nikler, tarafsız devletleri Rus bas- kısı Aaltına koymuş bulunuyor. Son Orta Doğu olaylarından sonra dün- yanın bu bölgesi üzerinde de söz sa- hibi olmak yoluna girmiş.. Hepsin- den önemlisi, bu bloku kendi içinde parçalayan meseleler yok. Moskova- lim kurduğu sıkı merkeziyetçilik so- nunda komünist devletler bu cinsten anlaşmazlıkları çoktan unutmuşlar, unutmayanlar ise ya zor ile yola ge- tirilmişler, yahut da anlaşma ile ka- zanılmışlar. Batılılar siyasi üstünlük- lerini tekrar kurmak istiyorlarsa, za- man kaybetmeden, sömürgeci emel- lerden çoktan vaz geçtiklerini ispat ederek tarafsız devletleri yeniden kendilerine bağlamak ve ilmi alanda olduğu gibi, siyasi alanda da sıkı bir işbirliği kurarak siyasetlerini Batı blokunun şu veya bu devletine de- ğil, bütününe şâmil menfaatlere göre yürütmek zorundadırlar. T. ise, şu sıalarda, bu iş ve hareket bir- lıgını gerçekleştirebilecek tek organ gibi görünmektedir. N. A. T. O. yu bekleyen vazife de budur. Eğer bu gerçek önümüzdeki hafta içinde an- laşılmazsa, Doğu ile Batı blokları arasında açılan mesafeleri kapamak, bundan böyle, sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Türkiye ve NATO ATO'nun en kuvvetli — taraftan Türkiyenin de hiç şüphesiz bü toplantıda söylenecek sözü — vardı. GÖLGESİ ALTINDA yükselemiyen ve ses sürati civa- rında kalan bir bomba uçağı ar- tık elbet anakronik bir silahtar. Amerikalılar henüz kıtalararası füzeyi yapamamışlardır. Ancak el- lerinde kısa mesafe füzeleri -mata- dor, vardır. Bunlar daha da tekâ- mül ettirilmişlerdir. Hareket saha- ları 700 km k d rdır. Mahut roketi yapıncaya Amerikalıların mukabil sılahı yalnız bu Matador'- dur. Bundan altı, yedi yıl evvel A- merikada bir "Önleyici Harp" reyanı başlamıştı. Sovyetler da- ha fazla techiz olmadan kendi- lerine kati darbeyi indirmek fik- ri Amerikan generallerinde ve bazı Senato üyelerinde revaçtaydı. Hat- ta Hindiçini savaşları — esnasında dünya böyle bir savaşın eşiğinden geldi geçti. Eisenhowerin sabırlı ve olgun davranışıdır kl|i bu cereya- nı yavaş yavaş mat etti. Bugun merikada, eski "Önleyici Harp" ta- raftarlarının ne düşündüklerini bile- 546n N meyiz. Fakat bütün — temennimiz simdi de Sovyet idarecileri arasın- da "Önleyici Harp" fikrinin geliş- memesidir. n haftaki olağanüstü NATO kon- seyi bambaşka — şartlarla açıl- maktadır. NATO tarihinde ilk de- fa olarak Batılılar askeri teknik ve kalite bakımından — Sovyetlere nazaran dün bir durumda toplan- maktadırlar. NATO üslerinin, hat- ta doğrudan doğruya Amerikanın füzeler tehdidi altında kalması, bü- tün stratejik telâkkilerde önemli değişmelerin yapılmasını zaruri kı- lacaktır. Avrupadaki NATO memle- ketlerinde endişe aşikardır. Bu dev- letler için iki problem vardır. Bi- rıncısı, üslerden dolayı Sovyetlerin ilk hücumlarına hedef olmak ihti- malı İkincisi Amerikanın mahut "misilleme"yi yapıp yapmıyacagı. Çünkü Amerika da artık bir "ilk Aydemir BALKAN hat" memleketi olmuştur. Avrupa- daki müttefikleri için kendini ne de- receye kadar hidrojen roketlerine maruz bırakacağı elbet Pentagono bakımından bir konudur. Şimdi bu yüzdendir ki Avrupalı üyeler, bil- hassa İskandinav — memleketleri, NATO konseyi arifesinde misilleme için nihai kararın Amerikaya değil de "eşit hak ve yetkilere sahip o- lan müşterek bir divan"a bırakıl- masını istemektedirler. NATO seyi bu davanın tartışmasıyla geçe- cektir. Şu son seçim hayhuyundan ken- dimizi kurtarıp serin kafayla duru- mu incelersek göreceğiz ki, Türki- yenin de stratejik Vazıyetınde hay- li gelişmeler vardır. — Amerikanın misilleme için kullanacağı Matador roketleri, ancak Türkiyeden atılmak tartıyla Sovyetlerin hayati bölge- lerinin — bir kısmını tahrip edebi- lirler. Norveç ve Almanya bunlar için uzaktır. Bu durum Türkiyeye ATO Konseyi arifesinde çok önem kazandırmaktadır. Bu şart- lar avantajlı olduğu kadar nazik ve tehlikelidirler de.. Amerika kı- talararası roketi yapıncaya, ya- ni müvazene tekrar tesis edilince- ye kadar, bu kısa mesafeli roket- ler dolayısıyla Anadolu yarımada- sı yeni ve büyük bir stratejik ö- nem kazanmaktadır. Ayrıca bu hu- sus şimdiye kadar olan stratejik prensiplerden tamamen — başkadır. Füzeler stratejisindeki diğer bir â- mil de mahalli paktların ve konvan- siyonel silahlara dayanan — askeri andlaşmaların - o bakımlardan -ar- tık uzun ömürlü — olamayacakları, mahiyetlerinin değişeceğidir. Nato konseyine Başbakan ve üç Bakanımız iştirak edecektir. Te- menni ederiz ki delagasyonumuz uyelerı Türkiyenin içinde bulundu- ğu bu yeni şartların ehemmiyeti- ni göz önünde tutarak hareket tarzlarını seçmiş olsunlar. DÜNYADA OLUP BİTENLER Cumhuriyet Hükümeti şimdiye kadar NATOdaki müttefiklerine bir türlü kabul ettiremediği fikirlerinin bu se- fer daha makul karşılanacağım ümit etmekteydi. Orta Doğuda Rus tehli- kesi son derece ciddiydi. Rus tehdidi- ne ancak kuvvetli olmakla karşı ko- nabilirdi. Orta Doğuda dayanılacak tek kuvvet Bağdat Paktıydı. Paktı kuvvetlendirilmeliydi. nun doğuya doğru genişletilmesi bu işi temin edecekti. Şayet bu olmazsa hiç değilse Amerika, Bağdat Paktına katılmalıydı. Türkiye, NATO'da sesini daha iyi işittirebilmek için, Bağdat Paktı ü- yelerinin Türk tezini ayni hararetle benimsemesini istiyordu. İşte bu se- beple NATO toplantısından evvel, Paktın müslüman üyeleri Ankarada toplanıyorlardı. Tek falsolu ses muh- temelen yine Iraktan çıkacaktı. Türk görüşünü benimser- se, gelecek ay Ankarada toplana- cak olan Bağdat Paktı konferansı son derece büyük bir ehemmiyet ka- zanacaktı. Birleşmiş Milletler Marko Paşanın dertleri odern zamanların Marko Paşası Birleşmiş Milletler, bu hafta ba- şında, Yunanlıların Kıbrıs şikâyeti- ni dinliyordu. Siyasi Komisyonda müzakereler başlamıştı. İngiltere ve Yunanistan toplantıda birer bakan- la temsil edildiği halde, Cumhuriyet Hükümeti nedense bu lüzumu duyma- mıştı. Üstelik usta propagandacı Ma- karios Amerikayı karış karış dola- şırken, Amerika ve dünya halk ef- kârına Türk tezini anlatmak için de Cumhuriyet Hükümeti hiç bir gay- ret göstermemişti. Dışişleri Bakanlı- ğı, bir türlü pasiflik itiyadından kur» tulamamışdı. Siyasi Komisyonda İngiliz tem- silcisi Devlet Bakanı — Allan Noble, Yunan Dışişleri Bakam Averoff- Tos: sizza ve Nato toplantısı arifesinde hâlâ — Manhattan'ı terkedemiyen NATO daimi delegemiz Selim .Ser- per sırayla konuştular. Yunan — ve Türk tezınde bir değişiklik yoktu Yu- nanlılar "Self - Determination" fik- rinde ısrar eden bir karar suretini komisyona sunmuşlardı. Komisyonda nisbi ekseriyeti elde edeceklerim u- muyorlardı. Fakat iş Genel Kurula, gelince, Self . Determination prensi— binin üçte iki ekseriyeti elde etmesi tabit ki imkânsızdı. Selim Sarper bi- linen hakikatleri bir kere daha dip- lomatça ifade etmekle yetindi . En ilgi çekici konuşmayı İngiliz Devlet adamı Allan Noble yapıyor- du KİS'in birkaç ay evvel yazdığı 'gibi, İngiltere bu sefer sanki "Kıbrıs meselesinde baş ilgili değilmiş gibi konuşuyordu. Türkiye ve Yunanista- na lütfen hakemlik yaparmış edası- nı takınıyordu. İngiltere - "uzlaşma