28 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

28 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

C E M İ Y E T llahtan geçen hafta Hür. P. nin ikinci kuruluş yıldönümü — gelip çattı da herkes bu partinin hâlâ fa- aliyette bulunduğunu, kapılarını el'- an açık tuttuğunu, öğrendi. Gerçi kapıların açık tutulması son gün- erde Hür. P. ye faydadan çok zarar veriyor, zira bu kapılardan gi- renden çok çıkan oluyor ama gene de "particilik oyunu" meraklıları "nerede hareket, orada bereket" diye avunuyorlar. Yalnız ikinci kuruluş — yıldönü- münde bir aksi tesadüf oktu. Yıldönü- mü günü partinin İstanbul il merke- zine giden gazeteciler orada sadece hademeleri buldular. Hademeler par- tinin seçimlerden artakalan afişleriy- le kese kâğıdı imal etmekteydiler. Ertesı gün bir gazete şu izahatı ver- di: "İLl merkezinin kâtipleri de se- afişleri kese kâğıdı haline getirerek bir hayli satış sağ- lamakta ve parti gelirinin artması- na yardım etmektedirler." Fakat An- karadaki Genel Merkeze Enver Gü- reli ve Muhlis Ete nin ayrılmasından sonra hakim olan Öktem-Güneş çın triyumvirası işi öyle olmadı. Mut— laka bu, bir tertipti. Tertibi yaptıgından şuphe edilen kurban: Orhan köprülü çimlerden artan ürk Devrim Ocaklarının bir top- lantısında "Atatürkü Doğuran Se- bepler" mevzulu bir konferans veren Yakup Kadri Karaosmanoğlu şu ta- rihi hâdiseyi anlattı. Edward, İnigilte- re veliahdı iken Hindistanı ziyaret eder ve halk tarafından çok soğuk karşılanır. Bunun sebebini bahasına mektupla sorar ve şu cevabı alır: "Bunlar Mustafa Kemalin getirdiği istiklâl fikrinin bir neticesidir." Kon- ferans faydalı ve nakledilen tarihi vaka enteresandı; fakat Atatürkü doğuran sebepler bilinmeyen şeyler değildir ve fikir adamlarımızın bizi daha ziyade bugünün şu meselelerin- de aydınlatmalarına lüzum vardır: Atatürkten istiklâl fikrini — almış mazlum şark milletlerim şimdi niçin blok halinde aleyhimize çevirmiş bu- lunuyoruz? Asyanın istiklâl müca- delesinin en büyük — önderlerinden Nehru memleketimizde resmi şahıs- lar tarafından niçin vaktiyle Edwar- dın Hindistanda karşılandığından da soğuk karşılanıyor? — Kısacası, Ata- türkçülüğü Türkiyede öldüren sebep— ler neler, daha doğrusu kimlerdir? İ çeride kalacaklara çok kolay açı- lan hapishane kapıları ziyaretçile- rin karşısında 'kale kesiliyor. Geçen hafta Osman Bölükbaşı ile Nureddin Ardıçoğlunun Sultanahmet Cezaevin- de bulunan Dr. Enver Malcanı ziya- retlerine müsaade edilmedi; onlar da artık memleketimizde teşekküle baş- layan "hapishane etiketine içeriye şeker ve kart "Devlet büyüklerine hakaretten" isa- hık Olarak yıne aynı cezaevınde mev- kuf bulun. Ka- dınlar Kolu teşkılatından Zeynep Üs- e İl Kadınlar Kolu Başkanı Gü- zıde Tanrıyar ile İdare Kurulu üye- lerinden et Uygur ve Zahide Tansı tarafından ziyaret olunamadı. stanbul'un yeni valisi Mümtaz Tar- hanın şehrin dertlerini hemşerile- rinden dinlemeğe kalmadan bizzat geçirdiği tecübelerle — -meselâ lar sönünce gemici feneri mecbur kalarak, öğrendiğini yazmış- tık. Bu tesadüfi tetkikat devam e- diyor. Yeni vali Şişlide pek kibar bir lokalde yemek yedikten birgün sonra gazetelerde berbat bir haber okudu: firarlar dışında yeni yüzülmüş at de- rileriyle at kemlikleri bulan Belediye abıta memurları, maktul beygirle- rin etlerinin satıldığı lokantalar ara- sında o lokalin de bulunduğunu tes- bit etmışlerdı' 'Sayın valiye samimi- yetle geçmiş olsun deriz. Vatandaşlararası hır gür sahasından haftanın notla Vaktıyle Kuçuk Sahnede Hamlet o- lan Nur Sabuncu savcılığa, başvu— rarak hakiki hayatta Desdem TO- lünü oynamak tehlikesiyle karşılaş— tığını bildirdi. İddiasına göre azgın bir şahıs kendisini ölümle tehdit et- mekteddir. "Benlı namıyla maruf Belkis Söylemezoğlu da savcılığa mü- Nur Sabuncu Desdemona rolünde racaatla kendisini öldüreceğini söy- leyen Talât isminde bir zattan ko- runmasını istedi. Belkis Hanım bir muhabirle yaptığı mülakatta ayını şahsın Hilton İ derken birden bire kendilisine müthiş bir tokat attığını, bunun üzerine ne- ye ugradıgını şaşırarak etrafa belli etmemek için yalnız başına rock and roll yaptığını anlattı. Bildirildiğine göre bu kıskanç zat halen bir akı hastahanesındedır. "S en Kardeşler" diye tanınan sa- natkârların küçüğü İlhan Şen "sesle çızgıler çızen Celâl Şahin a- leyhine bir "babalığa hüküm" dava- sı açtı İlhan Hanımın ifadesine naza- ran yirmi günlük kızı Sevdanın pede- ri Celâl Beydir. Buna mukabıl Celâl Beyde 'tanınmış okuyucu"larımız- dan Müzeyyen Senar aleyhine bir ha- karet ve tazminat dâvası açtı. Onun da ifâdesine, nazaran Müzeyyen Ha- nım birgün Tepebaşı — Gazinosunun sahanesine kucağında küçük — Sev- da ile çıkmış ve ümmet-i Muham- mede hitaben, "Ey ahali! Bu çocu- ğun annesı İlhan Şen, babası! Celâl Şahindir," demiştir. Görüldüğü gibi Eğlence yerlerındekı atraksiyonlar da umumi kalkınmamıza ayak uydu- rarak gittikçe daha "görülmemiş" bir hal almaktadır. Geçen sene yaptığı bir basın top- lantısında "Ben gazete okumanı" diyerek fıkra muharrirlerini gazaba getirdikten sonra kendisi — gazeteci olmağa karar veren 1956 Zarafet Kraliçesi Suna Öztekin fikir sahasın- da ilk zaferini kazandı. Gazetecilik Enstitüsü birinci ve ikinci sınıf öğ- rencileri arasında yapılan bir müna- zarada Sunanın ekibinin müdafaa et- tiği "Bir Türk kızı yabancıyla evlen- memelidir" tezi galip geldi. İrdünün sabık -mı?- Kraliçesi Di- nanın amcası ve İrak Kralı Fay- salın amcazadesi Mısırlı Prens Abdü- lâziz İstanbula geldi. Halen ticaretle iştigal eden prens, memleketimize "Türkiyenin ihtiyacı olan — şeyler" satmak istediğini söyledi. Bu şeylerin ne olduğu sorulunca açıklanan mal teklifleri şunlar oldu: Battaniye, ip- lik ve iskambil kâğıdı! dare mekanizmamız, süratli karar alma hususunda hakikaten rekor- lar kırıyor. Adana Emniyet Başmü- fettişi ilken İstanbul Emniyet Baş- müfettişliğine tâyin emrini tebellüğ ederek İstanlbula gelen Mehmet Ali Alpsar işe başladığı gün bir emir da- ha aldı. Tâyin emriyle aynı tarihi taşıyan bu yazıyı okuyan Mehmet Ali Bey hayretler içinde mekliye sevkedikniçti! Memleketimizde işlenen — suçlar gittikçe daha orijinal bir mahi - “yet keşfetmektedir. Geçen haf- ta İstanbulda tevkif edilen Hüseyin Güzel ve Suat Kuşlu adındaki vatan- daşlara isnad olunan suç: manda çal. AKİS, 28 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: