YURITA OLUP BİTENLER Türkiye Emlâk Kredi Bankası ve İller Bankası "Bir elin nesi var? İki elin sesi var!"” ev" sloganı geliyordu. Eğer yeni ba- kanlığın mesken mevzuunda çalışma- larını da böyle tatlı vaadler çizecek idiyse, Medeni Berkin bahsettiği mesken polıtıkasından şimdiden ümi- di kesmek lâzımdı. İki banka — İki kol İmar Bakanı, bakanlığının meşgul olacağı bu iki büyük mevzuu yü- rütmek için iki büyük mali müesse- seden istifade edileceğini söylüyorduk Emlâk Kredi Bankası ve İller Ban- kası... Tatbikatta bakanlık gövde ve başı teşkil edecek, bu iki 'banka da onun sağ ve sol kolları olacaktı. Bu görünüşe göre Bakanlığının gövde ve kafa kuvveti şimdilik meç- İmi idi. ama iki kuvvetli pazıya sa- hip olacağı anlaşılıyordu. Bu iki banka "memleket sathın- da" tamamen vazife görebilecek şe- kilde organize edilecek, aralarında şimdiye kadar mevcut olmıyan işbir- liği kurulacak ve bu suretle imar ve mesken dâvalarının halli yoluna gi- dilecekti, İller Bankası şehir ve ka- sabaların imarında daha ziyade am- me hizmetlerile ilgili kısımlarla uğ- raşacak; elektrik, kanalızasyon pro- jelerinin ünansmanı imar .plânlarının . hazırlanmasıyla vazıfelendırılecektı Emlâk Kredi Bankası ise daha çok inşaat ve mesken mevzuu ile meşgul olacaktı. Bu iki banka arasındaki münasebetlerde ve diğer mali mües- seselerin kaynaklarından istifade et- mekte İmar Bakanlığı nâzım rolü oy- nıyacak ve bütün bu faaliyetlere isti- kameti Bakanlık verecekti. Toplama yerine dagıtm Boylece aslında, imar hareketinin bir toplanmaya ihtiyacı oldugu kabul ediliyordu. Herşey, D P. ikti- darının âdet- veçhile, dagıtılmıştı Hiç el uzatılmaması lâzım gelen yer- lere el uzatılmış, muazzam bir israf ve hesapsızlık bu teşebbüslerin acı bedelini teşkil etmişti. — İktidarların bağanlarının iş yapmaktan ibaret bu AKİS, 15 MART 1956. lunmayıp, en faydalı işleri en müna- sip . şekilde en ucuza çıkarmak olduğu unutulmuştu. Şimdi, beklenirdi- ki mar Bakam dağıtılanları derleyip toplasın. Bir noktada YIZası için durulsun' ve sadece başlanılan işler tamamlansın, ondan sonra bir plân dairesinde memleketin öylesine ihtiyacı bulunduğu imar ve mesken dâvalarının rasyonel tedviri faslına geçilsin. Eldeki imkânlar bilinsin, ir nevi envanter yapılsın, cezbe ha- linden kurtulunup Kristof Kolombun yumurtası usulleri, terkedilsin. Zira bir bankacı olan Medeni Berkin bil- memesine imkân yoktu ki, ortada bir Kristof Kolomb yumurtası mevcut değildi. Bu düpedüz enflâsyo nun "fa- zilefiydi ve milletlerin bu "fazilef'i neyle ödedikleri pek az iktisatçıma meçhulüydü ı—ı Buna rağmen bu haftanın başın- da İmar Bakanı Başbakanın refaka- tinde, ellinde bir kazma, yenı bir imar saadetini tadacak bolge ye ha- rekete hazırlanmaktan geri kalmı- yordu. Bu saadetin İstanbul ve An- karalıların pek iyi bildikleri saadetı ten farklı olmıyacağı muhakkaktı. İzmirlilerin'endişesi de buydu ya.. Kahve "İnönü kahvesi"ne hasret eçenlerde İstanbulda, meşhur Hilton Otelinin Bosphor Terrace adını taşıyan kısmında eğlenceli bir sahne geçti. Büyük Mecliste, İstan- buldaki imar hareketlerinin memle- kete milyarlarca liralık turıst dövizi getirecek "faydalı — yatırım" olduğu iddiasının ortaya atıldığı günlerdey- i. Akşam üzeri Yeşiyköy hava ala- nına İnen bir uçaktan kırlaşmış saç- larım maviye ,boyamış, adı Pauline R. Şcott olan 62 yaşında Jbir emekli öğretmen kadın, arkadaşıyla birlikte ınmıştı' Kadınlar grubu dün- ya turuna, çıkmıştı. Memleketlerin, kulaklarına gelmiş hususiyetlerini -gözleriyle görmek, damaklarıyla- tad- mak 1st1y0r1ardı Türkiye hakkında bir "Türk kahvesi" lâfı işitmişlerdi. Onu içecekler, Amerikaya döndükle- rinde arkadaşlarına bunu ballandıra ballandıra anlatacaklardı. Hemen Hılton Oteline koştular, Boşphor Ter. race'a kuruldular ve mavi 'üniforma- lı garson kıza, hem de az şekerli bi- rer Türk kahvesi ısmarladılar. Bu sı- rada, gazetelerin tekkeyı "Hiltondil kuran kadınlı erkekli eyoğlu mu- habirleri"nin kendilerine bakıp gül düğünü gördüler ve sebebini pek ar- lamadılar. Mavi üniformalı . garson Amerikalı kadınların Türkiyede en fazla duyacakları kelimeyi söyledi "Yok". Allahtan, kadınlardan , biri TİME okumuş olmalıydı ki bu meş hur kelimenin mânâsım çıkardı. TUM kiyede Türk kahvesi, turistin tâ ,A merikadan kalkıp içmek için Türki yeye geldiği Türk kahvesi şehrinen lüks otelinde dahi yoktu. Ama senelei vardı ki sahici kahve, halk arasında kullanılan tâbirle "İnönü kahvesi her faninin içebildiği nesneler arâ sından çıkmıştı. "İnönü kahvesi"ni: yerim, başka bir tâbirle anılan uy durma malümatlar almışt Ancak, İşin en garıp tarafı bu de ğildi. Pauiine R. Sco un Hiltonda mavi üniformalı garsondan Tür| kahvesi istediği ve "yok" cevabin aldığı saatte Türkiye de tam 451 bir kilo -kaçakçıların ve karaborsacıla rın elındekı hariç, kahve, hem öte değil, Inonu kahvesi'" bulunuyordu Seçim kahves 956 senesinin Mayısında ithal ed len 160 bin kilo kahye, Eyüp Ağa oğlu firmasına — aitti ıstanbul Gümrüğünün Eminönühdeki 15 nı maralıkahve deposundabulunuyor du. Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı ile Eyüp Ağaoğlu firması arasında İhtilaftan dolayı transfer lisansı ve irilmediğinden, iki senedenberi İstan bul Gümrüğünde bekleyip durmal