DÜNYADA OLUP BİTENLER. Venezüella'ya verdim. le — tanışıyorum" diyordu. — Birleşik Devletlere ve Avrupaya seyahatler yapmak niyetindeydi. Doğrusu yeni hayatını hiç yadırgamamıştı. Ama bazı ufak tefek üzüntüleri de yok de- ğildi. Venezüella'nın imar programı- nı tamamlayamamıştı. İhtilalciler hiç değilse imar işinin bıtmesını beklese-; lerdi, ne olurdu san Hele evinin yağma edilmesi sırasında kaybolan kalemini hatırladığı zaman, Jimenez ağlamaklı oluyordu. Bu kalem Güney Amerikanın kurtarıcısı Simon Boli- var'a aitti. Bu tarihi kalem belki de ebediyen kaybolmuştu. Ah, şu dikta- törler doğusu çok yufka yürekli, çok hassas insanlardı.. Orta Doğu Yeni Selâhaddin taarruzda. eçen haftanın sonuna doğru, Ka- hirenin Cumhuriyet meydanında toplanan yarım milyon insan, vecd içinde "Yeni Selâhaddin, yeni Selâ- haddin..." diye bagırışıyordu Bu sı- fata layık görülen adam, Suriye dö- nüşü Mısırda ilk konuşmasını yapan Birleşik Arap Cumhuriyeti Başkanı Nasırdı. Nasır, Haçlıları allak bul- lak eden zekâsı ve kılıcı, keskin Selâ- haddin Eyyubi rolünü iyice benimse- mişti. Sekiz acur evvel bir araya ge- len Arapların ilk Batı emperyalızmı— nin temsilcileri olan Haçlıları yüz ge- ri ettiğini hatırlatarak. Birleşik bir Arap Dünyasının bütün düşmanları- nı mağlüp edeceğini söylüyordu. Yeni Selâhaddin bu nutkunda rakip Arap liderlerine ateş püskürüyordu: Bağ- dat Paktı, sömürgeciliğini yürütmek için İngilterenin ortaya — attığı bir fikrin neticesiydi. Ingilterenın "Arap memleketlerindeki uşakları" Bagda Paktım benimsemişti. Filistin mağ- lübiyetine de zaten Irak ve ürdünün ihaneti sebep olmuştu. Yeni rolünün vecdi ile sarhoş olan Nasır, Türkiye- ye bile çatıyor ve Türkleri "Araplara zulüm yapmak la suçlandırıyordu. A- rapların sesi radyosunun yaydığı nut- kun, bütün Arap âleminde heyecanla dınlendıgınde şüphe yoktu. Meydan- daki yarım milyon dinleyicinin ara- sında diğer Arap memleketlerinden gelmiş delegasyonlar da vardı. Lüb- nan — delegasyonu, - Cumhurbaşkanı Camille Chamoun için, "Kahrolsun.." diye — bağırıyordu. Diğerleri Irak ve Ürdünlü liderlere küfrediyorlardı. Kahireli Albayın diğer Arap mem- leketlerindeki huzursuzluğu artırmak için gırıştıgı teşebbüsleri, — Amerika- nın hiç te hoş karşılamadığı muhak- kaktı. Nıt kim —Amerikanın Kahire- deki elçisi Reymond Hare, Nasıra da- dil davranmasmı hasmane tavırlar takınmamasını tavsıye etti. Ama bu tavsiyenin dinlenmesi ihti- mali çok zayıftı. İki —devi birbirine karşı kullanmasını çok iyi bilen Na- sıra dünyanın en kuvvetli devleti Amerika sözünü dinletecek silâhlar- dan mahrumdu. İki senelik iktisadi tazyik, beklenilenden tamamiyle fark- 20 Şimdi ailem- lı netice vermiş, Amerikanın vermeyi reddettiği yardımı Mısır, başka ta- raftan bulmuştu. Bu sebeple Orta Do- ğuda gittikçe artan tansiyonu yatış- tırmak için nasihatten çok başka ted- birlere ihtiyaç vardı. Yaylım ateşi Nâsırın cür'eti son derece arttırdı- ğının bir delili de Kral Suud le arasındaki mütarekeyi bozmasıydı. Nasırı öldürtmeye kalkışan Sundun giyaben muhakeme edileceği söyle- niyordu. Birleşik Cumhuriyetin pro- paganda kaynakları Suuda karşı bir yaylım ateşine girişmişlerdi. Tabit ki tam bir sansürün hüküm sürdüğü yabancı gazetelere kapalı olan Su- udun memleketinde, Nasırın propa- gandasının en kadar tesirli olduğunu ölçmeye imkân yoktu., Ama Kahire- ye sorarsanız, diğer Arap tahtları gi- Cemal Abdünnâsır Tarih bir tekerrürden ibarettir bi, Suydun tahtı da sallanmaya baş- lamıştı. Mısır kaynakları, gittikçe genişleyen muhalefeti susturmak için Kral Sutidun Mart başından beri bü- ük ölçüde tevkiflere ve idamlara başladığını bıldırıyordu Astığı astık, kestiği kestik. — Ortaçağ Sultanının memleketinde, muhalefetin cezasının ölüm olmasına şaşmamak lâzımdı. Kralın memleketinde Hür Suudi Ara- bıstanlılar adlı gizli bir teşkilât kurul- İdamlara rağmen teşkilât git- tıkçe kuvvetlenıyordu İşin daha fe- nası, Kral Suudun ailesi içinde bile Nasır taraftarları ekseriyetteydi. Su- udun kardeşi Başbakan Emir Faysal, Nasıra vaziyet aldığı için Krala kar şı boykot yapıyordu. Çaadırına çekil- miş, ne u ne de müşavirlerini görmeyi kabul ediyordu. Emir Faysa- lın oğlu içişleri Bakanı Emir Abdul- la ral amcasına olan kızgınlığını gostermek için memleketi terketmiş- ti. Modern dünyaya petrol zenginliği yüzünden ister istemez kapılarını a- çan bu geri Ortaçag memleketinde, "Jon Türkler"in yetişmesi normaldi. Bu sebeple Kral ailesi içinde bile, her bakımdan geri Suud idaresine muha— lefet edenlerin çıkmasına hayret e- dilmemeliydi. Suudi Arabistanın "Jön Türkler"i, elbette modern Arap Dün- yasını temsil eden Nasırın etrafında toplanacaklardı Astıgı astık,»kestiği kestik Suud rejiminin hemen çökme- si beklenmemeliydi. Ama tarihi te- kâmül ergeç, bu Ortaçağdan kalma devleti yeryuzunden silecekti. Kısa vadeli hesaplar yüzünden, Suuda re- verans yapan demokrasiler bunu hiç bir zaman unutmamalıydılar. Yeni Anayasa Birleşik Arap Cumhuriyetine naza- ran biraz yavaş ilerleyen. Krallar Federasyonu, geçen haftanın orta- sında, nihayet yeni devletin anayasa- sını açıklıyabiliyordu. —Anayasa dış siyaset, diplomatik temsil, muahede imzalama, savunmanın koordınasyo— nu, mali ve iktisadi siyaset, eğitim ve gümrük işlerini Federal Devlete veriyordu. Federasyonun - başı Kral Faysaldı 20 Iraklı ve 20 Ürdünlüden müteşekkil bir Federal Konpey kuru- luyordu. Kral, Federasyon Konseyini feshetmek hakkını haizdi- Federasyon, tabii, diğer Arap dev- letlerine de acıktı katılanlar olursa. Federasyonun başının statüsü yeniden gözden geçirilecekti. Bu hu- kuki formüller ne derse desin. Fede- rasyonun hakiki başının Nuri Sait olacağı muhakkaktı. Irakın Nasırla boy ölçüşebilecek çapta olan tek ada- mı Yetmişlik Nuri Said idi. Urdün za- ten kendi kendini besleyemiyen zayıf bir memleketti. Anayasa eşit haklar tanısa bile, Ürdün fiilen ikinci plânda kalacaktı. Nitekim — Federasyonun gelirlerinin yüzde 80 ini Irak veriyor- du. v Doğu -Batı "Yes, Sir" u haftanın sonuna doğru Dünya Evinin — Gene Sekreteri Dag Hammarskjold Moskovada beklene- ekti. Mr. H. bu ziyaretinde Kremlın liderleriyle sılahsızlanma ve diğer askıdaki meseleleri müzakere edecek- ti. Mevkii icabı dünya, çapında bir prestije sahip olan ve ihtilaf mevzula- rını yakinen bilen Dünya Evi temsil- cisinin bu ziyareti Doğu-batı konuş- malarını herhalde kolaylaştıracaktı. Yüksek kademeli konferans fikri za- ten gittikçe kuvvet kazanıyordu. Bil- hassa İngilterede uhalefet kadar hükümet te zirve konuşmalarım arzu- Muhalefet liderinin Ayam kamarasındaki "Neticesi pek parlak olmasa da zirve konuşmalarına' ta- raftar mısınız?" sualine hükümet başkanı tereddütsüz "Yes, Sir" ce- vabını veriyordu. Şimdilik "No, Sir" diyen tek adam inatçı Dulles idi. Yal- nız manevra kabiliyeti pek kuvvetli olan Amerikan Dışişleri Bakanının zamanı gelince rotayı ayarlıyacağın- dan kimse şüphe etmiyordu. AKİS, 29 MART 1958