YURTTA OLUP BİTENLER ladı. Dokunulmazlığın parlamento azasını teşrii vazife dışındaki fiiller- den korumak maksadiyle konulmuş bir müessese olduğunu anlattı. Teşrii masuniyetin geçirdiği — asırlık teka- mül merhalelerini izah etti. Milletve- killerine Anayasanın tanıdığı bu im- tiyazın hükümetlerce takibat açıla- rak onları baskı altında tutmayı ön- lemek gayesini güttüğünü ispat etti. Elbet Turgut Göle gibi herkesin ta- nıdığı bir şahsiyet, siyasi bir tertip veya tazyıka maruz bırakılmak iste- nirse, manavdan maydanoz çalıyor diye bir isnat altında tutulmıyacak- tı. Muhalif milletvekilleri kasa soyan, yol kesen insanlar değillerdi. Onlar ancak siyasi mahiyetteki isnat ve tertiplerle tehdit edılebılırlerdi. Bina- enaleyh, görüşülen mevzu dokunul- mazlık mefhümunun tam çerçevesi içine giren bir meseleydi. Böyle is- natlar ve tertipler kargısında muhale- fet milletvekillerini himaye etmiye- cek olursa, dokunulmazlığa hiç bir mânası kalmazdı. Komisyon raporu, bütün dünyadaki tatbikata aykırı bir emsal teşkil edebilirdi. Zabıt varakalarının sıhhati u hukuki teşrihten sonra, Feridun Ergin mevzuun içine, en beklen- medik cepheden girdi. Ortaya attığı deliller, yalnız Karma Komisyon ra- porunu çürütmekle kalmadı. —Aynı zamanda suç isnadiyle mahkeme hu- zuruna çıkmış daha başka muhalefet mensuplarına da, müdafaalarında kul- lanabilecekleri hukuki silâhlar temin etti. Feridun Erginin etraflı bir tahlile tâbi tuttuğu meselelerden biri de, mu- halifler aleyhinde tanzim olunan Za- bıtların sıhhati idi. Toplantılarda, partizanlar veya vazifeliler — tarafın- dan muhalefet sözcülerine atfen ka- leme alınan ve suç delili olarak iddia makamlarına gönderilen zabıtların doğruluğuna ne dereceye kadar iti- mât etmek caiz olabilirdi? B.M.M zabıtları, bu hususta fikir edinilme- sine hizmet edebilirdi. Meclis umumi heyetinde zabıt tutan — stenograflar, kalabalık bir kadro teşkil ediyordu. Onlar Türkiyenin en tecrübeli ve eh- liyetli stenografları idi. Ayrıca, yan- larında yardımcılar da bulunuyordu. Zabıt kâtipleri, iki dakikada bir nö- bet değiştirmeli suretıyle çalışıyor- lardı. Fakat buna rağmen, zabıtlarda yanlışlıklar oluyordu. Mesela "Tur- gut Göle... manavdan maydanoz ça- lıyor gibi bir isnat altında tutulamaz dı" ibaresi Turgut Göle.. nefsini müdafaa etmek mecburiyetinde tutu- lamazdı" şeklinde çıkabiliyordu. Vi- layet toplantılarında Zzabıt tutanlar ise, umumiyeti bir veya iki emniyet memurundan başkası değildi. Stenog- rafi bilmek şöyle dursun, bu memur- ların yeni harflerle çok yavaş yaz- dıkları gözden kaçmayan bir hakikat- ti. Sonra kalabalık bir salon veya meydanda, hatiplerin tasvip ve alkış sesleri arasında yaptıkları hareketli toplantılarda, her söyleneni en ince 8 teferruatına kadar kulağın tesbit e- debilmesi de kolay değildi. Feridun Ergin, tutulmuş zabıtların hakikate sadakatsizliğine misal olara a me- tinlerden yekdiğerini nakzeden iba- reler o Manidar tesadüfler Ferıdun Ergine göre, şüphe ve te- reddüt uyandıran, yalnız zabıtla- rın hakikatlere ihanet ihtimali değil- di. Göle hakkındaki takibat, konuş- ma tarihinden bir sene iki ay sonra başlamıştı. Feridun Ergin Komisyon- dan ve hükümetten soruyordu: Hü- kümetin, Adliyenin ve İktidarın ma- nevi şahsıyetını tahkir ettiği söyle- nen bir suç hakkındaki dosyanın bir seneden fazla rafta — tozlandırılması ve bu kadar ağır cezayı müstelzim bir fiilin takıpsız bırakılması nasıl izah edilebilirdi ? Vazıyetın yalnız tek bir şekilde i- zahı mümkündü. Takibatın başlama- sı, 1956 yazında Milli Korunma, Ba- sın ve Toplantılar Kanunlarının çıka— rıldığa tarihe rastlıyordu. O tarihte si- yasi havanın — gerginleşmesinden ve şiddet politikasının yüksek konjoktü- re girmesinden doğan neticelerden biri de, muhalefet milletvekilleri hak- kında bu iki dosyanın tanzim edil- miş olmasıydı. Üstelik, birer sene fasıla ile konu- şan Turgut Göle ve Salâhattin Toker hakkındaki zabıtları imzalayan şa- hıslar da aynı kimselerdi. Nutukları dinleyen binlerce insan okluğu halde, her iki muhalif milletvekili aleyhıne ifade verecek bir emniyet müdürü, bir başkomiser ve iki memurdan baş- kası çıkmamıştı. Daktilonun muzipliği Feridun Ergin konuştukça, dosya- ları ne kadar ince bir tetkikten Cihad Baban "İspat hakkı, ispat hakkı!" geçirdiği anlaşılıyordu. Hatip, aynı zamanda, Turgut Göle aleyhindeki zabtın emniyet müdürlüğü mühürünü taşıdığı halde müddeiumumilikte tan- zim edilmiş bulunmak ihtimalini or- taya attı. Zira müddeiumumiliğin ya- zısı ile emniyetin zabtı, aynı daktilo makinesinden çıkmış intibaını uyan- dırıyordu. Otomobil lâstikleri, par- mak izleri gibi daktilo makınelerının de kendilerine mahsus alâmet ve hu- susiyetleri bulunduğu, ceza hukuku ile — uğraşanların bildikleri bir ha- kikatti. Her iki makamın yazı ve za- bıt metinlerinde aynı harflerin kırık, çarpık veya mihverden kaymış olduk— ları gözüküyordu. Hâdisenin hukuki mesnedi bu de- rece sakat iken dokunulmazlığın kal- dırılması "iki parti arasındaki bahar bayramında göklere kurban vermek- ten" başka bir şekilde vasıflandırma- mazdı. Montesguieu'nün ilhamı arşamba celsesinde Turgut Göle, Mehmet Hazer, ve Hikmet Ba— yur konuştular. Ferıdun Ergin de, tekrar söz aldı. Bu sefer, parti arka- daşı Salâhattin Toker'i müdafaa edi- yordu. Bu ikinci konuşmada, ilk mü- dahalesinde ileri sürdüğü meseleler- den ahlâki ve hukuki bazı neticeler çıkardı. Urfa milletvekiline göre, Garp hukuk âleminin söylediği gibi, muasır devlet adamları, eski devirle- rin taç ve taht sahıplerınden çok da- teknik vasıtaları kullanarak en geniş ölçüde baskı ya- pabilirlerdi. Bilerek veya bilmiyerek, beşeri zaaflara kapılıp ve şeklen de- mokrasi hudutları içinde — kalarak selâhiyetlerini kötüye kullanmaları mümkündü. Bu sebebten dolayıdır ki, Montesguieu'nün kıymet ve ehemmı- yetını asırlar boyunca muhafaza et- mış bir tavsiyesine uyarak, hükümet icra edenlerin iktidarım mukabil kuv- vetlerle, idare edilen sınıfın elinde bu- lunacak kuvvetlerle frenlemeğe ihti- yaç vardı. Salâhattin Toker, Antalya- da bu mukabil kuvvetlerin Basın, Muhalefet ve İspat hakkı oldugunu söylemişti. Bunları söylerken haklıy- dı, zira Anayasanın verdiği vazifeyi yerine getiriyordu. Feridun Ergin kürsüden . inerken Meclis sessizdi. Hükümetten kimse cevap vermek Üzere söz ıstemedı Mazbatalar reye konarken, D.P. li i rettın Erkmen ve Adalet Bakanı Hü- seyin ürkten — başkası komisyon talebi lehınde el kaldırma- dı. Fakat B.M.M. de, adaletin bir za- fer kazandığına şüphe yoktu. Hür. P. Ele almaş bayrak G eçen haftanın ortasında Çarşam ba gecesi yolu Sanayi Caddesine düşen Ankaralılar, Hür. P. ne men- sup birçok tanınmış siyaset adamı- AKİS, 20 NİSAN 1957