kudretli — şahsiyetlerin — mevcudiyeti hatırdan hiç çıkarılmamalıydı. Hal- iki Hasan Polatkan, hususi haya- -ında gayet neşeli, nekre ve mükrim bir insanken vazifesi başında sert, aksi hale geliyordu. Gerçi Maliye Ba- kanı en fazla ziyaretçisi olan, üste- lik kendisinden en istenen adamdı ve sabah karanlığından ak- şam karanlığına devam eden talep- ler insanın asabını hakikaten bozar- dı ama bu, elbette etrafı kasıp ka- vurmak için sebep değildi Hasan Polatkanın Bakanlıkta yüzünün gül- düğü görülmemişti Ihtimal tebes- sümlerini evine veya çok sevdiği si- nemayla tıyatroya saklıyordu. Ha- kikaten Maliye Bakanı sinemaya ve tiyatroya düşkündü. Bilhassa polisiye filimleri hiç kaçırmazdı. Sinemada ve tiyatroda hep aynı yere oturmaktan hoşlandığından kendisine aynı kol- tuk ayrılıyordu. Polatkan başka bir şeye daha düşkündü: kahve F kat kahve piyasadan çekıldıgınden beri Bakanlığa gelen ziyaretçilerine çay ikram ediyordu. Günde kendi 1çtıg1 çayların adedi de boylece yir- miyi buluyordu. Üstelik sigara pa- keti dahi taşımayan Polatkan Ba- kanlıktaki masasının başına oturur oturmaz sigaraları birbirinden yaka- rak içiyordu. Tabii bunlar da ken- disini aksi yapan sebepler arasında sayılabilirdi. Halbuki dışarıya çıkınca Bakan, başka bir adam oluyordu. bir kaç yakın arkadaşıyla bazı geceler kıyı köse köftecilerde ekmek arasına sıkıştırılmış baha- ratlı köfte atıştırırken görmek, pek alâ kabildi. Zaten baharatlı yemek- lere karşı müthiş bir zaafı — vardı. Pastırma, sucuk, turşu gibi şeylere dayanamamasıyla meşhurdu. Lüks- ten hoşlanmıyordu. Karısı da o ba- -ımdan kendisine uygundu. Mutah- hare Polatkan çok zengin bir aileye mensup olduğu halde kimya tahsil etmiş ve yüksek mühendis olmuştu. Ailesi Çiftkurtlardı. Fabrikaları var- dı, ticaretle meşguldüler. Çiftkurt- lardan kız almak Polatkana ne ka- dar hayırlı olmuşsa, Polatkana kız vermek de Çiftkurtlara aynı dere- cede uğurlu gelmişti. Ailenin iki kus ocuğu vardı. Sema ilkokulun ikinci sınıfına gıdıyordu Nilgün ise mektep tkan, geçen yıl belki de Bakanlıktan ayrıldıgı 29 Kasım ile Bakanlığa tekrar getirildiği 1 Kasım arasında olup bitenlerin tesirini henüz hissettiği için, Bütçe Komisyonunda haşin davranmıştı. Hakikaten Grubunun meşhur ayaklanışı sırasın- da yuvarlanıp hakkında tahkikat a çılan Bakanlardan biri de kendisiydi. "İfa ve Deka" hadisesinden dolayı itham altında bırakılmış, sonra Mec- lis kendisini Yüce Divana sevke lü- zum görmemişti. On bir ay geçince de Menderes kendisini tekrar Bakan yapmıştı. Ama mesele artık eskiydi ve politikacılar böyle serencamlardan ders alırlarsa olgunlaştıklarını göste- rebilirlerdi. Nitekim Hasan Polatkan o yandan bu yana bir çok arkadaşın- dan daha munis gorunuyordu Bir zihniyetin teşhisi B u haftanın sonunda, Bütçe tartış- malarına işte boyle giriyorduk. İktidarın bir harekete geçtiği mu- hakkaktı. Fakat hareketin bir ekip- ten ziyade bir şahsa bağlanmış ol- ması en büyük handikapı teşkil edi- yordu. "Adnan Menderese icabında hayır denebilecek miydi?" İşte bü- tün mesele ve dolayısıyla dertlerin başı buydu. Maliye Bakanı Mendere- se hayır diyebilecek miydi, Bakanlar Kurulu Menderese hayır diyebilecek Grubu Menderese hayır dıyebılecek mıydı Meselâ İzmirin tanınmış şahsiye- ti Osman Kibar, bütün bu suallere "hayır" cevabını veriyor ve takti- ğini de ona istinat ettiriyordu. E- ğer Adnan Menderesi ikna edebilir- se, mesele kalmayacağından, hükü- metin yarı yoldan döneceğinden e- mindi. Geçen halta içinde Ankaraya YAZISIZ gelmişti, Samed Ağaoğlu ye Abdul- lar Akerle görüşmüştü, fakat Men- bulamamıştı. İzmire dondu— ğünde bir konuşma yapmıştı. Konuş- mayı Hürriyet gazetesi şöyle veriyor- “Kibar, yanlış kararların düzelti- lebilmesi için ilgililer nezdinde takip edilecek yol hakkındaki noktai na- zarını açıklamıştır Zarar içinde bu- lunan Ege Çırçır fabrıkatorlerı ta- rafından tasvip edile noktai na- zara güre Ankara nezdmdekı temas- larda, bundan böyle ŞU hususlara bil- hassa rıııyet edıl ektir. 1 kön butun fabrikatörle- rin 1mzalarıy1e Başvekıle bir telgraf çekilecek 2 — Ankaraya bir heyet gönderil- meden mutlaka Başvekilden rande- vu temin edilecek ve giden heyet biz- zat Menderes ile görüşecek. 3 — et tamamen D. P. liler- den teşekkül edecek ve içlerinde faz- la zengin bulunmayac hususta hukumet tenkid edılmeyecek ve yapılan hata rakam- lara dayanılarak çok münasip bir lisanla büyüklere arzedilecektir. — Tüccar sınıfının Ankarada büyük bir antipati yarattığı naza- rı itibara alınarak bu dâva bir tüc- car dâvası olarak değil, sanayicinin dâvası olarak Ankaraya aksettirile- cektir. Bu uslarda prensip - kararına varan Çırçır fabrikatörleri, Başveki- le müştereken telgri çekere birinci maddeyı tatbik — etmişlerdir. Osman Kibar bugunlerde Başvekil- den randevu almağa A olur- sa, diğer maddeler de tatbikat saf- hasına — konulacaktır." Demokrat Osman Kibar, yakını bulunduğu D. P. İktidarının zihniye- tini işte böyle teşhis ediyordu. Osman Kibara göre 1şler işte böyle yürütü- ibara göre karar- lar işte böyle alınıyordu Eger teşhis dogruysa daha çok çekeceğimiz var demek AKİS, 14 ARALIK 1957