öç B.D. Sona. eren balayı aşkan Eisenhower, geçen haftaki mutad basın toplantısından çıkar- ken çok yorgun ve sinirli görünü- yordu. Başkan “Hava çok sıcak” di- ye şikâyet ediyordu. Washington'da havalar hakikaten bir hayli sıcak gidiyordu ama, gazeteciler sevgili İke'ın sıcaktan şikâyetini başka tür- lü tefsir ettiler. Zira son haftalar i- çinde basın toplantıları bir hayli çe- tin geçmeye başlamıştı. Kurt gaze- teciler müphem cevaplar ve nükte- lerle yetinmiyor, Cumhurbaşkanını sıkıştırıyorlardı. lke'ın başı sadece basınla derde oktu. Ike ve sena- tbrler arısmdıkı “balayı”nın birden- bire sona ermesi daha ciddi bir me- seleydi. Pvvelce Ike mukaddesti, Bü- tün kabahat sevgilı Cumhurba—ka- lar... Meselâa senatör Mc Namara şöyle diyordu: “Cumhurbaskanı zencilerin hak- larını unutsun, bütün — vaktini goif oynamakla geçirsin, işler daha iyi gidecektir. Anlaşılmaz tereddütleriy- le zenci dâvasına iyilikten çok kö- tülük etti” Senatör Kerr Amerikalıların sev- gilisi Ike ıçın daha az sert davran- miıyordu: “En iyi vergi mütehassıs- ları başkanın etrafında toplansalar, ona aylarca tavsiyeler yağdırsalar bile İke gene bugün cahil kalacaktır. kâya ihtiyaç vardır. Halbuki Cum- hurbaşkanı zekâdan mahrumdur”. İhtisas sahibi olduğu askeri me- selelerde bile İke'ın otoritesi bir hay- h zayıflamıştır. Bunda Cumhurbaş- kanının hatalı hareketlerinin rolü bü- yük olmuştur. Muazzam rakkamlara yükselen yeni yıl bütçesini savunaca- ğı yerde, Risenhower budamalara rı- za gösterir bir tavir takınmıştı. Se- nato, tabil bu durumda bütçeyi kuşa nzetme fırsatını kacırmıyacaktı. Ike, iş işten geçtikten sonra “bhüt- cedeki her hangi bir kısıntının feci neticeleri olacaktır” diyerek bütçesi- ni kurtarmağa çalışıyordu. Başkanın bütçesini savunan senatörler öfke 1- çindeydiler. Eğer Eisenhower, ken diliğinden bütçesini budan göstermeseydi, belki detini gizlemiyordu: “Bundan sonra Cumhurbaşkanı en iyi bilmesi icabe- den bır meseleden bahsettiği zaman onun görüşüne hürmet etmeli miyiz, yoksa hiç mi aldırış etmemeliyiz?”. Meşhur senatör Johnson ise daha jn- 14 4 İ Lx..-' eei -d ——— isa -. Eisenhower Şikâyet yalnız sıcaktan mı? safsız davranıyordu: “Cumhurbaşka- nı acınacak bir adamdır. Bir fırıldak gibi, bakanlarının ve akıl haocaları- nın bir bırine zıt fikirlerini benimse- mektedir” Bütün cephelerde mağlübiyet Cyenatörlerin hiddeti sadece lâfta n kalmıyordu C'eneral Eısenhower ın Nixon İstikbâl peşinde önefee, rarsız olması görülmüş bir şey değil- di. Amerikan hükümet sistemi bütün yükü Cumhurbaskanının üstüne yük- lüyordu. İktisadi, askeri, TumU en iyi bilecek tek adam Cumhurbaşkanıydı. Binler- ce mutehaesı—z Amerikada ve dünya- up biteni Cumhurbaşkanı için hülâqa etmekteydi. Kabineye, müte- hassısların raporlarına — göre hükü- metin siyasetini tesbit etmek işi dü- şüyordu. Bütün kabine üyelerinin oy birliği ile aynı görüşü — benimseme- leri hemen hemen imkânsızdı. Son karar Cumhurbaşkanına aitti. kararlarını Parlâmento —önünde sa- vunmak ta Cumhurbaskanının vazi- fesiydi, Entnllektüellıkten çok uzak olan lebesi kadar cahil kalırdı; fakat siya- si zekâya ve otoriteye sahipti. Müşa- virlerinin farklı fikirleri karşısında kararı veren oydu. Yanlış veya dağ- i için Parlamentoda sonuna kadar dövüşmekten kaçınma- da gene oydu. Mütereddit Eisenhower isenhower, sanki Truman'ın tama- İ miyle ziddidir. Yeni Cumhurhaşka- ni birçok şahsi fikirlere sahip olmak- raber, siyasi manevralardan ve otoritesini kullanmaktan sanki nef- D çurum açılmasına şaşmamak lâzım- dır. Meselâ bir gün Eisenhower ka- yıtsız şartsız atom bombası deneme- lerine son verilmesine taraftar oldu- ğ#unu ilân ediyordu. Prtesi gün Dul- les denemelerin durdurulmasını - bir sürü şarta bağlıyordu. Gazeteler hay- ret içinde Dışişleri Bakanının ve Cumhurbaşkanımn görüşleri arasın- halen yapılması mümklün olanı ifade ettiler” diyordu Zenci hakları meselesi de aşağı yukarı aynı akibete uğradı. Cum- hurbaşkanı “Zencilerin rey hakları garanti altına alınmalıdır” — derken sadece bir temennide — bulunmuştu. Garantilerin tâyinini mütehassıslar yapacaktı. Tasarı Parlâmentoya gel- mişti, senatörler ufak tefek tâdilat- AKİS, 81 AĞUSTOS 1957