TİYATRO Ankara İnkâr yiğidin kalesi Şu son bir iki yıl içinde Devlet Ti- yatrosundâ hanım sanatkârların soyadları öyle çok değişmişti ki, ço- gu zaman seyirciler, kimin kim' oldu- ğunu bulmak için adeta ecel terleri döküyorlardı. Meselâ Macide Birmeç, gunun birinde Macide Tanır oluver- mişti. Muazzez Lutas ise Muazze Kurdoğlu. Gene bundan bir yıl kadar önce Devlet Tiyatrosunun büyük şöh- retlerinden Mele e soy adını değiştirmiş, meşhur bir alaturka saz üstadının soyadını alıvermiş,. Me- lek Ökte olmuştu. Ne var Melek Gün, Melek Ökte olduktan sonra bir haylı zaman sahnelerde gözükmemiş- Tabit bu gözükmeme de, sahnede gozukenler için iyi bir avantaj olmu tu. Artık Devlet Tiyatroları kulisle— rinde sık sık, manalı manalı gülüm- seyen, "sabık artist” hakkında ileri geri konuşan, meydanı boş buldukla- rı için yüksekten atıp tutan aktrisle— re rastlanıyordu Melek Gün, " ıkıncı gece", "Gelin", "Keçiler Ada— pıyeslerındekı rollerı ile hafızalar- da kolay kolay unutulmayacak bir ad bırakmış ve sonra sahneden uzaklaş- mıştı. Devlet Tiyatrosuna mensup pek çok aktris Melek Günün sahne- den uzaklaşmasını — "bir sanatkârın' iflâsı" şeklinde yorumluyor ve: Ne demek büyük aktris! Bir senedir meydanlarda yok. Artık ona kimse ihtiyaç hissetmiyor. Biz varız biz!" diyorlardı. "Dön bana küçük Sheba" Gecen — haftanın sonunda Ankarada, Gençlik Parkının hemen yanın- daki Evkaf Apartmanlarının altında- ki Küçük Tiyatrodan çıkanlar, bir .daha silinmemek üzere zihnilerine bir isim yerleştirdiler. Artık Devlet Tiyatrosunun gerçekten yıldız oyun- cusu Yıldız canın yanında Melek Öktenin de adı yer alıyordu. üçük Tiyatroda bir artistin adı- nı daha kolay kolay unutulmayacak adlar arasına katan oyunun adı "Dön Bana — Come Back Little She- ba" idi. Eserin yazarı William İnge, piyesleri filme Aalınan talihli yazar- lrdan biri 1dı "Bus Stop Otobüs ağı" Mar Monree, "Picnic- Pıknık" Wıllıam Holden ve "Dön Ba- na" Broadway'ın ünlü oyuncuların- dan Shirley Booth tarafından oynan- mıştı. 1949 dan sonra Arthur Miller ile Tennesşee Williams istidatlı bir mes- lektaş kazanmış oluyorlardı. Orta-ba- tı devletlerinden olan William Inge, 1950 yılında "Dön Bana" piyesiyle sahnede görünmüştü. Sağlam diya- logları, alalâde bir hayattan tesirli ir dram çıkarmaktaki ustalığı ile kendisine geleceğin ünlü tiyatro ya zârlarındân biri bakılıyordu. "Dön Bana" da da alalâde bir muhit almış ve bu muhitin gün- 32 Melek Okte ve Saim Alpago "Dön Bana" da Devlet Tiyatrosunun lük realist karakterlerini kullanmış- Lol a, pasaklı bir kadındı. Kocan Doc kendısıyı evlenmek zorunda kal* mıştı Lola kocasını seviyordu. Doc kendısıyle evlenmek zorunda kal- mıştı. Ama Lola kocasını seviyordu, te yandan evlerinin bir odasını Marie adlı bir kolej öğrencisine — pansiyon olarak — vermişlerdi. Marie, — her genç —Amerikalı kız lerle flört ediyordu. Lola, karakterınde kendi genç kızlıgını bul— duğu için, Türk'ün sık sık e gırıp çıkmasına göz yumu yordu a— ma, Doc bir çeşit kıskançlıkla müsa- mahasız davranıyordu Bir sabah Doc, nışanlısı Bruce'un geleceği gün Türk'ün, gece Marie'nin yanında kaldığım öğrenince kendine hâkim — olamıyor ve yeniden içkiye sırada bir gün eve dönmiyen küçük geliyor, karısına hakaret ediyor, bir ara kaptığı bir satırla onu öldürme- ye yelteniyordu. Sonra Doc'u hasta- neye goturuyorlardı Inge, Doc'un içki şişesini alıp dı- şarı çıktıgı sahneye kadar tamamen gunluk hayattan alınan konuşmalar- la piyesini i Lola'nın arada e dönmiyen küçük köpeği "Sheba"yı hatırlamasiyle şiir unsuru yavaş yavaş piyese sokuluyor du. plânda Marie ile Türk'ün bir hayli derınlıgıne cinsiyete dayanan münasebetleri, dağınık bir evdeki Lo- la ile Doc'un zoraki hayatlarındaki gizli tartışamayı ortaya koyuyordu. Ni. heyet ikinci perdenin sonuna doğru Doc'un sarhoş bir şekilde eve - gelişi ile pıyesın buhran noktası hazırlan- mış oluyordu. Bir nda Marie ile Bruce'un evlenmiye karar verişleri, bir yanda Lola'nın kocasını bekleyişi, tahripkâr bir adam haline gelen Doc'- un karısına saldırışındaki tesiri ha- zırlamaktaydı. Dikkat tehlike: alaturkalık Eseri Saim pago" sahneye koy- muştu. Alpago eseri realist nokta- sından yakalamakla güçlüğün büyük iki yüz akı bir kısmım yenmişti. Baştaki sahne- lerın sıkıcılığı, Lola'nın pasaklılığın- aydalanmak suretiyle, bulunan gazeteyı bir yerden bir yere koyma, olur olmaz şeker yeme gibi mizan- senlerle — dağıtabilmişti. Alpago bil-, hassa buhran sahnesinde biraz da Melek Ökte ve kendi oyunu ile tesirli bir sahne düzenlemektey, Lola'yı oynıyan Melek Öktenin bütün imkânlarını kullanarak oyna- dığı belli oluyordu. Dağınık bir kadı nın hayatındaki ince noktalar, bun-. ların mazideki bağıntıları. Türk'e karşı olan -alâkası hakiki hayattan' koparılıp getirilmiş bir Lola olarak sahnede dolaşmaktaydı. Buhran sah- nesinde bakışlarını, ses iniş çıkışları- nı ve gözyaşlarını yerinde kullanması rejisör Alpagoya da bir hayli yardım etmişti. Bununla beraber Melek Ökte- nin bir çeşit tuluat yapar gibi bir kelımeyı boyuna kendi kendine söyle- nir gibi tekrarlamaması yerinde o- lurdu. Oyunun fazla dramatize edilir şekilde oynanması — sebebiyle zaman zaman ortaya çıkan kaymalar bir a- laturkalâşma tehlikesi doğurmaktay- dı. Devlet Tiyatrosunun sağlam o- yunculârından olan"Saim Alpago' bu oyununa pek yerleşmemiş gibiydi. Bununla beraber buhran sahnesinde usta kişiliğini gösterdiği — söylenebi- irdi Mariede oynıyan Meral Gözen dor şımarık bir kız olmaktan Ööteye geçmemişti. Türk'te Semih Sergen yerinde bir Amerikan delikanlısı idi. Ama fazla mubalagalı vücut gösteri- lerine bir mâna vermek oldukça güç- tü. Bu arada Komşuda Melek Koçer. yürüyüşleri, ses tonları ile tam bir Amerikan kadınım vermekte oldukça usta görünüyordu. "Dön Bana"nın Küçük Tiyatroda- ki temsılı Devlet Tiyatrosunun yü- zünü' ak çıkaran bir temsil olmuştu. Yalnız biraz daha realist bir görüş, mübalâğadan kaçma ve alaturkalaş— mak tehlikesini de bertaraf etmek gerektiği söylenebilirdi. AKİS, 29 MART 1959