YURTTA OLUP BİTENLER çi biraz iyi niyetle aksaklıkların ço- ğu, bugünkü tüzükle dahi bertaraf edilmeyecek şeyler değildi. lık Divanı daha tarafsız hale pek ala getirilebilirdi; bu, ekseriyetin iyi ni- yetine bağlıydı. Meclisin üçte — biri Muhalefet mensuplarından müteşek- kil değil miydi ? Pek âlâ üç başkan ve- kilinden biri muhaliflerden seçilebi- lirdi. Kâtipler için de vaziyet aynıy- Şikâyet mevzuu olan sözlü soru- lar da suistimal edilmeyebilirdi; o, daha çok Muhalefetin iyi niyetiyle alâkalıydı. Bir çok muhalifin, sene- lerden beri bu müesseseyi feci şekil- de istismar ettikleri doğruydu. Ne münasebetsiz meseleler, soru diye ge- tirilmiş, o vesileyle kursuye çıkılıp evvelden hazırlanmış metinler okun- muştu! Ama bir noktada muhalifle- ri de haklı görmek lâzımdı: Genso- ru müessesesi ekseriyet tarafından hiç işitilmiş — miydi ki, sözlü — so- rulara cankurtaran gibi sarılınma- sın? Doğruydu: İngilterede sözlü so- rular muayyen gün ve satte görüşü- lüyor, Bakanlar bir "evet" veya "ha- S. Çağlar H. Sancar, yır"la iktifa ediyorlardı. Ama Muha- lefet, İktidarı her zaman sıgaya çek- mek gensoru açtırmak hakkına ma- likti. Disiplin cezaları için de aynı şey söylenebilirdi, teşrii masuniyet için de aynı şey söylenebilirdi, komisyon- lar ruplar için de aynı şey soylenebılırdı Şimdi C. H. P. den ve- ya den dört kişi ayrılsa, bir Gru teşkıl edebilecekler, öteki mil- letvekıllerının mali ul nmadıkları serbestiye sahip olacaklardı. önlemek lâzımdı. Ancak — seçimlere Türkiyenin her tarafında girmiş bir partinin temsilcisi olarak Meclise ka- tılan milletvekilleri, sayıları az diye, mensup bulundukları siyasi teşekkü- lün görüşlerim müstakilen ifade ede- meyecekler miydi? Böyle şev olur muydu, bunun insafa sığan bir ta- rafı var mıydı? Çıkar tek yol Vazıyet böyle olunca, yeni Meclıs çalışmalarım düze nleme lüzum herkes tarafından kabul olununca yapılacak iş basitti: Partılerarası bir komisyon kurulurdu. Bu yon İç tüzüğü baştan başa tetkık ederdi. Her husus etraflı şekilde görü- şülürdü. Demokratik — memleketler parlâmentolarının usulleri — gözden geçirilirdi. Onlara hakim olan ruha bakılırdı., Sonra da boşluklar doldu- rulurdu. Acele etmeye lüzum yoktu. Başkanlık divanı Muhalefetin biraz daha az itirazını çekecek şekilde ça- lışsa, yeni İç Tüzük gelinceye kadar Meclis müzakereleri sükünet içinde cereyan ederdi. Ama elbette ki bu, Mec- lis çalışmalarını çok partılı rejimin esaslarına uygun şekle sokmaktan ibaret bulunsaydı, takıp edilecek yol. du. Çekılen hasret "dikensiz gül bah- çesı hasreti olduğuna göre D. nin yolu normaldi. Neden hep bunlar? akikaten geçen hafta içinde, tür- lü yollardan D. P. mılletvekıllerı ikna edilip kendilerinden bir prensip kararı alınınca, İç Tüzük tadilâtını H. Özyörük S. Dinçer Allah lillah aşkına başkası yok mu? hazırlayacak - komisyon — ekseriyet Grubu içinde kuruluvermıştı Başkan Halil Özyörüktü. Hadi Tanlar, Nusret Kirişçioğlular komisyonun azaları arasındaydılar. Pek çok kimse, ni- çin böyle mühim meselelerde D. İ Grubu adına hep aynı şahısların ortaya çıktıklarım arılamıyordu. Hat- ta bizzat Demokrat milletvekilleri dikkat etmişlerdi: bir tedbir mi düşü- nülüyor, bir nokta mı sıkıştırılacak, hemen Halil Özyörükler, Sebati Ata- manlar, Nusret Kirişçioğlular, Sü- leyman Çağlarlar, Hilmi Duralar, Hamdi Sancarlar hukuki bılgılerını Grubun emrine veriyorlardı. Ama Allah lillah aşkına, bir komisyona da meselâ Kemal Özçoban seçilsin, bir komisyona da İlhan Sipahioğlu alınsın, bir komisyona da Zeyya Mandalinci başkanlık etsin, bir ko- misyonda sözcülük Kemal Baltaya verilsin, Muammer Çavuşoğlu Gru- bun fikrini söylesin. Hayır! Nasıl, son senelerde bir demiri baş "minist- e — bakan olabilir" şahsiyet- ler ortaya çıkmışsa ve — onlardan - gayrıları, ağızlarıyla kus tutsalar kabinelere gıremıyorlarsa ıpkı öyle, bir mirbaş komisyon azası listesi meydana gelmıştı bu denilince ıra du. Tıpkı 1046 Meclısınde ilk ler, C. H. P. deyince hatıra yâ Ra- sıh Kaplanın, ya da Muhiddin Baha Parsın gelmesı gibi. kabahat kimdeydi? Elbet- kendılerını empoze demeyen noktadan i- cesaretlerini ıçin dışarıya çık- ma sayan kilerde. Meselâ Nazlı Tlaber "hıçbır antidemokratik kanuna rey vermemiş olmak"la övün- müyor muydu? Ama bu, antidemok- ratik kanunların mevcudıyetını kabul te kı itirazları bir muayyen lerı gitmeyen, rey vermemek ve onları zımnen himaye manasına gelmez miydi? Hele, teşrii masu- niyetlerin kaldırılması usullerindeki değişiklik yoluyla bir nevi Iskat hak- kı da k o_lunacagına göre bun- dan sonra belki "rey vermemek" da- hi sadakatsızlık sayılacaktı. V. Asena N. Kirişçioğlu Tasarının İlk macerası Hakikaten Grup komisyonu bir ara geceli gündüzlü toplanarak tâdil- leri hazırladı. Haklı tadiller yok de- ğildi. Fakat demokratik zihniyetle bağdaşamayacak olanlar öylesine me- haretle serpiştirilmişti ki, tasarı ace- le kanunlaştırılmak 1stenıldıgınden D. P. —milletvekillerine -gene Dr. Na- mık Gediğin tâbirile- yutturulabi- lirdi. Nitekim bu haftanın başında teklif süratle bastırıldı ve Anayasa komisyonu azalarına Salı günü da- ğıtıldi. Azalardan tasarıyı hemen o ün görüşmeleri ıstenılıyordu Üs- telik tasarı u idare heye- ti azalarından muteşekkıl bir züm- renin imzasıyla sevkediliyordu. Fakat Salı günü komisyonda Mu- halefet milletvekilleri itiraz ettiler. öyle şey olur muydu? Tasarıların daha evvel dağıtılması lâzımdı. Bun- ların bir tetkiki gerekmez iniydi? Tekliflerin şampiyonları mühlet ve- rilmesini caiz görmediler. Her şey hemen olup bıtırılmelı tasarı Çar- şamba günü de " ekspres usulle Mec- AKİS, 14 ARALIK 1957