YURTTA Millet Basiretsizlik u haftanın başında, milletin bü- yük ekseriyetinin hakikaten "me- yus ve münfail" nazarları altında bir çok gazetede savcılık emriyle son de- rece mütecaviz bir yan neşredili- yordu. Yazı Hükümet adına kaleme alınmıştı ve Başbakan — Yardımcısı -aynı zamanda İç Kabine azası- Tev- fik İleriye imzalattırılmıştı. — Tevfik İleri, İsmet İnönüye fütursuzca, ken- disini kanunların üstünde sayan bir eda içinde hakaret edıyordu Fakat H. hakaret sadece C. nel Baş- kanına değildi. Başbakan Yardımcı— sı, bilerek veya bilmeyerek — Türk Silâhlı Kuvvetlerine karşı da bir is- natta bulunmuştu. Zira İnönü harp- lerinin muzaffer Kumandanı ve eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, sa- bık — yol bugunku Başbakan Yardımcısı Tevfik — İle- rinin — nazarında evletin silâhlı kuvvetlerim muhakeme — edilmeden vatandaşları katletmek yolunda kul- lanan insan"dı. Tevfik İleri vüzlerini Muhalefet liderine "siyasi sabıkalı" diyebilecek kadar ileri gö- türüyordu. Yazı, haftanın — başında sadece muhalif ve tarafsız çevreler- de değil, hattâ, insaf ile düşünülebilen İktidar çevrelerinde derin bir esefe yol açtı. Gerçi Menderes V. in umumi po- litikasına İç Kabinenin hakim olaca- ğı, o İç Kabinenin hâdiselere istika- met vereceği biliniyordu. — Nitekim AKİS bundan iki hafta evvel bunu cak demeçlerin altında Emin Kala- fattan çok Tevfik İlerinin imzasını görmek kimseyi şaşırtmamalıdır." Bu bakımdan şaşkınlığa mahal yok- tu. Ama bir savcı, vazifesi, kim olur- sa olsun her vatandaşı, kim olursa olsun her vatandaştan — gelebilecek tecavüzlere karşı korumaktan iba- mek, savcılığın nazarında şeref haysıyetle oynamak değil miydi? Üs- . H. P. Genel Başkam hakkın- da bu neviden her hangi bir ilâm da yoktu. İsmet İnönü hayatının hiç bir anında "siyasi sabıkalı" sıfatını hak etmemişti. s onu, büyük Ata- türkün tabırıle "milletin maküs tali- hini yenen" milli bir kahraman ola- rak biliyordu. Ama böyle dahi ol- masa, İnönü, başka ban siyaset a- damları gibi meselâ Milli Mücadele- deki tutumuyla "siyasi sabıkalı" sa- yılsaydı, bunu gazete — sütunlarında yazmak ne vakitten beri suç olmak- tan çıkmış 1?7 Ne zamandan beri "siyasi sabıkalı" elfaz-ı galize değil- di? Yoksa böyle tâbirlerin ancak o 4 OLUP BİTENLER İktidar tarafından Muhalefete söy- lenmesine mi cevaz vardı ve savcılık onu düşünerek mi Tevfik İlerinin İnö- nüye tecavüzlerini, elindeki zoru kul- lanarak neşrettırmıştı'? Her meselenin aydınlatılacak bir mevcuttu. Zira bu hafta içinde bir çok kimse Tevfik İlerinin tâbirlerini ban zevat hakkında kullanabilmek için a- deta yanıyordu. Tekzip müessesesinin bu şekilde ve son derece aleni olarak suistima- li, seçimlerde D. P. ye rey vermiş kaç vatandaşı daha bu partiden so- ğutmuştu, bunu düşünmek lâzımdı. İnönü konuşmasını Meclıste yapmış- tı, Tevfik İleri ve Hükümet o gün Mechsteydı Gerekiyor 1dıyse söz alır, cevap verebilirlerdi. Ama bunun yeri- ne savcı zoruyla gazetelerde İsmet Tevfik İleri Yeni Samed "siyasi sabı- gibi sözlerle tecavüz etmek en hafifinden bir politik gafti ve bu, öyle hareketleri hiç tasvip etme- yen umumi efkâr tarafından çok, a- ma hakikaten çok kötü karşılandı. İnönü gibi bir şahsiyete kalı" İktidar Tehlikeli temayüller u haftanın ortasında Ankarada herkes, Büyük Mecliste muhte- melen Cuma günü cereyan edecek olan ikinci meydan muharebesini sey- retmeye hazırlanıyordu. Hakikaten İktidar, Meclis İç Tüzüğünde öyle tâdiller yapan bir tasarı hazırlamış- tı ki, bunu değil Muhalefetin, hattâ bizzat Demokrat — milletvekillerinin nasıl kabul edebilecekleri görülecek şeydi. Tadiller çok ustalıkla hazır- larımıştı. O kadar ki, aslında Meclis Tevfik İlerinin meşhur tabiriyle -bu Başbakan Yardımcıları da, ne hik- metse, hangi devirde olursa — olsun arkalarında böyle bir "meşhur tâbir" bırakıyorlar; Nihad Erim hurrıyetle— rin üzerine şal örtmüştü, - oğlu Atatürk Inkılaplarını tutanlar ve tutmayanlar diye ıkıye ayırmış- tı- “dikensiz gül bahçesi" haline ge- tiriliyor, masuniyetlerin kaldırılması şeklindeki tadilâtla da Iskat hakkı arka kapıdan teşrii hayatımıza giri- yordu. Gayenin Mecliste Muhalefe- ti konuşturmamak, söylediklerini de duyurmamak olduğu herkes tarafın- dan süratle anlaşıldı. Hikâye aslında, tam bir hafta ev- vel başlamıştı. O gün Menderes V. hükümetinin programı görüşülecek- ti. Müzakerelere sinirli bir havanın hakim olması, Meclisi "dikensiz gül i" yapmak isteyenlerin e bir hava içinde gürültüler çıkacak, ortalık karışacaktı. dirde ertesi gün D. P. mılletvekılle— rine, hem de sıcağı sıcagına dönüle- bıhr ve denilebilirdi Bakınız ve gorunüz! Bu Mec- lis 1ç1nde çalışmanm iş görmenin imkânı var mıdır? Seçimlerden hemen sonra Iktıdar büyüklerinin teklif — ettikleri "zecri tedbirler"i kabul etmemiş, biraz a- yak diremiş olan Gruba, ayni tedbir- ler değişik etiket altında -Dr. Namık Gediğin Meclis kürsüsünde kullandı- ğı tâbirle- yutturulabilirdi. Nitekim senelerden beri -Hasan Saka hükü- metinden beri. programı tenkid için Muhalefete verilen mühlet verilme- çoğunun -meselâ nasıl gayretlı oldukları hiç kimse- nin gözünde kaç amıştı. Gene Za- ferin tabiriyle "provokasyon" — işte Nıtekım o toplantının hemen er- tesi gün D. milletvekillerine oyu- nun ikinci perdesi oynanmıştı. Böyle devam edemezdi, tedbir almak 1lâ- zımdı! Muhalefet Meclis çalışmaları- nı sabote ediyordu! Milletvekilleri parti parti ziyafetlere — çağırıldılar. Devlete ait köşklerde sadece İktidara mensup olanların iştirâkile tertiple- emlen içilen bu toplantılarda görüşülen başlıca husus "Meclis çalış- malarının tanzimi"ydi. Zaten bir Tan- zim Devrine girmemiş miydik? Şim- di sıra teşrii hayata gelmişti! Madalyanın bir yüzü oğrusunu söylemek lazımsa, Mec- lis çalışmalarının tanzimi gerek- tiği hakikatini hiç kimse inkâr etmi- yordu. Hakikaten Iç Tüzük tek parti AKİS, 14 ARALIK 1957