B. M. M. Eski ağızda yeni taam B u haftanın başında Meclisin gazi- no, lokanta, toplantı salonu ve koridorlarında esen sükün ve iti- dal havasını görüp de memnun ol- mamaya imkân yoktu. Oyle ki Mec- lis müzakerelerini takip için Mec- lise gelen gazeteciler koridorlarda yan yana hatta kol kola dolaşan mu- halefet ve muvafakat milletvekilli- ni gördükleri zaman gayri ihtiyari duraklıyor ve geçen yıllardan bu ya- na Mecliste meydana gelen değişik- lıgı hayretle seyrediyorlardı. Mecli- sin hemen her köşesinde muhalif mil. letvekillerine rastlamak mümkündü. Çok partili hayata girdiğimizden be- ri daima parmakla gösterilecek kadar az olan muhalefet milettevekilleri, bu lıştığı o hasmane bakışlara, karşılık- lı selâm vermemelere falan pek rast- lanmıyordu. Muhalif muvafık hemen herkes birbirleriyle dostane konuşu- yor, şakalaşıyor, beraber çaylar içili- yor, yemekler yeniyordu. Milletvekilleri arasındaki bu dost- luk ve anlayış havası Meclis riyase- tinde ve idarecilerinde de tezahürle- rini gösteriyordu. Gecen yıllarda Mec- lis grubu odası olarak verilen salo- nun bu sefer aşağı yukarı altı misli daha fazla milletvekili ile Mecliste temsil edilen C P. ye az geldiği, Başkanlık Divanına herhangi bir ta- lepte bulunulmadan — görülmüş ve C. ye daha geniş bir salon te- min edılmıştı Ayrıca Grup Başkanı ve Başkan vekilleri için de ayrı bir oda ayrılmıştı. Buna karşılık ge- çen devreye ancak sekiz- de bir nisbetinde milletvekili ile Mec- “Büyük Millet Meclisi Bir gündem aranıyor sene öylesine artmışlardı ki Mecliste, ki milletvekillerinin üçte birini teş- kil ediyorlardı. Bu, tabiatiyle muha- lefet milletvekillerine psikolojik bir canlılık kaynağı oluyordu. Üstelik bu devre yeniden Meclise giren C. H. P. milletvekillerinin mühimce bir kısmı daha evvelki — devrelerde Meclisde bulunmuş, politik tecrübe- leri olan insanlardı. Bunlar simdi ik- tidar partisi saflarında olan pek çok insanı da tanıyor ve onlarla arkadaş- lık etmekte bir mahzur görmüyorlar- ı. Bu ise muhalefet ve muvafakat milletvekilleri arasındaki buzları erit- mek bakımından son derece müsbet bir tesir yaratıyordu. Meclisin ha- vası hemen hemen tamamen değiş- mişti. Her iki taraf ta azami bir an- layış içinde hareket ediyor, bu sayede de gazetecilerin geçen yıllar içinde Meclis koridorlarında görmeğe pek a- AKİS, 23 KASIM 1957 liste temsil edilen ve mınyon bir par- ti manzarası arzeden Hür. P. nin e- lindeki geniş salon alınmış, yerine dört kişinin rahatça oturup çalışa- bileceği bir yer gösterilmişti. Gündemsiz Meclis B u haftanın başındaydı. Başkan A- gâh Erozan, kürsüdeki yerini al- dıktan sonra etrafına bakındı. Yerleri- ne oturmuş olan milletvekillerinin sa- yısını yeter bulmuş olacak ki önün- deki çanı çaldı. "— Çoğunluk vardır, celseyi açı- yorum" dedi. Türkiye B. M. M. tarihinde belki de ilk defa gündemi olmıyan bir mec- lis oturumu açılıyordu. Gündeme gö- re ortada konuşulacak hiç bir şey yoktu Meclis Başkan Vekilinin Çogun— luk vardır, celseyi açıyorum" sözle- YURTTA OLUP BİTENLER rinden sonra etrafına bakındığı gö- rüldü. Mademki gündemde bir şey yoktu o halde açtığı gibi celseyi ka- patabılırdı de. Tam celseyi kapattı- ğını ilân edecekti ki muhalefet saf- larından söz istendiği görüldü. Ero- zan kısa bir tereddut geçirdi. Söz is- teyen C. H. rup Başkan vekille- rinden Faik Ahmet Barutçu idi. Koyu lâcivert bir —elbise giymiş olan Barutçu azimli ve alışkın adım- larla kürsüye doğru yürüdü? Celse- nin açılışı ilân edildiği halde bir tür- lü temin edilememiş olan sükünet Barutçunun kürsüye doğru yürüme- si ile bir anda elde edildi. Bilhassa iktidar mılletvekıllerı adeta put ke- silmişlerdi. A H.P. nin bu kurt politikacısı ne diyecekti? — Kürsüye çıkmış olan Barutçu bir müddet Mec- liste hasıl olan sessizliğin yüzlerde doğurduğu hayreti seyrettikten son- ra tok sesi ve kendine has şivesi ile söze başla Memlekette yeni bir seçim yapıl- . Meclisin açılışından bu yana aradan 17 gün geçmişti. Bu 17 gün içinde teamüller gereğince istifa eden kabineyi yeniden vazifesi Devlet Başkam tarafından bir defa daha Meclisteki çoğunluk partisi li- derine verilmişti. Ama ne var ki Meclisteki çoğunluk partisi lideri sı- radan geçen 17 gün zarfında bir tür- lü kabineyi teşkil edip Meclis huzu- runa çıkmamış ve Memlekette suni bir kabine buhranının sürüp gitmesi- ne sebeb olmuştu Barutçu sözleri arasında "buhran" kelimesini telâffuz eder etmez Mec- liste çoğunluğu teşkil eden iktidar partisi sıralarından pek de sert ol- mıyan protesto nidaları yükselmeğe başladı. Bir takım milletvekilleri o- turdukları yerden bağırıyorlardı: — Buhran ne demek? — Bizde buhran yok!" Barutçu durmuş, kendisini protes— to edenleri seyrediyordu. Ortalık bi- raz yatışır gibi olunca yenıden söze başladı. Tane tane ve ağır ağır ko- nuşuyordu : Konuşmasında buhran var deme- mişti. Suni bir buhran yaratılıyor de- mişti, Bu, dünyanın her tarafında da ayni şekilde ifade edilirdi. Parlâmen- to lisanında uzun müddet kabine ku- rulamamasına "kabine buhranı" de- nirdi. Bunun adı böyleydi. C. H. P. Meclis Grubu, yaratılmak istenen bu suni buhranın uzayıp — gitmesinden şikâyetçi idi. Karşısında bir kabine görmek istiyordu. Barutçu sözlerini bitirdikten son- ra yerine döndü. Meclise başkanlık etmekte olan Agah Erozan ise önün- deki çanı bir kere daha çaldıktan sonra gündemde görüşülecek — bir e olmadığından oturuma son verdiğini bildirdi Böylece bu haftanın başında Pa- zartesi günü II. devrenin üçüncü o- turumu B. M. M. nin topu topu 4 da- kikalık bir toplantısından sonra bir hayli sakin bir hava içinde sona eri- 11