YURTTA OLUP BİTENLER rem Şerifle telefonda konuşan gazeteci; saat 13.30 da İstanbul Rad- yosunun ikinci haberler bültenini din- lerken hayreti yarinden hoplamıştı. Kulaklarına Inanamıyordu. Nasıl o- lurdu? Radyo bazı gazetelerde çıkan Ekrem Şerifin istifası ile ilgili ha— beri yalanlıyo ve Dekanın bir A. A muhabirine "istifasının bahis mevzuu olmadığı"nı söylediğini nakledıyordu Egeli ile topu topu Uç saat önçe ko- nuşmuş olan muhabir şaşırmıştı. De- mek Egeli, kendisine dediği halde istifa etmemişti. O gün; öğleden sonra müstafi de- kanı telefonla arayan bir başka mu- habire Egeli' "radyoyu dinlemediniz mi?" demiş ve telefonu kapatmıştı. Tıp Fakültesi Dekanının, Kübalının vazifesine iade edilip edilmemesi ile hiç bir ilişiği yoktu. O, olsa olsa bir gün evvel kendisini çok yorgun his- setmiş ve istifa etmiş, ama bir gün sonra "yakın"ı — Beyiendinin muhte- melen "bak. istifanı nasıl tefsir edi- yorlar," demesi üzerine de, kendi ken. dine koyduğu sıhhatinin — bozukluğu teşhisine bile aldırmayarak istifasını geri almıştı. Hepsi bu kadardı. Yâl- nız, ilâve edilmesi lâzımdı: İster ina- Egelinin kendini sonderece yorgun hissettiği ve yazdığı istifasını gö- türüp rektore verdiği saatlerde, Hu- kuk ültesinin birinci sınıf amfi- sinde Profes r Kübalının — okutması gereken bir ders Vardı Esas Teşkilât Hukuku dersi. O günden tam bir haf- ta evvel olduğu gıbı bu sefer de Hu- kuk Fakültesinin hemen bütün tale- beleri birinci sınıfın — amfisinde top- lanmışlar ve kürsünün sahibi Kübalı belki vazifesine iade — edilmiştir diye beklemeğe — başlamışlardı. Ama bu bekleyiş sırasında bir takım hâdiselerin çıkabileceğinden endişe e- den bir talebe kürsüye gelmiş, hiç de. ğilse ayakta duran arkadaşlarının sı- nıfi terk ederek derse mani olmama- larını rica etmişti. Biraz sonra da sim fa Kübalı yerine, ayın kürsünün do- Tuhaya girmişti. i olan heyecanı ce talebelere kendisinin bu dersi mu- vakkaten okuttuğuna, pek yakın bir zamanda kürsünün asıl sahibinin ge- lip kendisinden bu vazifeyi Bu sözler üzerine talebeler yatışmış- lar ve "Demokrasinin Umumi Esas- ları" mevzulu dersi sakin sakin dinle- mişlerdi. Kübalı ne yapıyor ütün bunlar olup biterken Kuba- Di nelerle meşgul oluyordu? Akla ister istemez bu —suâl geliyordu. A- ma doğrusu istenirse Kübalının son günlerdeki tutumu da bir tuhaflaş- ı. Hemen hemen biç ortalıkta görünmek İstemiyordu. Pek a se ile konuşuyor, pek az sokaga çıkı- yordu. Geçen hafta içinde bir defa Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulun- daki İnkılâp Tarihi dersine gitmiş ve talebelerinden tekrar tekrar ken- 19 "İstifa ettim". disine tezahürat yapmamalarını rica etmişti. Bir defa dâ Hukuk Fakülte- sine, bakanlık emrine alınması dola- yısı le yarısı kesilen maaşının müte- bakisini almağa gitmiş ve bu gidişi sırasında beş on dakika odasında o- turarak, bazı öğretim — üyesi arka- daşlarının ve talebelerinin zıyaretle— rini kabul etmiş; onlarla "edebi" mev- zular üzerinde görüşmüştü. İmar Yayılan hümma (Kapaktaki — bakan) : B haftanın başında Izmirliler biraz heyecan, daha çok rak, fakat hepsinden 'fazla endışeyle bır muteber heyetin şehirlerini Zziyare- tini — bekliyorlardı. Heyete, bizzat Başbakan Adnan Mendere baş- kanlık edecekti. İzmirliler bır bakı- ma hemşehrileri olan Menderesi ta- nırlar, bilirlerdi. u, D.P. nin mu- halefet yıllarında sevgiyle — bağırla- rına basmışlar, onda hürriyet müca- delesını şu topraklar üzerinde niha- yet "tarihe ait bir sayfa" haline ge- tirecek olan mucahıdı idealisti ha- yal etmişlerdi. D. P. nin iktidar yıl- larında da Adnan Menderes İzmire bir çok defa gelmişti. Fakat bu se- ferkı geliş başkaydı: D.P. Genel Baş- kanı elinde imarın kazması ve yanın- da 1mar1n bakanı olduğu halde yola çıkıyordu. "İmar humması"nin; şim- diye kadar bundan masun kalmaya muvaffak olmuş İzmiri de artık sa- racağı anlaşılıyordu. daha Doğrusu istenilirse İzmir i eşiğine önce böyle bir hummanın gelmiş, fakat — tehlikeyi — atlatmıştı. enderes, "İmar hareketleri- ne girişeceği Ve ilk kazmayı sallayacağı" — propagandasıyla r bu Ege şehrine ayak bera- basmış hatta kendısıne minyatür bir kaz ma-kurek meşhur Şeref Balkanlı' ta— rafından hediye edilmiş, ancak Ge- nel Balkan sonradan, gerekli emir- leri vermeden 1çerlere doğru yoluna devam etmişti. Aradan sene geçmiş ve anlaşılan. İzmir için de imar sa- ati gelip çatmıştı. Hele Başbakanın, beraberinde yeni İmar Bakanı Mede- ni Berki de getirmesi, bir çok İzmir- linin şehre —hazırlanan — sürprizden şüphe dahi etmemesine vesile veri- yordu. "İmar endişesi" emlekete uzaktan bakan bir gö- zün, bu haftanın başında İzmir- lilerin kapıldıkları endişeyi anlama- sı kolay değildi. İmar edilecek bir şehrin sakinleri, niçin memnun ol- masınlardı? Bilâkis bayram etmeliy- diler. Ama bunun sebebi vardı. İmar humması İstanbuldan başlamıştı. İlk günler, Cumhuriyet müstesna, bütün İstanbul basını da 'bayram — etmişti. Hele Falih Rıfkı Atay, bilinen usta kalemiyle ne parlak yazılar döktür- müş ve Adnan Menderesi nasıl mem- nun etmıştı Ahmeı min Yalman da ondan geri kalmamış ve kafileye süratle katılmıştı. Ancak, aradan geçen bir buçuk senenin sonunda ka- falarını işletecek yerde hassas kalp- lerinin sesine kulak vermiş olanlar bambaşka şekilde duşunuyorlardı Imar bütün Öteki işler gibi yürütül- müştü. Daha fenası, memleketin ik- tisadi Vazıyetının bu gibi hareketle- re en müsait olduğu bir devrede kaz- malar faaliyete geçmiş olduğundan, enflasyon biraz d körüklenmişti. Cemrelerin arka arkaya havaya, su- ya, karaya düştüğü' bu günlerde İs- tanbulluların hangi hisler içinde bu- lunduğuna şöyle bir göz atmak, iz- mirlilerin endişe sebeplerini ortaya çıkarmaya yetecekti. İzmirin umumi Yıkılan yapılmadı ki! görünüşü AKİS, 15 MART 1958