İKTİSADİ VE MALİ Maliye Temcit pilâvı eçen haftanın sonunda hemen bütün gazeteler, zirai gelirlerin vergilendirilmesi için bir tasan hâ- Bjlândıgııu yazıyorlardı. Tasarıya öre, sadece satılan zirai mahsul- lerden hasıl olan kazanç yergiye ta- bi tutulacaktı. Köylünün bizzat is- tihlak ettiği mahsuller nazarı itiba- re alınmıyacaktı. Bu zirat kazancın da 7 bin lirası vergiden muaftı. Çift- çiye defter tutma külfeti yüklenme- mıştı Çiftçinin sadece her mevsimde adar dönüme, hangi mahsulü ek- tıgını muhtarhga kaydettirmesi lâ- vındı. Vergi herhalde toprağın muh- telif bölgelerdeki verimine dayanmak suretıyle götürü olarak tesbit edi- lece teşebbüsten vazgeçmişti.. Şimdi Hür. P. milletvekili olan Bahçet Kayaalp, o Samanlar en çok gurultu yapanlar arasındaydı. "Arazi vergisi arttırı- lırsa, seçmenlerimizin karşısına — ne yüzle' çıkarız?"diyordu. Bu sebep le tasarının akıbeti hakkında — çok fazla hayale kapılmamak lâzımdı. Zülfü yâre dokunan diğer bazı tasa- rılar gibi bunun da rafa konması mümkündü. Veya tasarı kanunlaşsa bile, Nasreddin Hocanın kuşuna dön- durulebıhrdı Ama ilk defa 1946 yı- lında ortaya atılan zirai kazançların Vergilendirilmesi fikri gittikçe kuv- vet kazanmaktaydı. Eninde sonunda bu yola gidilecekti. Ne getirecek? ktisatçılar ve maliyeciler — uzun zamandır bu verginin ne kadar varidat getireceğini hesaplamaya ça- Satışa arzedilen buğday çuvalları Yalnız sahibine Teferruatı ne olursa olsun böyle bir tasarıyı tasvib etmemeye imkân yoktu. nflasyonu durdurmak için aşırı istihlâk talebini frenlemek lâ- zımdı. Bu bakımdan vergi, en iyi si- lâhtı. Diğer taraftan milli gelirin hemen hemen yüzde 50 sini teşkil eden, zıraı gelirlerden vergi alınma- ması büyük bir haksızlıktı Büyük çıftçılerın 1950 den sonra sürdükle- saltanat hatırlanmalıydı, O halde, enf]asyonla ciddi bir şekilde müca- dele etmek için ilk yapılacak iş, zirai gelirlerin vergilendirilmeğiydi. Yal- nız siyaset adamlarınla, çiftçilerden vergi istemeyi biç sevmedıklerı de bir hakikatti. Birkaç sene evvel arazi vergisinde mütevazi bir reform yap- mak isteyen İktidar, ekseriya çok uslu davranan D. P. Grubunun ateş- li protestoları ürerine bu masumane 22 değil, millete de kâr getirecek lışıyorlardı. Ekrem Alican aşına 4 lira yergi hesabiyle 100 mıl— yon Jİiralık bir varidat sağlanaca- ğiım tahmin etmekteydi. Okyar da ayni neticeye varmıştı. Çok daha op- timist hesaplar yapanlar da vardı. Bununla beraber en ciddi tahmin, Türk ziraatı hakkında en iyi incele- meleri yapan Doçent Reşat Aktan ta- rafından yapılmıştı. Reşat Aktan 1952 yılına ait mili! gelir tahminle- rine dayanarak o günkü gelir ver- gisi nisbetleri içinde, elde edilecek hasılanın 135 milyon lirayı bulaca- ğım hesaplamıştı. 5 bin liralık bir is- tisna haddi kabul eden Aktan, 2,5 milyonu aşan ' çiftçi ailesinden an- cak 30-40 bininin vergi hududuna gi- receğini düşünüyordu.. Ama bu 30-40 bin çiftçi ekilen toprakların dörtte SAHADA birine ve zıraı kazançların da üçte irine sahip 1952 de gelır vergisinin 300 mil- yon İlira getirdiği düşünülürse, zira- attan gelecek 135 milyonluk mun- zam varidat küçümsenecek gibi de- ğildi. 1952'den sonraki fiat yüksel- meleri dolayısıyla bu rakam halen 135 milyonun bir hayli üstünde ola- caktı. Verginin hikâyesi lk gelir vergısı kanun tasarısı hazır lanırken zirai kazançların da ver- giye dahil edilmesi — düşünülmüştü. Küçük zirai kazançlar vergiden mu- af- tutulacaktı. Vergi götürü olarak tesbit. edilecekti. Ama 1947 yılında bazı teknik güçlükler ve siyasi se- bepler dolayısiyle bu fikirden vaz- geçildi. 1951 başında Ekrem Alican ve. Ahmet Tekelioğlunun iki kanun teklifi, bu tehlikeli mevzuu tekrar sahneye getırdı Bilhassa Alican, 100 milyon ' lira varidat — sağlayacağını tahmin ettiği son derece makul ve realist bir tasarıyla ortaya çıkıyor— du. Ama o zamanlar Hukumet için ziraatı ilgilendirmek bir "tabu" idi. Bu sebeple tasarılar çok kısa ömür- lü öldü. Hükümet ancak 1953 den sonra, zirai gelirleri vergilendirme- mekle yaptığı hatayı anlıyacaktı. 1950-53 arasında en hızlı gelir art'şı ziraatta vuku bulmuştu. Bu artışın tasarrufa sevk edilmemesi, halen i- çinde bulunduğumuz ent]asyonun baş- lıca sebeplerinden biri olmuştu. Geç de olsa, yapılan hatayı anlıyan Ma- liye Bakanlığı, 1954 den beri ziraj gelirlerin vergilendirilmesi prensi- bini kabul etmişti. Bakanlığın mü- tehassısları dört yıldır bu mevzu üze- rinde çalışmaktaydı. İş şımdılık si- yaset adamlarının yeşil ışığı — yak- malarına kalmıştı. Dış Yardım Batan dosta imdad Geçen haftanın ortasında Ameri- Birleşik Devletleri Temsil- Çiler Meclisinin Dışişleri Komisyonu- nun sayın üyeleri, Türkiyenin halen içinde bulunduğu iktisadi durum hak- kındaki objektif bir konuşmayı dik katle dinlemekteydiler. Kürsüde elli yaşlarında, — atlet vücutlu bir adam vardı. Mevzuunu çok iyi bilen ha- tiplerin rahatlığı ile — konuşuyordu. Türkiyeye karşı büyük sempati duy- dugu belliydi. Belki de bu sempati- nin neticesi olarak acı lâflar söyle- mekten çekinmiyordu. Bu atlet vücut- lu adam. Amerık an Dış Yardım Şe- fi James H. Smith idi. Bir iki ay ev- vel Türkiyeye gelmış, Maliye Bakan lığı mütehassıslarının sundukları isr tatistükleri dikkatle incelemişti. Cum- huriyet Hükümetinin 150 bin dolar maaşlı gayri Tesmi yardım elçisi Dewey'in esrarengiz ziyareti de ay ni günlere rastlamıştı. Memleketimi AKİS,ISMART 1958