alışmıştı. Görüldüğü gibi üç hikâye- 'nin hiçbir müşterek tarafı — yoktu. Kaza ise sadece bunları birleştiren ve olayla doğrudan doğruya ilgisi olmayan bir. motifti. Çevrılışınden 6 yıl sonra memle- ketimize gelen "Roma, Ore II - Acı Lokma" ise çok daha sağlam bır is- tikamette yürüyordu ve neo-realizmin en tipik eserlerinden biri — olarak karşımıza çıkıyor. Genç rejisör Giu- seppe De ıSantis'in filmi tamamen kaza üzerinde dönüp dolaşıyor. İş ilânına kimler müracaat.etti? Müra- caat sayısının bu kadar yüksek olu- şu nedendir? De Şantıs böylece bel- li bir hadisenin yardımıyla bütün" bir cemiyetin sosyal durumunu açıkla- mak İmkânını buluyor. Neo realiz- min baş nazariyecilerinden Cesare Zavattini ile senaryoda iş bırlıgı yap- mış olmasının "Acı Lokma"nm dik- kate değer bır eser halıne şüphesiz büyük payı var. kim sorumludur? Merdiveni mimar mı? İş ilânını veren şahıs mı? Binasını tamir ettirmeyen ey sa- hibi mi? atlayarak mü- racaat yerine -giren, böylece merdi- venin çökmesine yol açan hâdisele- gelışınde Hadiseden ;re sebebiyet veren genç kadın mı? Yoksa bu kadar işsizi çaresiz bir a- raya getiren cemiyet — düzensizliği mi? De Santis aktüel bir hâdiseyi çı- kış noktası kabul ederek savaş son rası İtalyasının bir büyük şehir sos- yal panarpmasını ustalıkla çiziyor, "Acı Lokma" da hikayeyi sürükleyip götüren kahramanlar yo Hikâye- nin ekseni bizzat hâdisenin kendi- yapan; si. Bu hadisenin içinde belli kah-, ram anlar yaratılıp Genina'mn fil- minde olduğu gibi ortaya ferdi me- seleler sürülmüyor. yerine değişik zümrelerden gelen çok çe- şitli. ve canlı tiplerin davranışlarıy- la adeta bir röportaj halinde bir ce- miyetin durumu ve görünüşü perde- ye aksettırılıyor "Acı Lok ma" Önemli ve başarılı bir film olmasına rağmen şüphesiz bir "Bisiklet.. Hırsızları kadar mü- kemmel değil, De Santisin bir şahe- ser yarattığı iddia edilemez. Filmin kahraman yaratmama kararında o- luşu tenkid edilmese bile ortaya çı- kardığı tiplerden bazılarının davra- nışları fazla derine gidememek yü- zünden inandırıcı ol tan uzak kalıyor: Meteliksiz ressam âşığıyla (Raf Vallone) birlikte yaşamak iste- yen zengın kızının (Lucia Bose) ve hizmetçi kız (Delia S'cala) ile silin- dirce delikanlının (Armando Franci- oli) hikâyelerinde olduğu gibi.. Hi- Y su çevrilişinden altı yıl sonra, taya koyduğu meseleler» bırçogu halledildikten sonra memleketimize gelen "Acı Lokma"yı dramatik de- ğerinden kaybetmeye mahküm edi- yor. Maamafih "Acı Lokma" meziyet— leri küsurlarından çok daha ağır ba- san bır fîlm "Riso Amaro - Acı Pi- rinç" ile şöhret yapan Giuseppe De Santis'in muhakkak ki en, başarılı e- seri. Michelangelo Antonioni ve Car- lo Lizzani gibi rejisörlüğe geçmeden önce tanınmış bir sinema yazarı ve film tenkidçisi olan, gene onlar gibi Visconti'nin büyük, tesırlerını taşıyan De Santis sağlam ve surukleyıcı bir sinema tekniğine sahip. "Açı Pirinç" te şekılcılık temayullerı gösteren bu teknik "Acı k a bir meseleyi en iyi açıklayan bır vasıta haline ge- liyor. Böylece filmin»> kuru bir mesaj olmaktan kurtulup ilgi çeken bir sa- nat eseri olması sağlanıyor. Bu arada kısa rollerinde Paolo Stoppa ile Lea Padovani'nin — başarılarım — kaydet- mek de verinde olur. Carla del Poggio "Acı Lokma' da Bir merdiven çökmüştü AKİS, 15 MART 1958 MUSİKİ Besteciler Sirkat Bestecılerın hele büyük üstad ola- ak nınmıyan, — bilhassa genç bestecilerin- kaldığı başlıca tenkitlerden biri, şu veya bu büyük üstadın tesirinde kalmiş, hatta bâzi melodileri onlardan aşırmış olmaktır. Geçenlerde ünlü Fransız bestecisi Ge- örges Auric de böyle bir ithamla kar şı karşıya kaldı. Auric, hiç bir za- man bir büyük üstad olmamakla be- raber, günümüzün kalbur üstünde kalmıya muvaffak — olmuş bestecile- ri ndendir ve artık dağılmış, tarihe mal olmuş Fransız Altıları Six". grubunun üyelerindendir. ğerleri Honegger, Milhaud, Poulenc, Tailleferre ve Durey). Işın tuhaf ta- rafı, Auric'in mahnı çaldığı iddia edi- len şahıs, bir büyük üstad olması bir yana, bugüne kadar adı sanı duyul- mamış bir Amerikalıdır. Sidney Hirs- hon adında biri. İddiaya göre Geor- ges Auric, "Moulin Rouuge" adlı film için yazdığı, hâlâ dillerde — dolaşan meşhur valisi Hirshon'un — 1934'te yazdığı "Londranın Canlan .Gene Ça- lıyor" adlı bir parçadan aşırmıştır. Bu iddia üe Sidney Hirshon, "Moulin Rouge" filmim yapan United Artists Şirketinden iki milyon dolar tazminat talep etmektedir. Dâvayı bir karara bağlamak için. geçenlerde, bir Washington mahke- mesinde, mütehassıslardan meydana gelmış pir jürinin kanaatine başvu- ruldu. Jüri, zencilerin musikiden da- ha 1y1 anladıkları duşuncesıyle, üç zenci ve bir beyazdan meydana gel- mişti. Hâkimin karşısında, tarafların iddialarım ispat etmelerini kolaylaş- tırmak maksadiyle kiralanmış, bir pıyan o vardı, önce Sidney Hirshon Öz aldı. Yu arlak yuzlu siyah saçlı bır adamdı. Ne bir çalgı çalmasını ne de nota okumasını biliyordu. "Bes- telerimi bir manv";.iona şarkı soyle— yip kaydeder" dedı irshon'un İ diasını 7 " Golenian adlı, piya- no öğretmeni bir zencikadınispatla- maya çalıştı, İki melodiyi de piyano- da çaldı. "İkisi de aynıdır. Fakat re- fakat partileri farklıdır. Ama bu bir- sey degıştırmez Bifteği istersalçay- la, ister soğanla yiyiniz. Yediğini,z hep biftektir" dedir. Sonra bir Ame- rikan halk şarkısını, farklı armoni- lerle, "Önce salçalı, sonra da soğanlı olarak" çaldı. Şahit: Beethoven Georges Auric'ı, Amerıkalı tenkıt— çi ve besteci Dr. Sigm i Spa- etih müdafaa ediyordu. Humperdinck. den Delius'den,, Liştz'dep Beethoven'- den — birçok melodi — çaldı. Bunu askeri havalar ye-çocuk şarkıları ta- 31