YURTTA OLUP BİTENLER Faysal ve Hüseyin Müslüman — Kardeşler! gelen haberlerin, burnundan — biraz ötesini gorebılenlerı düşündürmeme- si imkânsızdı. Müslüman olmayan Batı komşularımızın vefasızlığı sine- ye, çekilebilirdi. Mareşal Titonun geçen Pazar, modasının geçtiğini, açıkça söyleme- sine zaten kimse aldırış etmedi. Bir kaç hafta rötarla tanıdığımız Birle- şik Ara Cumhuriyeti — Başbakanı, Nasırın Türkiye hakkında beslediği hisler de bir kenara bırakılabilirdi. Anlaşılan Dışişleri Bakanı Zorlu, Bandug'ta yaptığı iki ' buçuk saatlik konuşmada "Türkiye ile Mısır ara- sında herhangi bir rekabetin, herhan- gi bir görüş farkının mevcut olma- ması lâzım geldiği" hususunda Sa- yın Nasırı ikna edememişti, Nötraliz- min şampiyonu Kardeş Afganistan ile de "Politikamızda herzaman bir benzerlik bulunmaması" hoş görüle- bilirdi. Hattâ "İftirak gazellerı" yaz- dıran, bir zamanlar Suriye için, Tür- kiyeyle harbi göze alan Bağdatlı dostlarımızın hercailiklerine de artık alışılmıştı. "Türkiyenin gösterdiği muhabbete aynı. eda ile mukabele e- den" Nuri Saidin Suriyeden ümidini kestikten sonra petrol borularım Tür- kiyeden geçirmesi gerekirken, kafa- sını Akabe ve Basra Limanlarına petrol akıtmak gibi gayrı iktisadi projelerle yormasına omuz silkilebi- irdi. Ama şu İran ve Pakistânda e- sen son rüzgârlara ne — demeliydi? Bağdat Paktım sevmese de, Ame- rika dolayısıyla, bilvasıta dost olan Melik hazretleri Suudun en mühim devlet işlerini Nasır hayranı kardeşi Emir Faysala bırakarak — haremine çekilmesine ne buyrulmalıydı ? Müna- sebetlerimizin "Karşılıklı büyük bir İtimat ve muhabbete dayandığı" İ- 10 artık Balkan Paktının, ran, gittikçe Batı cephesinden u- zaklaşıp nötralizme kaymaya başla- mıştı. Kruçef'in son nutkunda. Bağ- dat Paktı memleketleri arasında İ- rana hususi bir muamele —yapması sebepsız degıldı Kruçef, Sovyet Rus- a n ufak tecavüz emeli besle- mediğine İranın kafi kanaat getirdi- ğini bildirmekteydi! Böyle bir lâfın gelişigüzel söylenmiyeceği muhakkak- tı. Kruçef,'in mutlaka bir bildiği var- . Şahın Moskova ziyaretinden son- ra Amerıkanın üs taleplerine İranın sistematik bir şekilde hayır deme- si .on derece manidardı. O halde Rus ların iyi niyetlerine inanan bir İra- nın, komünist ilerlemesine «karsı ku- rulan Bağdat Paktını ciddiye alabil- mesine imkân var mıydı? Komünist tehlikesine inanmadığına, göre, talih- siz Pakt, İran için sadece dolar ba- san bir banka haline gelmiyor muy- du? Ankara Konferansında, İran Başbakanının esas itibariyle yardım mevzuu üzerinde durması da, Ö- rüşü teyid etmekteydı İran, zaten Ruslarla olan ticari ve iktisadî mü- nasebetlerini gittikçe geliştirmektey- di. Yakında acıkca Rus yardımı al- masına şaşmamalıydı. Gerçi kalben yaralı Şahı, bu tehlikeli yoldan dön- dürmek için Ike, Mayısta Beyaz Sa- raya davet etmıştı Ama atı alanın Üsküdârı geçtiğine inanmak için çok emare mevcuttu. Bu durumda Bağ- dat Paktı üyesi de olsa, fiilen nötra- lizme kayma temayullerı gösteren bir İranla, Cumhuriyet — Hükümeti "Karşılıklı büyük bir itimad ve mu- habbete dayanan" münasebetletrini devam ettirebilecek miydi? Siyaseti bugunden yarım görmek şeklinde an- layanlar şimdiden bu suale bir cevap bulmaya çalışıyorlardı. Büyük muhabbet ve itimatla bağ- landığımız diğer bir memleket de Pa- kistandı. Pakistan da Türkiye gibi Batıyla beraber olmayı, dış siyâseti- nin temel prensibi yapmıştı. Buna rağmen Başbakan Firuz han, Keş- mir meselesinde, arzu ettiği desteği bulmazsa, Pakistanın nötralizme ka- yacagını açıkça söylemekten çekin- miyordu. Bu tehdidin aslı olsun ol- masın, demek ki büyük dost Pa- kistan için Keşmir işi. Komünist teh- likesinden çok daha mühimdi!. En çok güvenilen dağların bukalemun mizacına sahip olmasını anlamak doğrusu çok güçtü. 'Türkiyenin de bir Kıbrıs meselesi vardı. Ama hıç bir zaman "Kıbrısı bana vermezsınız allahaısmarladık" demeyı yordu'. i tan bu hafifliği gösterirse, bet ve itimaddan bahsetmek müm- 'kün olur muydu? İran. Irak ve Pa- kistan ayrı ayrı türküler çağırdığı müddetçe, Bağdat Paktını kim ciddi- ye almaya cesaret edebilirdi? Müs- lüman kardeşlerimizi B.M.M. nde il- tifatlara garkeden Dışişleri Bakanı- nın kanaatlerinin isabetli olduğuna bu durumda inanmak mümkün müy- dü? Hiç şüphe yok müslüman kar- deşlerle aramızda, din büyüklerine hakareti cezalandıran kanun tasarı- sının dolduramıyacağı bir karlı dağ mevcuttu. Bu yetmiyormuş gibi, bu haftanın başında, Amerikanın bir numaralı müttefiki Kral Suud, en mühim meş- guliyetlerim Nasır hayranı kardeşi Emir Faysala devrediyordu! Eh bu- nu da Ortaçağ sultanlarından medet uman Amerikalılar düşünsünlerdi... Dışişleri Bakanlığı binası Etrafa — kulak verir misiniz* AKİS, 29 MART 1958