Ev Kadını Ben öyle zannediyorum ki, kadı- nın dış hayata atılması, herşey— den önce ev kadınlığının kıymetını meydana çıkardığı için mühimdir. Kadın, dünyanın her yerinde, a- sırlarca insan haklarından mah- rum yaşamış, bugünkü mantığımız la anlıyamıyacağımız şekilde ezil- miştir. Yalnızca, fakültelere kabul edilmesinin yirminci asra tesadüf etmesi dahi kadının kısa zamanda ne kadar mühim işler başarmış ol- duğunu İfadeye yeler. Bugün bir- çok sahalarda kadın erkekle boy ölçüşmektedir ve onun hiçbir saha- da erkekten geri kaldığı görülme- mektedir. Şu halde kadın asırlar boyunca, evine kapamp kendisini yalnızca ev işlerine hasretmişse bu başka sahalarda kendisini kabili- yetsiz hissettiği için — değildir. Bu onun kendi kendisi için değil ailesi 1ç1n yaşıyabılmek kaygusundan İle- Bugun gene kadın, ıkça — çalışmıyorsa, bu hep evdekileri İhmal etmemek endişesinden doğmaktadır. "Çocuk- ları hizmetkâr eline bırakmak", çalışan birçok kadının uykusunu kaçırmaktadır. Bu, yalnız bizde de. ğil bugün en ileri cemiyetlerde, bol İmkânlara rağmen, halledilememiş bir dâvadır. Hem dışardaki hem i- çerdeki işlerini mükemmelen tan- zim eden kadınların miktarı gün geçtikçe artmaktadır. Yeni alet- ler, yeni bilgiler, yeni bir görüş bu hususta kadına yardımcıdır a- ma. bir insandan böyle insan gücü fevkinde gayretler beklemek pek te doğru olmadığı için dünyanın heryerinde kadın, bilhassa çocukla- rı küçükken, evde kalmayı d aşar- da çalışmaya tercih etmektedir. Benim meslek sahibi bir hanım ahbabım vardır. FHayatta en bü- yük zevki kitapları arasında yasa- mak olduğu belde buna Dek az za— manını ayırabilmiştir. Çünk cuklarının doğum günlerini hazır— lamak, onlara güzel hikâyeler an- latmak, icabında. mutfağa — girin sevdikleri yemeği yapıvermek, has- talıklarında başlarında beklemek onun için vazgeçilmez vazifelerdir ye hayatı mesleği ile "ev işleri" arasında devamlı bir çekişme ha- linde seçmiştir. Bazan mikropları ile daha fazla uğrassa çünkü işi budur acaba, insanlığa daha fay- dalı olmez mıydı diye düşünürüz , ama yetiştirdiği çocuklarla da cıd den memleketine faydal muş- tur. bir arkadaşım Vaktıyle birkaç piyes denemesi yapmış ve rini çok keşif olarak kapattıklarını gördüm. Bilhassa bu sıcak mevsim- de bu tarzın kendileri için azap ve- rici olduğunu tahmin ediyorum. Er- kek arkadaşlar, bu bizim hodbinliği- mizin eseridir. Halbuki kadın arka 26 Jale CANDAN muvaffak olmuştu. Sonra evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Geçenlerde yeni birşeyler yapıp yapmadığım sordum: ' ,— Ancak düşünebiliyorum" diye cevap verdi.. "Her gece, işler bitip te yatınca mevzuu tasarlıyor, şahısları kafamda çiziyorum, erte- si gün muhakkak yazmaya karar veriyorum fakat bir de bakıyorum Uyuya kalmışım, ertesı gün de o kadar çok iş oluyor ki!" Bu arkadaşımın da, cidden, İm- renilecek bir evi vardı.. Çoluk" ço- cuk mesuttular. Belki bu bir piye- sin yazılmasından mühimdi ama arkadaşım devamlı bir mücadele halinde idi. Kendisinden fedakâr- lık ediyordu. Eğer ikisi arasında rahatça bir tercih yapabilmek mümkün olsaydı, birçok kadınla- rın d işarda çalışmayı içerde, çalış- aya tercih edecekleri muhakkak- Çünkü ev işlerinin birçok işler- den daha fazla fedakârlık ve sabır istediği bir hakikattir. Üstelik ev işleri yeknesaktır, lâyık olduğu de- recede takdir edilmemektedir, tat- min sahası mahduttur Ve bug birçok kadın evlerinden dışarıya kaçmaktadır. İşte bu tehlikeyi ön- lemek maksadı ile, bırçok cemiyet- lerde "ev kadınlığını" kıymetlen- dirmek, ev kadınını manevi ve maddi şekilde tatmin etmek yoluna gidilmektedir. Ev kadını her şey- den evvel, kanunun himayesinde olmalıdır. Evinde yaptığı mesainin karşılığına kanuni şekilde hak ka- zanmalı, ihtiyarlığı garanti altına alınımalı terkedildiği takdirde bir tedbir düşünülmelidir. Ev kadınlı- ğının basit ve küçümsenecek bir iş olmadığını da, çocuk yaştan, kız- larımıza ve oğullarımıza telkin et- memle lâzımdır. "Nasıl olsa evle- necek" deyip kızlarımızın tahsilini ihmal edemeyiz. Kız çocuğuna tah- sil erkek çocuğu kadar, belki on- dan fazla lâzımdır. İnsan küçük bir sanat sahibi olarak da haya- tını kazanabilir, fakat bilgisiz ço- cuk yetiştirilemez. Ev kadını, tıp- kı okumak zorunda olan bir tıp adamı gibi bilgisini daima arttır- mak, yenilemek, zamana uydur- mak zorunda olduğunu da bilme- lidir. Daima yeni birşeyler öğren- mek onu. hayatındaki yeknesaklık- tan kurtaracaktır. Bugün ev kadını cemiyette en mühim vazifelerden birini başaran kıymetli 'bir unsurdur. Vazifesini müdrik olduğu kadar onanla ifti- har edecektir. dağlarımız, bizim gibi müdrik — ve mütefekkir insanlardır. Onlara . ah- laki mukaddesatı telkin etmek, ah- esası üzerinde duralım. Onlar yüzle- rini cihana gostersınler Bunda kor- kulacak birşey kalm 'Bu alin muhafazasında taassup ise hepimizi her an kurbanlık koyun olmak isti- dadından kurtaram Neriman Duranoglu büyük Ata- türk ten daha birçok pasajlar okudu ve alkışlar içinde yerine oturdu. Ka- dının Sosyal Hayatını Tetkik Kuru- mu Başkanı Profesör Afet İnan bib- liografya .mevzuu üzerinde bir tar- tışma yapılmasını istiyordu. Birçok üyeler fikirlerini bildirdiler ve bib- liografyaya girecek konular üzerin- anlaşmaya vardılar. Bibliografya kadını hukuki, sosyal sanat bakı- mından hatta tıb mevzuunda ele alı- yordu. Kadın hakkında etüd yapmak istiyen bir kimse için mükemmel bir döküman teşkil ediyordu. Çalışmayı kolaylaştıran bibliografyaların, mem- leketimizde de gittikçe önem kaza- nacagı muhakkaktı. Bir kadın der- neği olan Kadının Sosyal Hayatım Tetkik Kurumu, bu işe neşriyatıyla ön ayak oluyordu Moda ıjâtom devri nkâr edilemiyecek birşey varsa o da ev dekorasyonunda olsun, mi- maride veya eşya stillerinde olsun, modada olsun yepyeni bir görüşe doğ- ru süratli bir akışın mevcudiyetidir. Tarihe Atom devri" olarak geçecek olan devrimizin 'bu kaçınılmaz bir neticesidir. Zamanla kolay ve rahat yaşamak, süratli yaşamak, yaşadığı- mız anı severek yaşamak, işte "“Atom devrinin" gündelik hayatımıza getir- diği ana prensipler bunlardır ve hiç- bir şey, moda kadar, bu prensiplerin tesiri altında kalmamıştır. 1958 modasının ruhu Hâdiseler Atom devri — modasının inkişafına yardım etmiş — bulun- maktadır. Modanın merkezi olan "Kaşık biçimi" Tanrı — 'çatal'dan — korusun AKİS 29. MART 1958