28 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

28 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇARŞAF B üddet evvel, Türk Kadın lar Bırlığı Genel Merkezınde ıl lerden gelen heyetlerin iştirakıyla bir toplantı tertip edılmıştı Gazete- lerden öğrendiğimize göre, bu top- lantıda delegeler ve bilhassa Maraş tan, Nevşehirden, Konyadan ve Af- yondan gelen delegeler kara çar- şafla mücadele edilmesini istemiş- ler, cesaretle, hayret uyandırıcı if- şaatlarda bulunmuşlar.. Maraşta tek çarşafsız kadın yo ş N evşe- hirde t ünden "“anneler" günü bıle yapılamıyormıış Kadınlar ile çarşafa sokuluyorl rmış. Evv lâ bu delegeleri canı yurekten teb- rıketmekısterım Muta sıp mu- hitlerde yaşıyan kadınlarımızın bu şekilde cemiyet dertleriyle kaygu- lanabilmeleri ve bilhassa fikirlerini serbestçe ifade edebilmeleri harp meydanlarında kahramanlık göster- | mek kadar mühimdir. Zaten bu medeni cesaret , cemiyetimizin en çok muhtaç olduğu ve milletçe bizi yükseltecek bir meziyettir. Ayrıca Türk Kadınlar Birliğinin bu toplantıları tertip ederek ille- durumundan bizle- ri haberdar etmesı, muhtelif iller- den gelen delegeler arasında fikir teatisine imkan hasırlaması da takdir edilecek birşeydir. Ancak bazı dertlerimiz var ki; senelerden beri el atmış gibi gö- rünmekle beraber henüz bir çare- bulmak hususunda tek adım dahi atmış sayılamaz Çarşaf mese- lesi işte. hu meselelerden bir tane- sidir. Gönül isterdi ki Anadoludan gelen cesur delegelere biz bura- da, aynı cesaretle cevap verebile- lim ve hakikatleri hiç olmazsa teşhis etmekten — çekinmeyelim. Birçok illerimizde bu mevzuda bi- zi susturan ve felce uğratan şey taassup, "merkez" de ise siyaset yerleşecekti. Bayram günlerinde kim- sesiz hastalan ziyarete gitmek, onla- ra mühim anlarda cesaret ve imkân aşılamak, icabında tırnaklarını, ke- sip, icabında yüzlerini yıkamak, bir yudum su vermek muhakkak ki gü- zel ve çok zevkli birşeydi kadın haftada birkaç saatini buna ayıramazdı. O zaman maddi yardım- da da bulunabilir, evinde yaptığı bir el isi ile parası ile teşkilâtları des- tekliyebilirdi. Evlerde kullanılmayan ve zamanla bozulacak birçok ilâçlar vardır. Ev kadınları bunları, fayda- lanabilecek teşkilâtlara verebilirler- di Yenişehirde, Karanfil Sokağında bir evde ılan bu toplantı ikide başlamıştı. Hanımlar "hastahaneler 26 ve partıcılık kaygusudur. çarşafla siyasi oylarımız arasında bır rabıta kurdukça, mücadele et- mkân yoktur. Vakıa Naz- lı Tlabar gibi bır fikir kadınımızın, Alıye Coşkun gibi bir maarifçimi- zin, birçok defalar ifade ettikleri gibi bunun bir eğitim meselesi ol- duğunu kısmen kabul etmek müm- kündür ama, çarşaf mücadelesini menfaatına" bir yemek vermeyi ka- rarlaştırarak saat dörde doğru yer- lerinden fırladılar. Hastahane saati gelmıştı. Çocuk servislerinde çalışan lar için akşam saati çok mühimdi. Bu, mama saati, temizlik saati yar- dım ve şefkat saati demekti. Birçok Aytenler küçük kollarını birbirine vurarak onları bekliyorlar- lli Yurdun açılışı Anafartalar caddesindeki Çocuk Esirgeme Kurumuna ait apartma- nın 9 numaralı dairesinde o gun bü- yük bir faaliyet göze çarpıyor. pı sık sık açılıyor ve kadınlı erkeklı bir ziyaretçi' kalabalığım son derece neşeli genç kızlardan müteşekkil bir Kara MESELESİ Jale CANDAN bir fikir ve kültür kalkınmasına bağlamak çok uzun vadeli, uyuştu- rucu bir mucadele yolunu tercıh et- ile "kara çarşafı ayırt et- mek mecburiyetindeyiz. Tesettür birçok bölgelerimizde islâmiyetten sonra, dini bir vecibe seklinde yer- leşmiştir ve âdetlerimizin arasına girerek asırlardan beri devam ede- durmaktadır. Kadın, erkek görünce kaçar yüzünü erkege göstermemek için bazan yere kapanır, bazan şem- siye altına gizlenir, bazan örtü kul- lanır. Elbette ki dini menbadan ge- len bu âdetler, ancak fikir kalkın- ması ile ortadan kalkacaktır, za- mana ve sabıra ihtiyaç vardır. A- ma kara çarşaf bize tamamile ya- bancı bir kıyafettir. Osmanlı dev- rinde doğudan, bir moda şeklinde sınırlarımıza girmiş, daha ziyade büyük şehirlerimizi istilâ etmiştir. Dinimizle ilgisi yoktur. Cumhuri- yet devrinden sonra tamamiyle yok olmaya yüz tutarken, çok partili hayata girmemizle ve bil- hassa küçük muhitlerde dinin si- yasete âlet edilmesiyle — yeniden hortlamış ve — yobazlığın, inkılâp düşmanlığının, geriliğin bir sem- bolü olarak karşımıza dikilmiştir. On sene evvel Türk köylüsü kara çarşafı adeta unutmuştu. Şimdi âdettir diye kasabadan şehire i- nerken kadın kara çarşafa giri- yor, Anadoluya giden küçük me- mur, muhitinin tesiri altında kala- rak karısına tazyik edip onu kara çarşafa sokuyor. Büyük — şehirle- rin kenar mahalleleri ise, bu mev- zuda gayet mutaassıp.. Demek ki; bu bizde devam ededuran bir âdet değildir, onun için de "eğitim"e de- ğil, "kanun'a muhtaçtır. Bu mem- lekette vatandaşın — mayo ile so- kakta dolaşması . Erke- ğin fes giymesi de yasaktır. Bu memlekette "kara çarşaf'ın giyil- mesi de yasak olmalıdır. grup mesut bir tebessümle karşılı- yordu. Bu genç kızlar, 9 numaralı dairenin yeni ev sahibeleri ıdıler Sabahları telâşla, hep birden çıkı, muhtelıf fakultelere gıdıyo rlardı, ye me atlerinde rünüyorlardı. Fakat ellerınde taşıdıkları şey yal- nızca kitap değildi, filelerde paketler ve sebzeler de bulunuyordu. Sonra genç kızları komşuları sık sık mut- fakta, pencerelerde temizlik yapar- ken görüyorlardı. Altı kişi idiler, fa- kat çok yakında on iki kişi olacak- lardı. Anadolunun muhtelif vilâyet- lerinden gelmişlerdi. Kimisi doktor olacaktı, kimisi hukukçu veya ede- biyatçı.. Liseyi bıtırdıklerınde, en bu- yük arzuları okuyabilmek, kse tahsil yapmaktı. Aılelerı Anadoluda AKİS, 28 ARALIK 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: