YURTTA OLUP BİTENLER Fayda iki taraflıydı. Geçen devrede Muhalefet Grubu — mensupları fazla bilgili sayamadıklarından İktidar ta- raftarlarına —"ne olsa, yuttururuz" zehabı yerleşmış ve bu zehap onları mütemadiyen saçmalar soylemeye it- Gerçi gene parlak teorileri keşfedenler yok değildi. A- ma onlar ekseriya hem İktidar ve m de Muhalefet mensuplarının te- bessümleriyle karşılaşıyorlardı. Fakat Bütçe komisyonunda baş- ka bir husus mülâhaza edildi. İkti- dar mensupları bir çok mevzuda, Mu- halefet mensuplarından değişik dü- şünmüyorlardı. Sadece onlar, bir ne- vi çekingenlik içindeydiler ve Olim- pus dağı sakinlerini kızdırmaktan en- dişe eder haldeydiler. "Aman şimşek " üzerimize gelmesin" diyen bir tavır- Fakat zaman zaman, hem eğlenceli ları vardı. iktisadi meselelerde, hem Politikacılar Nakledilen Hâkim en haftanın sonunda Yozgat Agırceza Mahkemesi — azaların- dan Necmeddin Guvenlı Adalet Ba- kanı Y. imzalı bir yazı aldı. Nec- meddin Güvenli, son günlerde adına gazete sütunlarında fazlaca rastlan- maya başlanan adalet mensupların— dan birisiydi. Bundan bir iki ay ön cesine kadar — Yozgat Adlıyesınde Sorgu Hâkimi olarak — vazife görü- yordu. Nitekim, Gaziantepten Yozgat 'Cezaevine nakledılen Gaziantep hâ- dısesı sanığı 31 kişinin ilk sorgu- u da Sorgu Hâkimi olarak Nec- meddın Güvenli yapmıştı. İşte Nec- meddin Güvenlinin adının gazete sü- tunlarında yer alması bu sorgular sı- rasında sanıklardan Cemil Sait Bar- lasın tahliye talebinde bulunması ve Sorgu Hâkiminin de bu talebi onbin "Gaziantep sanıkları" Yozgat hapishanesinde şu geride kalanlar olmasa! anlarda Muhalefete katılmaktan ge- ri kalmıyorlardı. Meselâ eskı C. H. . li Server Somuncuoğlu "Mevkiler değişince fikirler de değişir" deyin- e kahkaha hep beraber basılmıştı. Aynı şekilde İlân mevzuunda İz- zet Akçal hükümet sözcüsünden zi- yade Muhalefet sözcülerine hak ver- Şimdi mesele, hükümetin bu ikaz- lardan ve bu haleti ruhiyeden ders alıp alamayacağıydı. Handikap, eski kusurların, itirafı zaruretinden doğu- yordu. esela bir enflâsyonun mev- i Mülkiye mali kısım, eski talebesi, çalışkan Hasan Polatkan nasıl bilmezdi? Ama bilir miydi? Öyle ya, senelerden beri netler soylenmemışt ki... 14 bunu söyliye- lira nakdi kefalet karşılığında kabul etmesiyle başlamıştı. —Ancak, Nec- eddin Güvenlinin verdiği bu tahli- ye kararım Yozgat Agırceza mahke- mesi bozmuş ve birkaç gün sonra, da Necmeddin Güvenli Sorgu Hâkimli- ğinden alınarak Ağırceza âzalığına tâyin edilmişti. O günden beri Yoz- gat Ağırceza Mahkemesi âzalığı ya- pan Necmeddin Güvenlinin geçen haftanın sonunda aldığı Tresmi yazı sabık Sorgu Hakiminin — Yozgattan Çanak kalenin Lapseki kazasına tâ- yın edıldıgını bildiren emirdi. Nec- n Güvenli, böyle kış kıyamette, bayram degıl seyran değilken eniş- tem beni niye öptü diyen baldız ha- nımın şaşkınhgı içinde Lâpsekiye tâ- yinin neden icap ettiğini düşünü- yordu. Gerçi emir "Adalet Bakam Y." den geliyordu ama Adalet Bakanı Esad Budakoğlu değil miydi? Hay- et! Sonu gelmeyen şahitler ecmeddin Güvenlinin — Lâpsekiye niye tâyin edildiğine bir türlü erdiremeyip kara kara düşün- düğü günlerde, Yozgata yenı tâyin edilmiş olan Sor; i de Gazi- antep hadıselerıyle ılgılı 130 kadar görgü şahidinin ifadelerini almakla meşguldü. Gaziantepli şahitler An- tepten yirmişer, otuzar kişilik kafi- leler halinde otobüsle Yozgata getiri- liyor ve Sorgu Hâkimliğince sorgu- ları yapılıyordu. Doğrusu bu kış kı- yamette tâ Antepten otobüsle Yoz— gata gelmek ve gene otobüsle Ante- be dönmek pek kolay bır iş degıldı Gerçi her şahide Adalet Bakanlığı harcırah olarak 100 lira ödüyor, Yozgattaki D. P. teşkilâtı da bu şa- hitleri ağırlamakta, karınlarım do- yurmakta elinden gelen — gayreti gösteriyordu ama, gene de böy- le bir yolculuk pek rahat olmuyordu. Yozgat sokaklarında hemen hergün bu şahitlerden bir grupla — karşılaş- mak mümkündü. Nedendir bilinmez, bu şahitleri ağırlamak, şehırden memnun olarak ayrılmalarım temin etmek için D.P. teşkilâtı cidden tak- dire şayan bir gayret gösteriyordu. şahitlerinin — sorgularının yapıldığı şu son günlerde, sanıklardan pek ses seda çıkmaz olmuştu. Bunlar Yozgat Cezaevinin dört duvarı ara- sında büyük bir bedbinlik ve sabır- sızlık içinde muhakemelerinin başlı- acağı günü bekliyorlardı. Tevkif edıldıklerı günden bu yana, aradan yakın zaman geçmişti. Ga- zıantepten önce Adanaya sevk edil- mişler, oradan da Yozgata gönderil- mişlerdi. Pek çoğunun memleketinde evi barkı, çifti çubuğu yüz üstü kal- mıştı. Bir kısmının ise dükkânı ya- zıhanesi kapanmış, çoluk çocuğu pe- rişan olmuştu. Ailelerinden, eşlerin- den, dostlarından yürekler paralayı- cı mektuplar alıyorlardı. Bu sebeple bir an önce muhakemenin başlaması- nı, adaletin tecelli etmesini dört göz- le bekliyorlardı. İki aya yalan bir zamandır, hem de Mecliste Hükümet ileri gelenlerı tarafından türlü suç- larla itham edilmişlerdi. Bütün bu ithamlar karşısında yürekleri kan ağladığı halde susmak zorunda kalı- yorlardı. Cevap vermek haklan elle- rinden alınmıştı. Hapishanedeydiler. Hâdiseler hakkında neşir — yasağı konmuştu. Devlet radyolarında ban- gir bangır bağıran hatipler kendile- rini itham ediyordu da seslerim çı- karamıyorlardı. - Gerçi Mecliste ken- dilerini İnönü müdafaa etmiş ve yü- reklerine bir parça olsun su serp- mişti ama umumıyet itibariyle basın bu 31 sanığın mukadderatına karşı gerekli alâkayı — göstermemişti. Sa- nıkları asıl üzen, çileden çıkaran da Hapishanedeki günleri büyük bir yeknesaklık içinde geçiyordu. Altık buradaki havaya alışmışlardı. Kâh top oynuyorlar, kâh mahkümlarla AKİS, 28 ARALIK 1957