lise . Allahtan ki öte- ki D. P. milletvekilleri buna rıza gös- termediler ve tasarının Anayasa ko- misyonunda Perşembe günü müzake- re edilmesine karar alınabilirdi. Bu haftanın ortağında Çarşamba günü bütün gazeteler meşhur — komisyon tarafından hazırlanan tadillerin esas- larını neşrediyorlardı. Tasarıyı ha- zırlayanlar galiba kendilerini ve ar- kadaşlarım ilk okul talebesi zannet- mişlerdi. Bütün selâhiyetler Başkan- lık Divanının elleri arasına terkedi- liyordu. Hele cezalar, hakikaten ö- mürdü. Para cezaları 1hdas olunuyor- du. Uslular mükâfat görecek, yara- mazlar tecziye olunacaktı. Ne mü- kâfatlar, ne cezalar yoktu ki.. Uslu mu durdunuz? Başkanlık Divanı si- zi Avrupa seyahatine gönderebilirdi. Tabancı memleketleri ziyaret edecek Heyetlere dahil Muhalefet mensupları- m dahi kendi Grupları değil, Baş- kanlık Divanı seçecekti. Böylece ta- sarıyı hazırlayanlar Muhalefet mil- letvekillerini Başkanlık Divanına şirin görünmeye teşvik edeceklerini sanıyorlardı. Yumuşak — tenkitten İktidarın ne kadar hoşlandığı kimin meçhulüydü ki?. Cezalara gelince, maaş kesintisi bunların başındaydı. Ne mikdar kesileceği, niçin kesile- ceği, ne zaman kesılecegı hep Baş- kanlık Divanının tâyin edeceği hu- suslardı. Bütün bir maaş, icabında, kesilebiliyordu. Evet, tasarının şam- piyonları kendilerini ve arkadaşları- nı, yanı millet İradesiyle Meclise gel- koca milletvekillerini birer çocuk yerıne koymuşlardı. teşrii masuniyetin kaldırıl- ması esası, bir şaheserdi. Bir muhte- lit komısyon "görülen lüzum Üüzeri- ne" milletvekilini teşrii — zırhından mahrum edecekti. Hiç bir kayıt kon- muyordu, hiç bir madde zikredilmi- yordu. İş, tamamen takdire bırakılı- yordu. Üstelik milletvekilleri Ana- yasanın emrine rağmen, Meclis kür- süsünde söyleyecekleri sözlerden do- layı dahi takibat altına alınabilecek- lerdi. Bu, elbette ki meşhur Iskat hak- kıydı. Hani şu D. P. Grubunun ka- bule yanaşmadığı Iskat hakkı! D. P. nin büyükleri arzularım başka yol- lardan yaptırıyorlardı. Şimdi merak edilen şuydu: Bakalım milletvekilleri kendilerini, elleri ve ayakları bağ— lı İcranın kollarına terkedecekler miy di? Kalafat Plânının bir maddesi da- ha mevkii tatbike girmek üzereydi. Gidişin istikameti kat'i şekilde belli olmuştu. Muhalefet Azarlanan Grup smet İnönü gözlüklerini — taktı, kendisine uzatılan telgrafı okudu, bir daha okudu. İstanbulda bir ocak kongresı yapılmış, alınan karar ge- reğince Genel Başkana telgraf çe- kilmişti. Ama azalar ne ubudiyet bil- diriyorlar, ne tazimlerim arzediyor- lardı. Şikâyetleri vardı. Menderes V. AKİS, 14 ARALIK 1957 İlhan Sipahioğlu Kürsüyü — şereflendirmez — misiniz ? hükümetinin programı Mecliste gö- rüşülürken 46 muhalif — milletvekili neredeydi? Bunun hesabım soruyor- lardı. İsmet İnönü gözlüklerim çı- kardı, bunları itinayla gözlük kılıfı- na yerleştirirken' Doğru söylüyorlar" Bir haftadan beri bütün teşkilâtı, VA dedi. C. H; P. hattâ pek çok tarafsız; bu Mılletvekıllerının bir işin peşindeydi. . Kemal Özçoban 1946 D. P. lilerinin son örneklerinden YURITTA OLUP BİTENLER kısmı niçin vazifelerini yapmamışlar, niçin oO gün Meclise gelmemışlerdı" Gazetelere — mektuplar ' yağıyordu. Telgraflar çekılıyordu Böyle şey o- lur muydu? Bütün şikâyetler aynı mealde bıtıyordu Biz onları Meclise bunun için mi gonderdık" Halk h kikaten infial duymu erçi, işin aslında Meclısın o celsesinde bulunamayan muhalif mil- letvekillerini bir noktada mazur gör- me abildi. Bir aydan beri Meclis gundemsız toplantılar — yapıyordu. Hükümetin ne zaman teşekkül edece- ği haftalarca bilinmemişti. Milletve- killeri de insandılar. Onların da ço- cukları, aileleri vardı. Şimdi, onları bulundukları yerlerden alıp Ankara- ya getirmek Jlüzumu hasıl olmuştu. Kış başlamıştı. —Üstelik hükümet programı okunduktan sonra 48 saat- lik bir mühletin verilmezi — âdetti. Müzakerelere cuma, günü geçileceğini sanmışlar, o celsede tam kadroyla bu- lunmağı plânlaştırmışlardı. Ama bü- tün bunlara rağmen umumi efkâr 49 milletvekilini fena halde hırpaladı. Mil let işlerini kendi işlerinden — üstün tutmaya mecburdular, her an bir sürprizle karşılaşabileceklerini — ha- tırlarından çıkarmamalıydılar. Bizzat İsmet İnönü de böyle düşünenler ara- sındaydı. Grup idare heyeti bu ne- viden vaziyetlerin bir daha tekerrür etmemesi için tedbır almalıydı. Memnun eden alâ akat hâdise bu haftanın ortasın- da, C. H. P. nin Ankaradaki idare- cılerını bir bakıma memnun etti. Mil- letin pek büyük bir kısmının, ümidi- ni C. H. P. ye bağlamış bulundu— ğunu bundan iyi hiç bir şey göstere- mezdi. (O celsede Osman Bölükbaşı da yoktu. Ama hiç kimse aldırış bile etmemişti. Hür. P. kadrosunun ta- mam olup olmadığı da düşünülme- mişti. D. P. ye gelince, onların ek- sik veya fazla olmaları, başta kendi teşkilâtları, pek az insanı alâkadar ediyordu. Halbuki C. H. P. teşkilâtı seçimlerden bu yana hayli zaman geçmiş olmasına rağmen ayakta bu- lunduğunu gösteriyordu. H Grubu bu hususu hiç unutmamakla mükellefti. Milletin, ihtimal ki müş- fik ama son derece dikkatli ve o nis- bette hassas alâkası kendi üzerin- deydi. Gönül ne kadar isterdi ki D. P. teşkilâtı ve D. P. adaylarına rey vermiş olanlar da aynı mürakabeyi kendi milletvekilleri üzerinde tatbik edebilselerdi. Bir milletvekili antide- mokratik bir kanuna mı rey verdi, bir milletvekili memnunluk vermeyen bir konuşma mı yaptı, bir milletveki- li D. P. programına aykırı temayül- ler mi izhar etti; ona derhal mek- tuplar, telgraflar yagmalı seçim böl- gesi halkı vaziyet almalı Bakı- nız O zaman o milletvekili nasıl dik- katli davranır, nasıl endişeye kapı- lır, nasıl çekınır ve zihniyetini değiş- ırmek zaruretini duyardı. Demokra- silerde milletin hakiki hakimiyeti, kontrolu işte buydu. Yoksa, seçimden seçime rey vermekten ibaret telâkki 7