den ayrılırken Menderes V. hüküme- tinin programında vaadettiği — ted- ıırlerı pek beğendiğini — söyleyen Temsilciler Meclisinde ik- durumumuz hakkında vardığı neticeleri — açıklıyordu. 1948 den ,beri Türkiyenin sanayi istihsali yuzde 86 gibi büyük bir nisbette artmıştı.. A- mı gayri safi milli hasıla, nüfustan daha hızlı bir şekilde yukselmıyor— du. Yani, milli gelir pastasından a- dam başına düşen hisse yerinde sayı- yordu. Türk iktisadiyatı halen vahim bir devreye girmişti. 'Dış borçlar hız- la yükseliyordu. Enflasyon, —mühim bir dert haline gelmişti. İstihsal ka- pasitesinde ci muvazenesizlikler vardı. İthalat imkânları son derece- de azalmıştı. Türkiye. tehlikeli — bir buhranın tehdidi altındaydı. Velhasıl, acı söyliyen dostun çizdiği tablo ol- dukça karanlıktı. Ama durumu dü- zeltmek mümkündü. Sam Amca bu hususta esirgememeliydi. Türkiyede bazı başarılar elde eden me'rikan yardımı arttırılmalıydı An- cak: bu munzam yardımın gayesi, Türkiyeyi sağlam bir paraya ve is- tikrarlı bir iktisadi kalkınmaya ka- vuşturmak olmalıydı. Bu — sözlerin manası açıktı: Munzam Amerikan yardımı ancak, Menderes hükümet- lerinin enflasyonla mücadele husu- şunda vaadettiği. tedbirler tatbikata konursa gelecekti. Her şeyden evvel bugünkü iktisadi rotayı değiştirmek lazımdı. Smith, memleketimizi ziya- -etinde bu hakikati ilgililere her hal- de açık açık anlatmıştı. Ama Men- deres V. hükümetinde hâlâ bir kı- pırdama görülmüyordu. Sayfalarım, Şöyle bir Türkiyeye uğrayan ecnebi iş adamlarının medhiyelerine — açan meşhur Zafer ve şerikinde, acı söy- Tiyen dostun doğru sözleri hakkında tek bir satır bulmaya tabii ki İmkân yoktu..; Kalkınma Sessiz fabrika Geçen haftanın son günü, İKA A- jansı Ankaradaki meşhur trak- tör fabrikasının dönmiyen çarkları- mı döndürmek için, idarecilerin el- lerinden gelen bütün gayreti sarfet- tüklerimi bildiriyordu. Minneapolis - Moline Türk Traktör Fabrikası, dıger bırçok benzeri gibi döviz olmadı çin kapılarım kapamıştı. İKA A— ifansı patetik bir ifade ile "geniş atol. yelerin, torna tezgâhlarının fabrika- lara has, maneviyatı arttıran sanayi uğultusunu duymak isteyen" vatan- daşların bu arzularına "derin bir ses- sizliğin cevap verdiğini" söylüyor- du. İste bu sessizliği bozmak için idareciler, Amerikadan 500 bin do- larlık yeni kredi temin etmişlerdi. Yalnız bu şartlı bir krediydi. Mali- ye Bakanlığının 65 bin doları peşin vermesi lâzımdı. Geriye kalan, meb- lâğ bir buçuk sene vâde ile ödenecek- ti 65 bin dolar hemen, trânsfer edil- AKİS , 15 MART 1958 James H. Smith Dost acı söyler mazse, bu fırsat kaçırılacaktı. Maliye Bakanlıgının transfer işlerinde hiç de aceleci davranmadığım — bilenler fazla hayale kapılmıyorlardı. Halbuki balen kapısı kilitli duran fabrika kurulduğu zaman ne büyü lâflar edilmişti: Çok yakında sade- ce memleket ihtiyacı karşılanmakla kalmıyacak, traktör ihraç edilecek v.s.... denmişti. Aslında fabrika, A- merikada esamisi okunmayan — ufak bir şirketin kurduğu bir montaj a- tölyesiydi. Parçaları dışarıdan gelen traktörlerin fiatları, meselâ Fergu- son'lara nazaran ikibuçuk misli faz- laydı. Hiç bir zaman isabetli bir te- şebbüs sayılamazdı. Ama madem W hais kurulmuştu, o halde döviz yok diye. di sessizliğe mahküm edilmemeliydi HERKES OKUYOR İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Kaplumbağa sürati G eçen; hafta ortasında Cumhuriyet 'Hükümetinin Bonn Elişçisi — A- manyanın cephane siparişlerini, ifa- çin gerekli 68 milyon marklık malze- menin nihayet .ısmarlandıjğıru bildi- riyordu. Almanya hemen hemen bir yıl evvel, Türkiyedean 749 milyon marklık cephane almaya karar ver- mişti ,ve siparişin bedeline mahsu- ben 255 milyon markı derhal öde- mişti. Bu 255 milyonun bir kısmı müterakim dış borçlarımıza ayrıla- cak, 100 milyon markıyla da derhal faahyete geçmek için Almanyadan gerekli malzeme satın alınacaktı. Is- marlanan-mühimmatın teslimine de 1958 .Şubatı başında başlanmış ola- caktı. Ama acele işe şeytanın karış tıgını bilen taahhüt sahibi Makine mya Endüstrisi Kurumu, 1 Şu- bata kadar ancak alışveriş ışım da kısmen, tamamlayabilmişti. Ay- lardan beri istirahat eden işçiler, bir aksilik olmazsa artık çalışmaya baş- lıyacaklardı. Makina ve , Kimya En- düstrisi Kurumu Genel Müdürünün başkanlığındaki 14 kişilik aheste re- van mubayaa heyetı -çoluk çocukları da beraber. 3,5 aydan beri bu iş için Almanyada bulunuyordu Tabit bu parlak başarıdan dolayı — mubayaa heyetim . tebrik 'etmek lâzımdı. Hollanda Kemerler sıkıldı eçen haftanın ortasında A.P. a- jansının verdiği ufak bir haber, Türk Ordu Takımı "" mensuplarının Hollandalıların misafirperverliğinden hiç hoşlanmadıklarını — bildiriyordu. Hollandalılar Ordu takımımızı kış- lalarında ağırlamışlardı. Bizim fut- bolcular, Hollandalıları 1956 yılında İstanbul ve Ankaranın en iyi otelle- rinde misafir ettiklerini söyliyerek, ok ev sahipliğini tenkit ediyorlardı. Hollandalılara — gelinde, bu tenkitlerden hiç te utanmışa ben- zemiyorlardı. Bir askeri sözcü : misafirlerini modern — İskender kış— alarında ' ağırlamalarının, hükümi tin halen takip ettiği "kemer sık ma politikasının bir neticesi olduğu nu' söylüyordu. Hızla artan nüfu- sunu beslemekaçin denizi tarla haline getiren Hollandaarın misafirperverlik anlayışı buydu ve bu anlayışa hür- met etmemek için de ortada hiç bir sebep , yoktu. Harpten sonra, — de- mokratik bir anlayış ve dısıplın i- çinde plânlı kalkınmanın en mükem- mel öÖrneğini veren bu ufak. Avru- pa memleketi, kendi halkım kemer sıkmaya davet ederken, misafirler için asın masraflar yapmayı doğru bulmuyordu. "Yabancılar ne der?" gibi kompleksleri de olmayan Hollan- dalılar, ecnebileri; de mütevazi1. yaşa- yışlarını paylaşmaya davet etmekten utanmıyorlardı. Kışla hayatına esa- sen alışık olması lâzım gelen bir Or- d takımının, bir asker oca ğını. yadırgamıyacagını ummuşlardı. 23