Haftanın içinden RADYOLARI G eçenlerde bir akşam, radyonun haber bültenini din- ledim. Sayın Devlet bakanlarımızdan !birinin Niğ- de .seyahatini anlatıyorlardı. Hatırıma Homerosun Ilı— ada'sı geldi. Temin ederim, Yunanlı şair kahramanının bitip tükenmeyen maceralarını o kadar teferruatla an- latmamıştır. Spiker sayın bakanın Niğdeye,'. geldiğini söylemekle başladı, sonra "Devlet Vekili Nıgdeye gel- meden evvel.' diye albaştan yaptı, mütakiben "yolu- na devam eden vekil' diyerek o faslı kapattıgı zeha- bını uyandırdı, fakat hemen arkadan aha ev- vel.." tarzında bir yeni geriye donuşle Hanobası ve Kabakulak köylerinden geçen sayın bakanın oralar- aki mühim tetkikleri hakkında etraflı malümat ver- di, öğle yemeğinin Koças Devlet Üretme Çiftliğinde yendiğini söyleyerek sayın bakanın aç kalmış elma- sından endişe ettiklerini sandığı dinleyicilerin yürekle- rine su serpti, kendisinin sırayla ve heryerde ne yaptığı- nı geniş şekilde izah ederek Aksaray kazasından Bor kazasına. Tâşpmar ve Akçâviran koylerınden geçtiğini bilhassa kaydederek getirdi, nihayet tam 18,15 de Nig- deye vasıl olduğunu ekleyerek haberin basına döndü. Ancak haber bitmedi. Spiker sayın bakanın Niğdeli- lere sayın Başbakanın selâmlarını nasıl ulaştırdığını Niğdelilerin -C.H.P. ye rey vermişlerdir- bu sözleri ne coşkun tezahüratla karşıladıklarını nakletti, valilik konağı önündeki konuşmayı tekrarladı. Haber gene bitmedi. Öyle ya, bir de akşam yemeği vardı. Dinle- yici, sayın bakanın o yemeği nerede yediğini' öğren- meden edebilir miydi? Spiker, büyük bir ıyıyureklılık— le onu da açıkladı: Sayın bakan akşam yemeğini Be- lediye tarafından şerefine verilen ziyafette yemişti. Üs- telik, yemekten sonra da hemen - yatmamıştı. Hayır. Ça- lışmıştı. D.P. yi ziyaret etmiş, kazalardan gelen halk- la görüşmüş, dileklerini dinlemişti. Halkın dileklerini P. binasında dinlemişti! Radyo bunları söylerken saat gecemn onbirine geliyordu. Sayın bakan her hâl- de henüz -yatmamıştı ki spiker o hususu bildirmedi. Sabah erken kalkabileydim radyoyu heyecanla açacak ve sayın bakanın yatağa kaçta girdiğini de öğrene- rek merakımı tatmin edecektim. Ama olmadı. Uya- namadım. Şimdı insaf edilsin. D. P. Genel İdare Kurulu top- lanıyor. Şu partiye bir çekidüzen verelim, yurdu dola- şıp vaziyeti, dertleri gorelım tekrar sempatık olma- nın yollarını araştıralım”' diyor. Mükemmel bir fikir, mükemmel bir karar. Bakanlar, Genel İdare Kurulu azalan yollara dökülüyorlar. Gittikleri yerlerde rejim meselesi diye bir meselenin bulunmadığını ifade ediyor- lar. Kendilerini dinleyenler evlerine veya kahvelerine donduklerınde radyolarını açıyorlar karşılarına çıkan "sayın bakanların cevelanları"dır. Zira spikerler gün- ler var ki sadece,sayın Devlet bakanının tetkikleriyle yetinmiyor, yola düşmüş bütün iktidar politikacıları- nın başlarından geçenlerı birbir anlatıyorlar. Sabah bu, Öğle bu, akşam bu, gece bu.. İnsanın', hakikaten taham- mül haddi aşılıyor. Bır parti böyle mi sempatık olur, kaybettıklerını boyle mi toplar. Nihayet, bu denen— miş usulün fayda değil zarar verdıgını halkın tek taraflı propagandadan hele basit ve . temcit pilâvını andıran propagandadan hiç hoşlanmadıgını 1940-50 nin çok başarılı tahrikçileri hâlâ anlamamışlar mıdır? Sa- yın bakan şuraya gelmiş, sayın bakan buraya gelmiş, sayın bakan sunu söyiemiş, sayın bakan bunu söyle- miş!.. İlallah diye feryat etmemek içini çok kuvvetli bir iradeye İhtiyaç var. AKİS, 15 MART 1958 DİNLERKEN Metin TOKER nsanlar muhalefette gördüklerini bizde iktidarday- ken niçin göremiyorlar, bunu bir türlü anlayamıyo- rum. Politikacılarımız hep aynı mektebin talebeleri mi- dir, aynı idrake mi sahiptirler, iktidar ve muhalefet birer hazır elbise gibi üzerlerine geçiyor ve şahsiyetlerini mi örtüyor? Bunlara bir makul cevabı, kafamda bulmuş değilim. İşte D.P: biç bir. şey olmasa Genel İdare Kuru- lunun ortada tamiri gereken bir husus bulunduğunu tes- lim ettiği muhakkak. Partinin derlenip toparlanması, hayatiyetini bulması lüzumu anlaşılmış. 1957 seçimle- rinin 1954 seçimlerinden bambaşka mana taşıdığı, bir çok yerin kaybedildiği, daha çoğunun kıl kadar fark- larla ve itirazlara yol açarak kazanıldığı bir vakıa. Genel İdare Kurulu bunu şuna veya buna atfetmiş. Mü- him değil. Mühim olan, niyettir ve niyetin halisliğinden şüphe caiz görünmüyor. Nitekim, dertlerin tesbiti için parti 1ler1 gelenleri yurdun dört bir — tarafına gön- derilmiş. " Peki neden onların mesaisi, bır takım takt hatalarıyla sıfıra irca edilir? Bir radyo e D.P ye ait haberleri verir. -D.P. Meclis Grubu teblıglerme kadar, sonra iktidarın herkese eşit muamele ettiği yo- lunda bakan nutukları.. O radyodan dinlenilen bu nu- tukların dinleyici üzerinde zerrece tesir bıraktığını sanmak için. acaba çocuk olmak kâfi midir? Bir tesir . kalıyorsa, aleyhteki tesırdır. Kızgınlıktır. İğbirardır: 1954 de Muhalefet radyoda konuştu. Meclise otuz beş milletvekiliyle gerdi. 1957 de Muhalefet radyoda gece ve gündüz yapılan İktidar propagandasını dinlemek- e yetinmeye icbar edildi. Meclise yuzseksenbır mil- letvekiliyle geldi. Bu, bir ders olmamalı mıdı öyle görünüyor ki D. P. 1957 seçımlerındekı fül hezimetim ya iktisadi — sıkıntılara, ya ken tının iyi çalışmamasına atfediyor. Dogrudur ikisinin de büyük rolü olmuştur. Ama, ekseriya "re- jim meselesi" dıye tavsif ettiğimiz derdin izini hem hezimette, hem de bizatihi iktisadi sıkıntılarda ve D. P. teşkılatının iyi çalışmamasında görmemiz İlâzımdır. ejim meselesi halledilirse lktısadısıkıntılarve DP teşkilâtının lyı çalışmaması önlenir si kanaattir: Evet rejim meselesı hal]edılmedık çe ne iktisadi sıkıntılar, ne D. P. teşkilatının iyi ça- lışmaması önlenecektir. Bu, bir şahsi kanaat değil- dir. Bu, eşyanın tabiatı icabıdır. Ö ha lde, öteki yolu denemek - İçi ne bekliyor? Mılletın iktidar- an kendısmı tamamıyle uzaklaştırmasını mı? Memleketimizde İki partili siyasi rejini, zerre- ce şüphe yok daha uzun, pek çok uzun yular devam edecek ve bu devrenin yakın ıstıkbalı teşkil eden ge- niş kısmında iki parti D. P. ile C tidarda' bunların biri. veya öteki o miyeti yoktur. Ama gönül ıstıyor ki milli hayatımızın temelini teşkil eden iki siyasi teşekkül iktidara geç- tiklerinde iktidarın tabit yıpratmasıyla ymransınlar, boş sürtüşmelerle ufalanrnasınlar. Zira bize ikisi de lâzımdırlar Onların kuvvet muvazenesi bizim ömrü- müzün istikrarını, düzenini teşkil edecektir. Gecen hafta AKİS bir sadık Demokratın şikâyetini aksetti- riyordu. "Adam diyordu ki: "Biz uğraşalım, didinelim, çalışalım.. Tam — teşkilâtımıza bir canlılık Verelım haydi karşımıza bir Kübalı meselesini çıkarsınlar,' bü- tün 'gayretler heba olup gitsin.'Olur mu böyle Şey? D. P. nin basında bulunanlar dün "olmaz" diyor; lardı. Bugün "olur" diyorlar. İşin, ıçınden çıkılması en müşkül tarafı da zaten bu değil mi?