. P. Ocak Baş- kanı Karacanın pek hoşuna gitme- di. Daha ikinci gün, yapılan işin pek önemli olmadığını söylemeğe, gece- leri oynanan Masif İskemleyi kaste- derek, "asıl sanat komedi oynamak- tır" demege başladı. Bir tiyatro sahi- bi> kendi tiyatrosunun başarısını na- sıl küçük görürdü? Bu ona şeref ve paradan başka bir şey kazandırmı- yor, bir kötülük yapmıyordu ki. Bu hal Nisan ayının sonlarına kadar sürdü. Yalnız bu arada işle- dikten sonra verilen aylıklar» artık siyaseti tercih eden Karacaya yeni- den hususi bir makyaj odası yaptı- rılmağa başlanması sebebiyle verile- mez oldu. İdare Müdürü Karakaş, bir ay içinde oyunculara topu topu 3 kere 50 şer lira dağıttı. 800-1200 lira arasında maaş alan oyuncuların bir ayda ellerine geçen 150 Ura ile nasıl geçindikleri tiyatro — sahibini zerre kadar alâkalandırmıyordu. Pa- rasız kalan oyuncular, —muhasebeye baş vurup her seferinde elleri boş dönerken günün birinde Karacanın, villasındaki — merdivenleri — yıktırıp, p yenisini yaptırmak kararını aldıgını Öğrendiler. Düşünüp taşındıktan so ra da, merdivenlerin yapılmasında