YURTTA OLUP BİTENLER gelen genç krallar. ne dive koskoca hafta sonunu dört duvar arasında ge- riyorlardı? Amerikanın Orta Doğu şleri Müdürünü hangi rüzgâr İstan- bula atmıştı? Gazeteciler bu suallere hiç bir ce- vap alamadılar. Bütün bildikleri Şâle Köşkünde Orta Doğuyu ilgilendiren mühim meselelerin konuşulduğu idi. Suriyedeki son hâdiseler Amerik»x- yı bir hayli şaşırtınıştı. Suriyenin hu- dut konışularının şeflerinin İstanbul- da toplanmasının sebebi her halde bu olsa gerekti. Tabiidir ki Henderson Türk-Ame- rikan münasebetlerini ilgilendiren di- ğer meseleleri de görüşmek fırsatını kacırmamıştı. Türk . Rus iktisadi münasebetlerinde son zamanlarda “muazzam terakkiler” kaydedilmişti. Bu hususta Amerikanın da her halde bize söyliyeceği ufak bir çift söz var- dı. Büyük müttefikimizin son zaman- larda büyük bir alâka gösterdiği Kıbrıs işi de herhalde unutulmamış- tı. Cumhuriyet hükümetinin Ameri- kadan dostca da olsa, bir hayli şikâ- yeti birikmişti. Amerika bir türlü Kıbrısın taksiminin tek hal caresi olduğunu kabul etmek istemiyordu. Türkiyeye yapılan iktısadi yardım, ihtiyaclar göz önünde tutulursa cçok azdı. Atlantik Paktının en büyük Üüy2- si. bir türlü Bağdat Paktına katılma- sı gerektiğini anlamıyordu. Eğer zi- hinler Surive hâdiseleri ile meşzul olmasaydı bu şikâyetlerin hikâyezsi bir havli zaman alırdı. Fakat herkeas Suriye hâdiselerî karşısında nasıl hea- reket etm Jâzım geldiğini ken'li kendine erınıvo rdu. EBisenhower Doktrininin gayesi, Orta Doğuyu Rusyanın eline düşmek- ten kurtarmaktı. İngilizlerin cekilme- siyle bölgede büylik bir boşluk acıl- mıştı. Gaye Rüusyayva en ufak bir dik bırakmadan boşluğu doldurmaktı. Fakat evdeki hesaplar carşıya uy- mamıştı. Başında kavak yelleri esen acerası gibi birşeydi. Acaba haddini bilmez sinek, kocaman fili sinirlendirmiş miydi. Amerika gazetelerine bakarsanız. filin &on derece kızdığına htikmetmek lâzımdı. Komttnist peyki haline gelen Suriye hükümetinin ivi bir dersi hak ettiğini; yazıvorlardı. Fakat ne tuhaf.. Amerika Suriyenin Komünist olma- sına tahammül edemez diyeceklerine, Türkiye güney hudutlarında bir ko- münist devletm teessüsüne miisaade edemez diyorlardı. Batı ga7et.elerinden daha bir sürül haber vardı. Hükliimet darbelerinde ihtisas yapmış Ruag Ca- susluk Şı—n Serov'un Ürdtin'de Hüse- rmek için bir komplo hazır- ladığı bndınlıyordu %rıye Rus gö- nüllüleriyle dolmuştu. Am e Avrupa gazeteleri yangına gidiyorlardı. Acaba Suriyenin hudut komşuları ne düşünüyorlardı? Geçenlerde Suri- 10 , endişe edici körükle Loş llenderson Surtyeye ne yapmalı? ye'ye bir Ültimatom veren Ürdün'ün bu memlekete taarruza geçeceğinden ciddi olarak korkulmuştu. Türkiye de Suriyenin gidişinden hiç haşlanmadı- #ını müteaddit defalar belli etmişti. Suriyeye karşı daha fazla zecri ted- birlerin alınması, komsuların her hal- biri olacak mıvdı. Şâle Köşklü toplan- tılarına Suriyeli siyasi mültecilerin de katıldığı söylentileri böyle bir ihtima- lin bpek de abes sayılamayacağını gös- teriyordu. Gurbetteki Suriyeli siyaset adamları, hic, şüphesiz, şımdıki hükii- metin Zorla devrilmesinde en ufak mahzur görmiyeceklerdi. Bazı tec- rübeli Türk siyasi yazarları bu tehli- BURALARDA... F stanbul, 22 (a.a.) — Dost ve $ Haşımi Urdün Kralı Bfajeste Hüseyin husust bir zi- yaret için bugün saat 16'da u- Çakla İstdnbula gelmiş ve Ye- Büaşve- Menderes tarafın- dan karşılanmıştır. Karşılama- da Devlet Vekili Fatin Rüştü Zorlu, Harıctye Umuml Kâtibi Bılyuk Elçi Melih Esenbel... VE ORAI.ARDA oma. 25 a.) — Ürdün tir. Başvekület Protokol reRti Şefi ve yüksek memurları tarafından karşılanan Kral., kevi derhal görmüÜşler, Suriye hâdise- lerini pek milhimsememeye çalışıyor- lardı. Sabık Büvyük Elci Numan Mene. mencioğlu “Suriye'nin komlünizmi de kendine mahsus bir hüviyet taşır. Rengi, icap ettikçe koyu kızıl olduğu gibi, lâzım geldikçe de soluk bem- beye kolaylıkla tahavvitl diyordu. İnsan aklına ister sun, askeri bir pakt bile imzalamış- tık. Fazla heyocanlanmak için orta- da mühimn bir sebeb y Sabık devlet adamı Şiıkrü Kaya daha acık konuşuyordu. Müşterek Sa- vunma ve atom harbi devrinde Suri- ye'nin şu veya bu olmasının ne tesi- ri olabilirdi ki? Güney hudutlarımızdaki — politik durumun değişmesi ve “Türkiyenin kendi kendini âdeta tahammül edil- mez bır tehlikeye mâruz hissetmesi arasında” karlı dağ vardı. Bu durum- da “Suriveliler icin beslenecek hia hiddet ve infial değil. iyi komşuluk, dostluk duygularıyle hayırlı dilekler” olmalıydı. Tecrübeli yazarlar hiddet ve ınfial ile acele kararlar alınmasından kor- kuyorlardı. Endişeleri her halde yer- siz değildi. Toplantılardan sonra ayni endişe ile gazeteciler, Orta Doğu İşleri MJ- dliirüne Amerikanın yeni siyasetin.n ne olacağını soruyorlardı. Henderson bu auvali gillümsiyerek cevaplandır- dı: “Amerikanın voni Orta Doğu si- yasetinden haberi yok. Eğer sız bövle bir şey bılıyorsanız beni de ay- dınlatınız. Evet, şimdilik şark cephesınde yeni bir y yoktu.. Fakat her birseyler olabilme ihtimalleri mev- cuttu. Son haberler meşhur Altıncı Filonun Akdenizde toplandığını bildi- riyordu. Ankara konuşmaları stanbulda başlayan — konuşmalar bu hafta Ankarada Başvekâlet binasında devam etti. Mütevazi Hen- derson'un Ba irde bulunduğunun. Ankaralı gazeteciler farkına ble v mamışlardı. Görüşmelerden de mutat üzere hiç bir lıaber sızma.mıştı Bu- nunla beraber zamanlarda Rusya ve Orta Doğuıla oluu bıtenleri herkes- ten evvel dünyaya yayan Londra bu sefer de çabukluk rekorunu kırmıştı. Londra kaynaklı haberlere göre Ba>,- bakan Menderes Amenkamn çok th- önlenmeliydi. Harış pahasına bile olsa, Rus sılâhıt bu bölgeye girmemeliydi. Aksi halde durum gitgide hür dünyanın aleyhi- ne dönecekti. Anlaşılan ene—rjık nsışbakan Men- derea ne Montreux anlaşması, harp tehlikesi karşıaında gerillyord'ı. e tuhaf, dlinyanın en kudretli devleti Amerika “çok enerjik” dav- anmaktan çekinirken daha küçüklar gözünü budaktan sakınmıyorlardı. AKİS,81 AĞUSTOS 1951