YURTTA OLUP BİTENLER F. Kerım Gokay otomobil maketlerıyle üçük Vali"ye göre bir meselesi, imar hareketinin bütün a- zametine, yıkılan binaların ve açılan yolların sayısının kabarıklığına rağ- men halledilmiş değildi. Sabahın er- ken saatlerinde ve iş yerlerinin ka- pandığı akşam saatlerinde trafiğin kilit noktalarında vasıtaların akışım engelleyen ehemmiyetli tıkanmalara da henüz bir çare bulunmamıştı. A- ma Istanbul halkını işine yetişmek için sabah karanlıgında okağa fırla- tan ve eve gecenin yarısına doğru dönmesine sebep olan dert, aslında bu değildi. En mühim mesele şehir içi nakil vasıtalarının 500 bin İstan- bulluyu bir semtten diğerine taşıma- ya yetecek kifayette bulunmamasıy- dı. Bu ehemmiyetli hizmeti omuzla- rına yüklenen Belediye, çaresizlik çu- kurlarının en derınının türlü çıkamıyordu. şında şüphesiz mali olanı bulunuyor— du. İstanbul Beledıyesı borçlar için- de bunalıyordu. Hele riştof Ko- lombun yumurtası gıb ba it bir iş olan" imar, bu mali sıkıntıyı altın- dan kalkılmıyacak bır hale getirmiş- ti. Halbuki İstanbulu nakil vasıtası bakımından ferahlatmanın tek çaresi çok sayıda otobüs satın almaktı. A- ma aslına bakılırsa iş, parayla da bitmiyordu. Zira Kristof Kolombun yumurtası bir tek değildi; işi için de yeni yumurtalar tahviller ve banka —kredileriyle lu— zumlu parayı bulmak belki mümkün olurdu. Fakat bu sefer de yenilmesi gereken dış ticaret güçlükleri orta- ya çıkıyordu. İthalat o kadar güçleş- mişti ki, belediyelerin bile halkın ih- 16 tiyacı olan vasıtaları hariçten alıp getirtmesi "ağızla kuş tutmak" gibi çetin bir iş haline girmişti. kıt imkânlarla zaman zaman ithal edilebilen Skoda otobüsleri, çe- kilen sıkıntıları bir nisbet dahilinde olsun ortadan kaldıramıyordu. Zira bu otobüsler o kadar dayanıksızdı ki, yeni gelenler, daha evvel hizmete gi- rerek kısa zamanda uzun tamire ih- tiyaç gösteren otobüslerden açılan boşluğu bile doldurmaya yetmiyordu. Basiret! Bir dert haline gelen vasıta sıkın- tısını vaktiyle bir idare adamı bir nebze basiret göstermeseydi, İstan- bullular şimdi katmerli olarak çeke- ceklerdi. Bu idare adamı Fahrettin Kerim Gökaydı ve gösterdiği basi- ret te bazı semtlerde ğmen, vay raylarını sıydı Zıra Istanbulu bir m şehır haline getirmek hayali içinde şehir içi münakaleyi otobüslerle te- min etme iddiasına Trağmen nakil yükünün büyük kısmını halen kırmı- zı ve yeşil boyalı emektar tramvay- ların çektiği herkes tarafından ka- imi edilen bir hakikatti. İstanbullular, bu kaplumbaga gibi süratsiz, eski a- ma buna rağmen menziline ergeç va- ran emektarlardan şikâyetçi de- ğil, - memnundular. Istanbulluları memnun eden bir dıger vasıta da tün pahalılığına rağmen "dolmu lardı. Dolmuş, mübrem bir ihtiyacın zoruyla doğmuştu ve bu ihtiyaç kar- şılanmadığı müddetçe — rağbet göre- cekti. Bu rağbet, ıhtıyacı karşılamak mevkiinde olan resmi makamlara da yeni ilhamlar getiriyordu. Nitekim bu haftanın başında hükümet teşkil- den çok İstanbulun İmarı ile meşgul oluyor görünen Adnan Menderes, Ba- bıiâlideki odasında — İstanbulluların kış ilerledikçe büyüyen en mühim derdiyle de uğraştı, Vilâyette Emin Kalafat ve Hasan Polatkanın da iştirakiyle yapılan bir toplantıda İs- tanbulun — vasıta derdi — görüşüldü. Doğrusu elde pek de makbul çare- ler yoktu. Belediye tek başına bu işin üstesinden gelemiyordu. Maliye Bakanının da Vilâyette yapılan bu toplantılarda hazır bulunmasının bir sebebi döviz kaynaklarının yoklan- ması ve mümkün olursa dışardan ye- ni arabalar getirtebilmek imkânları- nın aranması idi. Nitekim bu toplan- tının hemen ertesi günü gazetelerde yer alan haberlerden anlaşıldığına göre otobüs getirtebilmek işin bazı imkânlar bulunmuştu. fer getirtilen otobüsler yalnızca Be. lediye emrine verilmeyecek, — hususi şahıslara da bu otobüsler tahsis edi- lecekti. Bundan böyle şehir içinde hususi eşhas da otobüs seferleri ter- tipleyebilecekti. Ayrıca ufak kaptı- kaçtıların da muayyen semtlere dol- muş yapmasına müsaade edilmesi dü- şünülüyordu. Hiç olmazsa böylece mu ayyen bir ölçüde de olsa trafik sıkın- tısı azaltılacaktı. Vilâyette yapılan görüşmeler sırasında her şeye rağ- men modern şehir hülyalarından da vazgeçildiği anlaşılıyordu. Meselâ atlı arabaların kaldırılması meselesi düşünülmüştü. Düşünülmüştü ama atlı arabalar kaldırılırsa bu sefer de bu arabaların yerini alacak kamyon temini meselesi ortaya çıkacaktı. Te- ni kamyonlar teminine ise şimdilik ek imkân yoktu olsa olsa ilerde düşünülecek bir mesele olabilirdi. Şim dilik yapılacak tek şey caddelerden demir tekerlekli vasıtaların muayyen saatlerde geçmelerini yasak etmek ve hiç değilse ele güne karşı bu vasıtaları göstermemekti. Gerçi bu- nun deve kuşunun başım kuma gö- müp de gızlendım demesinden pek farkı yoktu ya.. AKİS, 23 KASIM 1957