ti. Fakat geminin İpinde yolcu bu- lunduğu hâlde açılması hata olmuş- tu; Maamafüh, yolcuların gemiyi tahliye etmek istemedikleri söyleni- yordu. Bu bakımdan, kaptanın hiç suçu yok değildi. Ama yolcular çık- masaydı ve gemi iskelede kalıp bat- şaydı kaptan gene suçlu bulunmaya- cak miydi ? Buna mukabil, * geminin 1skeleden ayrılmasına mani olma- liman reisi ve iskele memuru, kaptandan da daha suçlu vazıyettey— diler. ÜUsküdar açıldıktan on dakik; sonra şiddetli! fırtınaya, kapılmıştı aptan o zaman yolculara can ye- leklerinin taktırılmasını emretmişti. Emri yerine — getirilmiş, — fakat bir panik çıkmıştı. Bir takım yolcular güverteye — fırlamıştı. —Kaptan fıirtı- naya baş vermeye — çalışıyordu. Az- gıin — dalgalar bu sırada, — evvela gü- vertedeki bir kısım — kimseyi denire suruklemıştı Ondan sonra da kap- n köşkü, rüzgârdan uçmuştu. E- vet kaptan köşkü saatte 70 kılomet- re hızla esen Trüzgârda uçmuş vı geminin kumandanını beraberınde götürmüştü. Bu nasıl köşktü? Tah- talarının böylesine çürüdüğü -hiç kimse — tarafından farkedilmemiş miydi? Geminin sekiz buçuk metre yüksekliği vardı. Bir buçuk metresi su altında, yedi metresi su üstün- deydi? Üstelik biz, açıkgözlüiük et- miş ve güverteyi tahtalarla çevire- rek buraları da kışın kullandır hale getirmiştik. Dalgalara baş çalışan gemi, — kumandasız muvazenesini tamamiyle kaybetmiş ve alabora olmuştu. İşte, facianın cereyan tarzı buydu. — Böylesine çü- rük bir gemiyi denizden çıkan tah- talar 'ufalanmıştı, fakat camlar sağ- lam kalmıştı sefere çıkaranların o- (rjnuzlarına elbette ki vebal düşüyor- u. Bu haftanın sonunda facianın a- cısı yüreklerden kalkmamıştı. Onun tesirile hemen bütün Türkiyede tat- bik kabiliyeti olmayan emirler veri- liyor, nakil vasıtalarının istiap had- dinden fazla yolcu alması menedili- yordu. Fakat İstanbulda gene va- purlar lebalep kalkıyor, — otobüsler, tıklım tıklım işliyordu. İstiap had- dinden fazla yolcu alınmasının me- ninden evve nakil — vasıtasını temin etmek lâzımdı. Görülmemi Kalkınma içindeki memleketimizde maaleseft buna im- kân yoktu Hür.P. Efendim nerede, ben nerede? er geçen gün, hem aklı başında, senin, sadece okuyup yazmış bir ta- ım mse elinde siyasi — hayatını yemekle meşgul — bulunduğu siyasi teşekkül haline — geldiği biraz daha İyi anlaşılan talihsiz Hür. P. niha- yet bu hafta kendisinden bahsettir- i. Hür. P. bundan beş ay kadar ev- vel seçmen reyiyle — cismen siyaset sahasından, ismen gazete sütunlârın- AKİS, 16 MART 1958 dan silinmişti. Bu haftanın ortasın- da partı siyaset sahasında, değil a- ma, 'gazete sütunlarında yenıd n ar- zı endam etti. Hakikaten salı" günün- den itibaren gazeteler bır kısım yer- lerini Hür P. içindeki "yeraltı faali- yetine tahsis ettiler. Okuyucular yazılanları merakla okuyorlardı. Hakları da vardı, zira "fikir Dartisi" etiketi altında ve hakikaten çok kıy- metli bir takım siyaset adamları tara. fından kurularak bir zamanlar ümit vermiş olan bu siyasi teşekkül için- de cereyan edenler merakla okunma- yacak gibi değildi. Hadıselerı bilen- ler kendilerini ya ehel Zevaco- nun bir romanını okuyor a da Or- ta Amerika memleketlerinden birin- de geçen bir taklibi hükümet teşeb- busunun hikâyesini — dinliyor sanabi- lirler Mesele, bu partinin Ankarada toplanacak istişari kongresine katı- lacak Başkent delegelerinin seçimi sırasında cereyan eden münakaşalar- la başladı. Başkent temsilcileri haki- katleri açık açık söylediler ve Genel Merkezi şiddetle tenkid ettiler. Genel Merkez bir' kazan gibiydi. Muhtelif hizipler çarpışıyor, bir İktidar mü- cadelesi yapılıyordu. Nazariyattan bıkkınlık gelmişti. Hür. P. bir parti hüviyeti almalıydı. Şahsi entrikalar bitmeliydi. Tenkitlerin hedefi. olan zümrenin cevabı, salı günkü Akşam gazetesinde çıktı Bu, masum bir ha- ber edası taşıyordu. Haberin baglıgı "Hü e yaşayan mevtalar" idi "Yaşa ya mevtalar", anlaşıldıgma göre Ankara il başkam Ferruh ile Genel İdare kurulunun bazı aza- larıydı. Üstelik Ferruh Ağan hakkın- da, inanılmıyacak bir de iddia ortaya atılıyor, âdeta bir suiistimal şüphesi uyandırılıyordu. Bahis mevzuu mik- r 25 bin liraydı. Ankarada yapılan küçük bir tahkikat, bu haberin Ak- şam gazetesine gene Genel İdare ku- ruluna mensup bazı zevatın çevresin- Talş YURTTA OLUP BİTENLER den verildiğini ortaya koydu. Bunlar, bir de taktik tatbik etmişlerdi. Fer- ruh Ağanın parti yüksek kademele- .rmde tutulmadığı biliniyordu. Geçir nemediği kimseler vardı Haber ve- renler il başkanı mselerden biri olan Muhlis Bayramogluyla kar- şı karşıya — bırakmışlardı. — Halbuki Muhlis iBayramoğlu Genel İdare ku- rulunun tutumu mevzuunda eh aşa- ğı Ferruh Ağan kadar, şikâyetçiydi. Fakat iş bu — kadarla kalmıyordu, Genel İdare kurulu âzası bazı kim selerin de ihraç edileceği habere 11a— ve ediliyordu Tabii bunlar Hür. P. çinde İktidarı ele almak için bir nevı junta kurmuş olan "sadece okuyup yazmış" zevatın rakipleriydi. Junta, istişari kongrenin arifesinde harekete geçmişti. Hemen herkes anladı ki, İ maksatlı haberde kastedilen Genel idare kurulu azaları prof. Muhlis Ete ve onun gibi düşü- nüp, partinin yeni siyasi ve fikri; li- deri üstad Aydın Yalçının zıyadesıy- le kıymetli iktisadi fikir şaheserleri kzîrşısında hayran kalmayan iktisat- çıla Karaosmanoğlu meselesi I)ertıyı bugün, neşir organım ele geçirmek suretiyle idareleri altına almaya çalışan grup harekete seçim- lerden Lutfi — Karaosmanoğlunun ıstemışler hattâ bunu elde eder gibi olmuşlardı da. Fakat onun yerine ge- tirmek istedikleri Ekrem Alican buna yanaşmayınca plân suya düşmüş, Kar raosmanoğlu istifasını âdeta geri a- larak Genel Başkan kalmayı kabul etmişti. Junta neşir organını ele ge- çirme ameliyesini tamamladığından şimdi Genel İdare Kurulunda bulu- nup kendilerini rahatsız edenlere kar- şı bir sindirme, tehdit kampanyası aç mıştı. Hele ıstışarı kongreye verile- cek Genel İdare kurulu, raporunun müzakeresinde Muhlis Ete ve Feri Turan Güneş, istikamet V. M. Aydın Yalçın, Fethi Çelikbaş Pi Marş! — Marş!.