SİNEMA Filmler Danielle Darrieux "Tayfun'da "Doğu doğudur, bati da batı..." Japonyadan Meksikaya er zamanki gibi gene Amerikan filmleri, mevsim — başından beri gösterilen filmlerin büyük bir çoğun- luğunu tutuyor. Bunların arasında ancak iki tanesi, Joshua — Logan'ın "Picnic - Piknik"i ıle Alfred Hitch- cock'un "The Wro Lekeli Adam"ı oldukça alaka çekıcıydı Av- rupa filmleri nispet bakımından A- merikan filmlerinden çok daha az bir yekün tutmaktaysa da şimdiye ka- dar gösterilen eserlerin en iyisi "Le Monde du Silence . Sessiz Dünya" ve en alâka çekicilerinden biri "İl Bido- na - Kalpazanlar Çetesi" bu azınlık ıçınden çıkmıştı. Maamafih kaynağı ollywood — olmıyan öbür fîlmlerın çogu " i ü 0 " ) nin seviyesine erişmek şöyle dursun, Amerikan filmlerini bile aratacak ka- dar düşük kalitedeydiler. Üçlü aşklar Fransız roman ve tiyatrosunun ezeli teması "üçlü aşk", biri Japonya- da biri de kendi memleketlerinde ya- pılan ıkı filmde tekrarlanıyordu. Yves Ciampi'nin ilk Fransız-Japon ortakya- pımı olarak meydana getirdiği "Typ- hon sur Nagasaki-Tayfun" batılılara Uzakdoğu masalını bir kere daha an- latmaktan başka bir gaye gütmüyor- du. Film,hiç bir dramatik yapı gözetil- meden rastgele birbiri ardına e nen kartpostal manzaraları ve Ja- ponyaya dair yanlışı bılgı veren, bir- takım sahnelerden ibaretti. Asya işi bir üçlü aşk anlatan hikâyesi, "Ma- dame Butterfly” geleneğine sıkıca bağlı kalıyor, Japon kadını -Keiko Kishi- âşık olduğu Fransız mühendi- sini -Jean Marais- eski metresine —Danıelle Darrieux- kaptırdıktan son- ra bir tayfunda — ölüyordu. Bazı iç sahnelerdekı dekor ve renk düzenle- melerinin güzelliğine rağmen Ciampi- nin filmi bomboş, mânâsız, cansız ve zevksizdi. Bir başka Fransız rejisö- rü, Jean Renoir'ın Hindistanda Ganj Nehri kıyılarında yaptığı "The Ri- ver - Rüya Gibi Geçti" adlı nefis fil- mi hatırlayan seyirciler, Japonyanın Cia pi gıbı değersiz ve kabılıyetsız bir rejisör elinde harcanmasına ü lüyordu. Büyük sinemacı Renoir da basit bir ana hat ile işe girişmiş, Hin- distanı bir Avrupalı gozuyle görmüş- tü. Ama zekâsı, kültürü, insan sev- gisi "Rüya Gibi Geçti" nin şiirle dolu muhteşem bir eser olmasını sağla- mıştı. Japonyayı anlatmak için de bu çapta bir yaratıcıya ihtiyaç vardı. Bahse değer öbür Fransız filmi, Jean Delannoy'nın "La Minute de Ve- rite . İtiraf Dakikası"ydı. Delonnoy, Cıampı gibi boyundan büyük işlere girişmediği için eseri a müsama- hayla karşılanabilirdi. "İtiraf Daki- ası", yüzlerce Fransız oman pıyes ve filmi gibi karı-koca-sevgili sında geçen bir hıkayeyı anlatıyordu Jean Gabin hali vakti yerinde bir doktordu. Bir gece, intihar eden bir ressamı -Daniel Gelin- kurtarmıya ça- ğırılıyor, hastayla uğraşırken yata- ğın başucunda kendi — karısıyla ressa- mın sarmaş dolaş bir resmini buluyor- dudu. Eve dönünce, evliliklerinin yıldo nümünü kutlamak için kendisini bek- liyen karısını -Michele organ, si- gaya çekmeğe başlıyordu. Bir tiyat- ro artisti olan karısı sabaha karşı itiraflarını tamamlıyor, gün doğar- ken ressamın hastahanede öldüğü ha- beri geliyor, karı koca Fransızlara mahsus bir anlaşma havası içinde barışıyorlardı Mevzuunda da anlaşıl- dıgı gibi "İtiraf Dakikası"nın, seyir- cının her vakit merakım — cezbeden "Kocasını Aldatan Kadın" hikayesiy- le bir film süresini doldurmaktan başka gayesi yoktu. Zekice tertiplen- miş diyaloglar, Delannoy'nın sağlam ve akıcı mizanseni, Gabin-Morgari -Gelin triosunun tabii ve rahat oyun- ları bu "a la Parisienne" filmi mutel vazı gayesine ulaşılmaya yetiyordu. Yeni hamam eski tas B ir yıla yakın bir müddetten sonra yeniden açılan Şan — sinemasına büyük ümit bağlıyan seyirciler tam bir hayâl kırıklığına uğradılar. İlk açıldığı yıllarda oldukça değerli e- serler göstermiş olan bu sinema son zamanlarda program bakımından ol- dukça kısırlaşmıştı. Yeni mevsime de saçmasapan bir İngiliz komedisiy- le girdikten sonra yoluna bunaltıcı bir Alman melodramıyla devam etti. İlerideki programlarında bu lüzum- suz Alman filmlerinden birkaç tane daha var. Mevsimin ilk Alman filmi Postmeister . Arabacının Kızı" , yıl- larca evvel Türkiyede çok gözyaşı döktürmüş olan "Arabacının Kızı Dunyaşka"mn yemden çevrilmiş bir versiyonuydu. Temiz, parlak, göz a- lıcı renklerinden başka öbüründen farklı hıç bir tarafı yoktu. Halbuki i romantiz- nci yüzyılda gerçekçi bir sanatçının ortaya daha mantıklı, inandırıcı, sa- mimi ve tesirli bir film çıkarmasına yarıyaca ak bazı motifler vardı. Reji- sör Joseph von Baky bütün gayreti- ni renk, dekor ve kostüm düzenleme- lerine —sarfedeceği yerde, fakir ve "İtiraf Dakikası'nda D. Gelin ve M. Morgan Herşeyi halleden itiraflar.. AKİS, 23 KASIM 1957