Futbol "İlahi Komedi.." ürk Milli Futbol takımı tamamen başarısızlıkla dolu bir çift İspan- ya maçını kapadıktan sonra spor muhitlerimizde — olagelen — hâdiseler çok zaman meraklıları — gülderecek kadar eğlenceliydi. Neler oluyordu? Peşpeşe verilen — beyanatlar, — yeni maçlar arefesinde yapılan Federas- yon toplantıları, Basına ani gelen ölüm sükutu, üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken — problemlerdi. Ancak bütün hâdiselerin yanı — sıra gelişen kulis faaliyetleri de işin ciddi- yetini tamamen kaybettirecek karak- terdeydi. Milli futbol takımımızı her ikisi de Türkiyede — oynanacak iki karşılaşma bekliyordu. Bunlardan ilki, Dünya Kupası elemelerinde Gal ve Doğu Almanyayı yenmiş Çekosla- vakya ile Pragdaki 1-1 lik maçın re- vanşı, ikincisi Fransaya 6-3 kaybet- tikten sonra üç hafta önce aynı ra- kiple Brukselde 0-0 berabere kalan Avrupanın — "Kırmızı — Şeytanlar", Belçika ile olacaktı. Federasyon ve Tek Seçici "İspanyol Komedi"lerin den sonra mühim değişiklikler gös- termişlerdi. Eşfak Avkaç, artık oto- ritesini ve dünyada büyük yankılar uyandırdığını tahmin ettiği, müthiş taktiklerini, açıkca Basına terk et- miş "Yazmalısınız. Ancak maçlar- dan önce, Ben de istediğiniz gıbı ha- reket ederim" demişti. Bu, "seyyal" tek seçicimizin mahvı, harbi kaybet- mesi demekti. Fakat umumi efkârın şimdilik, tek seçicinin hâlâ bıtmeyen reklâmlarıyla, kaprisleriyle uğraşa- cak hal, yoktu. Federasyon içerisin- de çok mühim hadıseler cereyan edi- yor, Trabzonda milletvekili seçilen başkan Polat istifa ediyor ve- ya etmış gibi görünüyor, dost çevre- lerde —"yıpranmamış sima" olarak ortaya atılan Selâhaddin, beliren ta- mamen idari mülâhazalarla başkan- hk adayı gosterılıyor geri kalan boşluklardan biri, imar ve hamleleri Basın Bürosundaki lâde uygun çalışması ile mükâfat- landırılması gereken dış maçların değişmez radyo konuşucusu Niyaz Sel ile, diğeri ise, hakiki mesleği bır türlü açıklanamayan Adnan Akın i- le doldurulmak yoluna gidiliyordu. Doğrusu, bu " dertli sandalya kavgası umumı efkarı ziyadesiyle eğlendiriyordu. Fakat son hafta içe- risinde bunları dahi geride bırakan iki; mühim hâdise, nazarları bir telg- raf ile yeni bir beyanatın üzerinde topluyordu. İğne ve çuvaldız T ürk Milli Futbol takımı geçen kış içinde Çekoslavakya ile Pragda oynamış ve 1-1 berabere kalmıştı. Üzerinde hiç konuşulmadan kabul e- dilirse, bu netice. Milli takımımızın belki de tarihinde aldığı en parlak 34 Bitmeyen kaprisler peşinde neticeydi. Çekler zorba futbollarım Avrupaya, hattâ Güney — Amerikaya tanıtmışlar, artık krizi atlattıkları- nı, eski fevkalâde günlerine ulaştık- larım açıkça göstermişlerdi. Muhte- lif memleketlerde yapılan futbol klas- manları bu memlekete ön sıralarda yerler veriyordu. Ancak Pragda ya- pılan ve 1-1 berabere biten Çekosla- vakya Türkiye maçı hiç bir spor- tıf ölçüyle kabılı telif olmayan şart- lar altında oynanmıştı. Dondurucu soğuk dolayısıyla buzla kaplı bir sa- ha, her iki ekibin de futbol oynama- sına müsaade etmemiş ve maçtan sonra bütün Türk futbolcuları, kar- şılaşmayı "Oynadığımız en anormal ARAYIS AYLIK EDEBİYAT DERGİSİ Kasım sayısı sayfaları olarak yepyeni bir çıktı. artmış şekilde Örnek sayı isteyiniz Abone olunuz Sayın 25 Kr., Yıllık abone 3 liradır. Haberleşme Adresi: Posta Kutusu : 198, ANKARA maçtır. İnsan ayakta duramıyor, so- ğuktan nefes alamıyordu" kelimele- riyle ifade etmişlerdi. Bu maç bizim gözümüzle Çekoslavakya için bir öl- çü olamazdı. Çekler daha sonra Mos- kovada Rus ekibi ile normal maç müddetinde, 3-3 berabere kalmışlar, Dünya Kupası eleme turlarında Ga ve Doğu Almanyayı kolay mağlup etmişlerdi. Hele ipziğde — yapılan e 4-1 Çekoslavakya lehine biten Do- ğu Almanya . Çek maçında Praglı lar fevkalâde sert oynayan rakiple- rini dört golle dize getirirken, tesir- leri son hafta içinde görülen mühim kayıplara uğramışlardı. Bunlar Tür- kiye maçında oynaması katileşen beş oyuncunun sakatlığıydı. Nitekim rakip sahada dahi olsa maca ehem- mıyet veren Çekoslavakya idarecile- ri, bir telgrafla durumdan Türk Fe- derasyonunu haberdar ederek, kar- şılaşmanın şimdilik tehirini istemiş- lerdi. İşte; haftanın ve Türk Federas- yonunun hayatı boyunca hatırlaya- madığı otoritesi ile alâkalı en büyük gurultusu bu telgrafla kopmuştu. k Çekoslavakya beynelmilel kaı— delerden haberdar değildi. Demek Çekoslavakya iki hafta önce çekile- cek bir telgrafla bir milli maçın te- hir edilebileceğini sanıyordu. Böyle şey olamazdı. Derhal kollar sıvan- mış, şu kendini bilmez Çeklerin şıka— yet edilecekleri merci aranmağa başlanmıştı. Fakat Türk Federasyo- nu, hakkı olan bir meselede forma- lite icabı hareket ederken, çok garip bir duruma düştüğünün farkında bi- le değildi. Gene geçen yıl, Dünya Ku- pası elemelerinden Türkiye — İsrail ve hususi karşılaşmalardan Türkiye- Doğu Almanya maçlarının organizas- yonlarından hemen bir hafta önce, ra- kiplere çektiği birer telgrafla sebep— siz tehir eden ve bugün birini şikâ- yet için düşündüğü mercilere şikâ- yet edilmeyerek ceza — görmeyen Türk Futbol Federasyonu, şimdi hem iğneyi hem çuvaldızı başkasına ba- tırmağa kalkıyordu. Ankaranın suçu: Saha on yedi günün en akıl almayan beyanatı artık basına teslim olan tek seçici Eşfak Aykaç tarafından veriliyordu. Daha önce Çek maçının İstanbulda, Belçika maçının Ankara- da oynanmasını kararlaştıran Fede- rasyon, Çek maçının yapılmamak ih- timali karşısında Aykaçın ağzından Belçika maçının İstanbula alınması ihtimalini açıklıyordu. Aykaçın bu hususta gösterdiği sebep, Avrupada ortaya atılsa hakikaten kahkahalar- la karşılanırdı. Tek seçici, ekibimi- zin İstanbuldaki taş suratlı Dolma- bahçeye alışmış olduğunu bildiriyor, Ankaradakı futbol oynamak için bü- ün şartları havi çimen stadı Belçi- kalılara boykot ederek bir milli kar- şılaşmanın göz göre göre çamurlara bulanmasını tabıı karşılıyordu. Fede- rasyon haklı mıydı? Türk — futbolu daha ne kadar çamur içinde kalacak- tı? Ankaranın hazır çim stadı han- gi maksatlarla yapılmıştı? Her halde Federasyonun hayatım uzatacak ça- murlu galibiyetler için — değildi. AKİS, 23 KASIM 1951