nü ortaya çıkarınca hadise tatlı bir neticeye ballanır. Thilbaudier rolünde hiç mübalâğa. ya kaçmadan sıkılgan bir babayı can. andırmakta man Birced, gerçek- ten ustalaşmış bir aktör öldüğünü is- Baba Pir ise, genç ukat saman sıkılganlıgım lüzumsuz titremelerle ifade gayretine düsmesiydi vazifesini tamamen ba- şarmış sayılabilecekti. Genç kız çile'de Susen German, canlandırdığı tipin gerektirdiği kadar hareketli ve sevimli olmayı başardı. ğllerine fazla düşkün Garadoux'yu Özcan Teker şaşkına dönmüş hizmetçi Anetteı de Sezen Göknur. ölçülü ve kusursuz bir Şekilde oynıyarak Cep Tiyatrosuna bağlanan ümitlerin boşa gitmiyeceği- ni gösterdiler. Ankara Bir ipte iki cambaz eçen haftanın başında — Ankara tiyatroseverlerini tatlı bir sürp- riz bekliyordu. İstanbuldan gelen a- matör bir tiyatro "Kraliçe ve Âsiler"i bymyacağını ilân etmişti. Halbuki Devlet Tiyatrosu da birkaç gün önce Üçüncü Tiyatroda aynı piyesin oy- landığını bildiren afişlerini Böylece Ankara seyircisi sırtını lete dayamış bir mektepli tiyatro ile elini bankalara açmış bir alaylı ti- yatronun tesadüfi çarpışmasına şahit olacaktı İstanbuldan gelen alaylı tiyatro- nun adı "Sahne 8" di. Tiyatro mikro- bunu kapmış sekız genç bır gun Bey- yana gelm ve' 8"i kur- muşlardı. Fakat İstanbulda devamlı temsiller — verebilecekleri bir — sahne bulmak imkânsızdı. Bu sebeple de bir "turne tiyatrosu" olarak — çalışmaya karar vermışlerdı Şirndi de "Kraliçe ve Asiler"i oynamak üzere Ankâra- ya gelıyorlardı çe ve Âsiler” ünlü İtalyan yazarı Ugo Betti'nin bir eseri idi. Ya- zar uzun hâkimlik — mesleği sırasında insanların ne kadar iki yüzlü olduk- larım — yakından görmüş insan- lığın yine de hürriyet, eşitlik, hak, hukuk, adalet bir takı fhuml arkas koş- masını acı bir gülümsemeyle seyret- humlar kutsaldı. Fakat bütün gün bu mefhumları çiğneyen insanların, bir anarşi içinde kaybolup gidebilecekleri korkusuyla yine de bu mefhumlar m mıhengıne bel baglamalarını oldukça gülünç buluyordu İşte bu düşünceyle Ugo Betti pi- yeslerine, hakkın kimde — olduğu ko- layca kestirilemiyen temalar seçmiş- ti. Kişileri belirsizdi. Hak ve hürri- yetleri için başkalarının hak ve hür- riyetlerine el uzatan, ilâhi kudrete i- nanıp bo eğen, kudretleri dışına çıkarmayıp kuvvetliler gibi düşünme- ye, mecbur olan kişiler, değişik kılık- larla Betti'nin piyeslerinde yer al- AKİS, 15 MART 1958 maktaydı. Bütün bunların üstünde “Kraliçe ve "Asiler" ihtilâl fikrim iş- lemekteydi. İhtilâl, bozulmuş bir dü- zenin yeniden kurulması ıçın yapılır- dı. İhtilâllerin getirdiği yeni düzenler, bir gün yine başka bir.İhtilâle ıhtıyaç gösterecek şekilde bozulurdu Ugo Betti, insanların bu karar- sızlığım belırsız bir hava içinde se- yircilerine aktarmaktaydı. Kraliçenin Asileri Tıyatro pazarını tekelinde bulundu- ran devlet tiyatrolarına isyan et- miş amatör tiyatrolardan biri olan "Sahne 8“ in rejisörü Fikret Akan, Ugo Betti'deki bu güçlüğü görebil- mişti. Ugo Betti'nin karanlık lisanı ve ağır muhtevası esasen seyirciyi bir hayli yormaktaydı. Seyirci bir takım cümlelerarasında esas muhtevayı ka ırabilirdi.Bu bakımdan onun gözüne Nur Sabuncu Kraliçenin ASİSİ hitap —etmek başarıya ulaşmak için baş vurulması gereken ilk yollardan biriydi. Fikret Akan da bu noktadan ha- reket etmişti. Meselâ perde' zaman bir köşede okunmaktaydı altta ise liderleri birer birer yok olup yerine yenileri geçtikçe, isimler ka- ralanıyor, altına yenileri yazılı- Böylece daha perdenin açıl- yazarın — sözlerinin dışında bir lakım şekillerle eserin muhtevası seyirciye — hazmettirilmiş — oluyordu. Bununla beraber eserin bu genel kavranışı içinde — okuyucuların sağa sola kaymaları, amatörlükten gelen ses düzensizlikleri, mizansen — aksak- TİYATRO lıkiârı "Sahne 8'-'topluluğunda da gö- rülmekteydi. Kraliçeye gizli gizli sevgi besleyen, oysa ihtilâl çilere u- şaklık eden kapıcı rolünde "Yılmaz Toközün diyalekte kaçan bir ses kul- lanması, buhdan dört yıl. kadar, önce Türkiyenin ilk kadın Hamlet'i olarak sahneye çıkan. Nur sık başını yukarı kırparak konuşması açması tecrübesizliğin tipik öÖrnekle- riydi Pansiyon odalarında kiraya yeri- len aşağılık bir kadın olan Argia'da ur Sabuncu, fizik yapısındaki ku- sursuzluğunu rolu içinde erıtmekte bir hayli güçlük çekmişti. A me, giderken “ilk defa söylüyordu. Halbuki Sabuncu, hayatı boyunca "birçok de- fa bekletebilmiş" kabiliyette Ur Ar- gia idi..Dununla beraber Nur Sabun- cunun sağlam bir sahne duygusu var- dı. Ses tonlarıyle, hareketleriyle oyun hissini kaybetmeden sözlerin kesif- leştiği sahneler yükselebiliyordu. a, Ölü beklettiğini" sahnedeki Nur Halkın zalim bildiği, oysa gerçek— te bir karıncayı bile incitmekten âciz- olan Kraliçeyi Tolga Tıgın oynuyor- du. Bir kraliçe olarak bir kompozisyon çizmek yerine, mak kaygısına kapılarak çobanlara kendini — teslim eden kadın olarak silik bir kompozisyona gidilmişti. İhtilâlin fikir cephesini canlandı- ran, eski papaz Amos Kaner, sesine gururlu muhtevasını seyirciye — açıklıyan. ve ihtilâlin bininci adamı plan Amos'un daha parlak insani duygularını sak- ladığı nisbette daha yırtıcı olması ge. rekirdi Yaşamak fikrinin, kudreti elde tutma fikrine bağlı olduğuna inanan, bunun için de boyuna saf değiştiren Raim'i oynıyan Senih Orkan temsiiin başarılı tiplerinden , birini çizmişti. General Biante'de Fikret Hakan, se- sinin küçüklüğüne — rağmen mımık kullanarak ihtilâlin zulmeden cephe- sini kaba çizgileriyle pa'da Esen Emekçilin, Kolukısanın başarılı kompozisyonları ile birkaç aksak adım bir yana, U- Betti'nin muhtevasına — varılıyor- du. Geçen haftanın sonlarında "Sahne 8" topluluğu belki, de zarar. hanesine bir kaç' rakam daha ekliyerek Istan— bula döndü. Amatör tiyatroların ma- ceralarını yakından bilmiyen seyirci- ler, aynı ipte oynayan iki cambazdan hangisinin dengesini kaybettiğini bel— ki de kestirememişlerdi. Faka geçtikçe sırtım devlete dayamış tı— yatroların karşısında amatör tiyatro- lar yer alıyorlardı. Belki tesadüfen de olsa, bu tiyatrolar arasında bir ya- rış bağlıyacak ye yine belki de devlet tiyatroları bugünkü çalışma tempola. riyle bir gün ipten düştüklerini göre- ceklerdi. 29