YURTTA OLUP BİTENLER Sanıklar tahliyeden sonra Antep yolunda "Yol göründü ey gaziler garip serime..."” şun sobasını yakıp çatmak işini eh- liyetle idare ediyordu. Sanıklara yurdun her tarafından yüzlerce ki- tap gelmişti. Bu kitaplarla — adeta bir kütüphane teşkil etmişlerdi. Si- yası koğuşun eğlence ve neşe kay- nagı kırkbeş yaşındaki Mehmet U- urdu. Anlattığı Nasreddin Hoca fıkraları ile şöhret yapmıştı. 140 gün zarfında anlattığı hikâyelerden hiçbirini tekrârlamamıştı. Her gün en aşağı iki hikâye anlatıyordu. İk- tisatçı Osman Bilen, Cezaevinin ber- berinden bağlama çalmasını ogren— mişti. Avukat Cemil Cahit Güzel - bey, Sophia Loren'e âşıktı. Elli ya- şındaki Cemil Cahıt Güzelbey, — bir mecmuanın kapağından kopardığı sehhar İtalyan f'ılm yıldızının port- resini ranzasının başucuna raptiye- lemişti. Cezaevini terk ederken de çilekeş sevgilisinin resmini itina ile dengine yerleştirmeği ihmal etme- mişti. Gaziantebin eski Belediye Baş- kanı Nail Bilen hapishane hayatına en iyi intibak edendi. Kırksekiz ya- şındaki Nail Bilen, başında bere, e- linde bir kitap, sırt üstü ranzasına Uzanır, saatlerce öyle kalırdı, Koğuşta en çok, yumurta yenirdi. Hele Ali İhsan, koğuşun namlı yu- murtacısı olup çık ıştiı. Her sabah en azından iki çiğ yumurtanın sarısı- nı yutmadan edem Gaziantep sanıklarının en büyük dertleri, hürriyetsizlikten sonra so- ğuklardı. 33 yıllık harap Cezaevi, İt- tihat ve Terakki zamanında İstan bulda hamal kâhyalığı yapmış bır vali tarafından inşa ettirilmişti. İs- tanbuldaki — Hisarları — andırıyordu. Taban ve tavan tahta olmasına rağ- men, müthiş soğuk ölüyordu. — 1400 rakımh Yozgat, zaten 1k11m1 sert bir şehirdi. Siyasi koğuş sakinlerinin" dertle- AKİS, 29 MART 1958 rinden biri de hamamsızlıktı. Mese- lâ Ali İhsan Göğüş bir defasında a- çıkta banyo yapmağa kalkışmış ve üşütmüştü de on gün ateşler içinde yatmıştı. Ondan sonra da bir daha yı kanmağa tövbe etmişti. Ali İhsan, çok oturmaktan ve ha- reketsizlikten olacak, ler sıra- sında verdiği kiloları fazlasıyla al- mış ve 74 kiloya- çıkmıştı. Gaziantep sanıkları beraber yat- tıkları 140 gün zarfında adeta tek bir insan gibi hareket eder olmuşlar- dı. Herşeyleri -mukadderatları da da- hil- öylesine birleşmişti. Birinin ü- züntüsü veya sevinci hepsinin üzün- tüsü veya sevinciydi. Çok zaman ma- neviyatları bozuluyordu. l bir keresinde B.M.M. kürsüsünden selâ- hiyetli bır ağız kendilerini komünist- likle itham ettiği zaman, gözlerinden yaş boşanmıştı. Fakat grubun ba- sın müşaviri Ali İhsan. haberi veren gazeteleri gözlerden gizlemeğe mu- vaffak olmuştu. Zaten Ali İhsan böy- le manevıyat bozucu haberleri arka- daşlarından hemen daima saklamış- tı. Arkadaşlarına ancak, adeta mil- yarder Rockfeller'e hususi — surette hazırlanan gazetelere benzeyenleri vermişti. 'Gaziantep sanıkları", Cemil Sa- it Barlas ve onun peşinden tahliye edilen iki arkadaşından sonra bir a- ra 30 kişi kalmışlardı. Fakat Ga- ziântepten getirilen onüç kişiyle sa- yıları e yükselmiştik Siyasi koğuş sakinlerinin suçlan aradan — aylar geçtikten sonra belli olmuştu, Yeni hayatın eşiğinde imdi, kâbusun ilk kısmı bitmişti. 5 Ali İhsan Göğüşün İstanbu Idaki ailesinin yanına koştuğu günlerde ö- teki arkadaşları Gaziantebe dönüyor- lar ve bir bayram havası' içinde. Maamafih. kahramanlar gibi karşılanıyorlardı- Ali İhsan Göğüş Cumhuriyetteki, i- -ini kaybetmıştı Ama yeni bir iş bul- ması “"işten bile değil"di. Diğerleri de işlerini bozuk bulmuşlardı Kimi avukattı, müvekkilini — kaybetmişti; kimi esnaftı .müşterisini kaybetmiş- ti; kımı tuccardı ticaretini kaybet- mişti.. Ne gani! Hepsı hemşehrılerı— nin kalbini fethetmişti ve bu, "siya- si envestisman" olarak da kazançla— rın en büyüğüydü. P. nin bir daha Gaziantepte seçım kaybedecegını sanmak için pek olmak lâzımdı.' Su, demiri çelik yapmıştı. Kıbrıs Tâviz üstüne tâviz haftanın başında, Bu silâhlı-çete- cilerin tehdidi altında — yaşayan Kıbrısta, asayişin hüküm — sürdüğü bir memlekettekinden -daha- liberal bir toplantı ve yürüyüş kanunu vardı. Zira Vali Sir Hugh "Yunan Milli Bay- ramı" törenlerini mümkün kılmak i- çin 1955 Nisanından beri yürürlükte olan fevkalâde tedbirleri yumuşat- akta mahzur görmemişti. Hatta! yakında toplantı ve gösterilerin tama- miyle serbest bırakılacağı söyleni- yordu! OKA'cıların - bombalarının sokaklarda sık sık patladığı bir mem- lekette, liberal davranış rekorunu kı- ran bir idareye şaşmamak imkân- sızdı. Bu kararın, EOKA'nın adâ Rumlarını nümayişe davet etmesin den sonra — geldiğini bılmeyenler belki de bombalara rağmen hü yetlere hürmet gösteren bir ıdareyı hafif meşrep de bulsalar az çok tak- dir edebilirlerdi. Ne çare ki, libe- ral. Sir Hugh'un bu kararı, silâhlı kuvvete verilen bir tâvizden ibaret