İKTİSADİ Gıda Ayarlamaların peşinde ir başka zaman olsa, hemen hiç kimsenin üzerinde durmak Jlüzu- munu hissetmiyeceği bir mevzu sırf günün şartları yüzünden çok alâka topladı. Ankarada vazife gören me- murlarla üniversite öğrencileri baş- ta olmak üzere pek çok sayıda insan, geçen haftanın sonunda Cuma günü gazetelerde, bilhassa Zafer'de, çıkan yazıları dikkat ve tebessümle okudu- lar. Zafer'in kelimeleri ile — hâdise şuydu: "7 Nisan 1948 Dünya Sağlık Teş- kilâtının kuruluş günüdür. O tarihten itibaren her sene Sağlık günü olarak kutlulanan bu günde saglıkla ilgili bir vzu ele alınmaktadır. 1957 se- nesinin 7 Nisan günü 1ç1n gıd lenme mevzuu seçilmiştir. Bunda dolayı bu sene Birleşmiş Mılletlerın Ziraat ve Gıda Teşkilâtı (F.A.O.) da Dünya Sağlık Teşkilâtı (WHO) ile birlikte 7 Nisan gününü kurulamak- tadırlar". Okuyucular bu "kutlulamaktadır- lar" kelimesinde durakladılar. Ger- çekten Türkiye için sağlık ve beslen- me mevzuunda bu kelimenin kullanıl- masını haklı gösterecek en küçük bir sebeb yoktu. Tam tersine, "yas tut- ma" tâbirinin çok daha uygun olaca- ğı şüphesizdi. Çünkü zaten hiç de parlak olmayan beslenme şartları son haftalarda, bilhassa Ankarada çok daha kötüleşmişti. Zira Belediye ka- rarı ile lokanta tarifelerine — yüzde kırk ile altmış arasında bir zam ya- . Zam haberi yıldırım hızı ile Lokanta işletenler bir yana bırakılırsa zamdan hiç kimse mem- nun değildi. Hele üniversite öğrenci- leri ile bekâr memurların üzüntüleri son derece büyüktü. Çünkü Zafer'in dediği gibi "insan sağlığı üzerine te- sir eden birçok faktörler olmakla be- raber, insan organizmasına İlâzım o* lan bütün unsurlar beslenme ile te- min edildiğinden bedeni inkişaf ve in- san sağlığı ancak iyi bir beslenme ile mümkündür". Halbuki zamlı tari- feye göre iki buçuk, üç liralık yemek yiyen bir kimse Jlokantadan yarı aç yarı tok çıkmaktadır. İki buçuk lira- dan hesaplanırsa öğle ve akşam ye- mekleri için ayda yüz elli lira ödemek gerekecektir. Sabah kahvaltısından vazgeçilse bile, bu yeni vazifeye baş- lamış bir Üniversite mezunu memu- tam yüz altmış sekiz lira, otuz lira run aşağı yukarı aylık geliri demek- tir. Gerçekten bu memur ilk altı ay asli maaşa terfi ettiği zaman da yüz seksen yedi lira aylık alacaktır. Beş maaş ikramiyeleri eklediğimizde bu miktar biraz yükselecektir.. Fakat acı gerçek şudur ki bu memur aldığı pa- ra ile ancak karnım doyurabilir. Ev kirası, giyim, kuşam, ufak tefek m denı ıhtıyarlar evlenıp yuva kurma ümidi? Bütün bunlar için maaşından 16 ve bes- an VE MALİ ayırabileceği bir şey yoktur Üniversite talebesi iyi çalışabilmek için iyi beslenmelidir. Bugünkü şart- larda buna imkân yoktur. Gene de en iyi durum talebelerindir .şüphesiz burslu olanlar için-. Çünkü burs dev- let memurluğuna başlandığında alı- nacak aylığa yakın olduğu gibi tale- belikte bazı şeyler daha ucuza sağla- nabilir. Yurtta çok az bir para ile kalı- nabilir, üniversite lokantasında u- cuz sayılacak bir fiyata iyi kötü ka- rın doyurulabilir. Mezun olmak bu a- vantajları kaybetmek demektir. Meseleyi bu kadar dar bir çevre i- çinde düşünmek nasıl mümkünse, dü- şünce sınırını bütün Türkiyeyi içine alacak şekilde genişletmek te müm- kündü. Zafer'in yazısındaki şu satır- ları okuyanlar öyle yaptılar: "Muhtelifi iklimleri bünyesinde top- layan yurdumuz çeşitli ürünleriyle MİLLİ Ticaret çevrelerınden yükselen şi- kâyetle mmiyetlileri, şüphesiz, Mıllı Korunma Kanununa ve onun tatbikatına müteallik olan- lardır. Halbuki 1956 Haziranının ilk haf- tasında iktidar partisi ileri gelenle- rinden bazıları büyük bir başarı ka- zanmanın sevinci içindeydiler. Tür- kiye Büyük Millet Meclisi eski ik- tidar devrinden kalma bir kanunu değişikliklerle yeniden yürür- lüğe sokuyordu nun, 1956 Ha- ziranın kovalayan bir kaç ay içinde her bakımdan meşhur olan, Milli Korunma Kanunu idi. 3780 sayılı Milli Korunma Kanu- nu İkinci Dünya Harbi başladığı za- man kabul edilmişti. Bir olağan üs- tü hal kanunuydu. Nitekim birinci maddesi şöyleydi: "Madde 1 — Fevkalade hallerde Devletin, bünyesini iktisat ve Milli Müdafaa bakımından takviye mak- sadiyle İcra Vekilleri Heyetine, bu kanunda gösterilen şekil ve şartlar dairesinde vazife ve selâhiyetler ve- rilmiştir. Fevkalâde haller şunlardır: — Umumi veya kısmi seferber- lik, B — Devletin bir harbe ihtimali, C— Turkıye Cumhuriyetini de a- lâkalandıran yabancı devletler ara- sındaki harp hali." 1956 yılının Haziran ayında Tür- kiye'de umumi veya kısmi bir se- ferberlik ilân edilmemişti Devlet herhalde bir harbe girmeği de dü- şünüyor olamazdı. Türkiye Cum- huriyetini ilgilendirebilecek bir harp ihtimali de birden bire ortaya çık- mış değildi. O halde ceza hükümle- ri büsbütün ağırlaştırılmış bir Milli Korunma Kanununu — gerektiren şartlar nelerdi? girmesi SAHADA beslenme imkânları bakımından dün- yanın en zengin ülkelerinden biridir. Nüfus artısını nazarı dikkate alarak endişeye düşen milletler yanında gün- en güne inkişaf eden sulama tesis- lerimiz, gübre fabrikalarımız, re kadar ulaştırdığımız modern tek- nik ve bilgimizle istikbale emniyetle bakarken buna muvazi olarak beslen- me eğitiminin de geliştirilmesi mu- hakkak ki memleketimiz için hayırlı olacaktır. Çunku milletlerin bekası sağlık, sağlık ise iyi bir beslenme tat- bik etmekle kabildir. Bu vazife yal- nız hükümete bırakılmamalı, sağlık ,ve beslenme arasındaki bagların ne kadar sıkı olduğunu hor şahıs, hor aile, her sosyal grup anlamaya çalışmalı ve gıdayı itiyatlarını ken- di sağlıklarına en elverişli bir şekilde tanzim etmelidir. ünyanın her tarafında basit ve tam beslenme KORUNMA Hükümetin enflasyoncu iktisat si- yasetinin — neticesi — olarak fiatlar hızla yükseliyordu.1948 yılında 100 olan toptan eşya fiatları indeksi 1953 te 107 ye, 1954 te 118'e, 1955 te 127'ye, 1956 Mayısında da 153' e çık- mıştı. DP.niniktidara geçtiği 1950 yılında indeks 97 olduğuna göre altı yıl içinde toptan eşya fiatlarında yuzde 56 dan fazla bir artma olmuş- Ankara ve İstanbul için hazırla- geçinme indeksleri de aynı yük- selişi gösteriyordu. Konjonktür Da- iresinin verdiği rakkamlar şöyleydi: Yıllar Ankara İstanbul 1948 100 100 1945 108 110 1950 100 104 15951 102 103 1952 107 109 1953 112 113 1954 122 123 1956 138 134 1956 Ocak 153 149 1956 Mayıs 156 155 Görülüyor ki fiatlardaki artma birden bire kendini göstermiş değil- dir. Fiatlar ilkin ağır, daha sonra hızlı bir tempo ile boyuna yüksel- miştir, Fiat yükselmeleri başladığı zaman hükümeti ikaza çalışanlar olmuştur. İkaz edenler arasında ü- niversite hocaları da vardı. rın devamlı yükselişi hayra alamet, değildi. Daha başka bazı olaylar da göz önüne alındıgmda gelecek yılla- rın daha büyük Hat artışlarını da beraberlerinde getirecekleri şüphe- sizdi. Hükümet tedbir almalı, mil- yonlarca vatandaşın daha da sıkışık bir duruma düşmesini önlemeğe ça- lışmalıydı. İktidar partisi ileri tün bunlara kulaklarını gelenleri bü- tıkadılar; AKİS, 20 NİSAN 1957