ÇALIŞMA Konferanslar Konferanstan kaçanlar stanbul Üniversitesi İktisat ve İç- timaiyat Enstitüsünde son günler- de en çok tebessüm uyandıran hâdise sosyal siyaset mevzuundaki konfe- ransları verecek olanların tam kon- ferans günü anlaşılmaz bir hastalığa ul. " f" konferans ve- remıyeceklerını bildirmeleriydi. Geçen haftanın hastası Türkiye Ge- mi Adamları Sendıkası Başkam Rüş- tü Gunerı ıdı Rüş Güneri, geçen hafta a günü Denızcılık Bank ası Fabrıka ve Havuzlar İşçi Lokalinde vermesi gereken konferansta hazır bulunamıyâcağını İktisat ve Içtımaı-- yat Enstitüsüne bildirdi. Doğrusu konferansçının mazeretinin ne oldug iyice anlaşılamadı Zira Rüştü Güneri bazılarına "hastalığından" bahseder- en, başkalar ımna da aradan he- nüz döndüğ unu ve sendikasının men- supları için "müjde"ler getirdiğini söylüyor ve yakında Zonguldak Ereğ- lisindeki gemi adamlarının yemek hu- susundaki şıkayetlerını mahallinde incelemek için yola çıkacagını ilâve dy ordu. Doğrusu tuhaf bir hastalı- ğın artık moda haline geldiği söylene- bilirdi. İsin tuhafı bu hastalık daha ziyade İktisat ve İçtimaiyat Enstitü- sünün Sosyal Siyaset konferanslarını verecek olanların yakasına yapışıyor: du. Hakıkaten Türk-İş Genel Sekrete— meşhur beyanâtının çeşitli tepkilerle vatan sathında yayılmasından sonra, bu seriden konferanslar verilmez ha- le gelmişlerdi. şçi Sigortaları Kurumu İstanbul Bölge Müdürü Nedim Güven, "Bizde Sosyal Sigortacılık Tatbikatı" mevzu- lu son derece "teknik" bir konferans verecekken nedense hastalandı ve konferansı veremiyeceğini bildirdi. Onu takiben Dr. Afife Sayın ve Ak- şam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hıf- zı Topuz da "Enstitünün tavsiyesiyle" konferans vermekten vazgeçmişlerdi. Böylece bu vazgeçme hastalığı bir sal- giın haline gelmiş son kurbanı Rüştü Güneriyi yerlere sermişti. Bu suretle Çalışma Bakanının be- yanatı ve ithamları hiç olmazsa böy- lelikle meyvalarını vermiş oluyordu. Bakan bu konferanslarda bazı şahıs- ların "kökü dışarda ideolojilerle" iş- çileri "zehirlediğini" ortaya atmıştı. Halbuki bugüne kadar Konferans ve- renlerle veremeyenler ve veremiyecek olanlar arasında sosyal siyaset kon- feranslarının sınırları dışına çıkan olmamıştı ve esasen olmazdı da.. He- le İşçi Sigortaları Kurumu Istanbul Müdürü Nedim Güven, İstanbul İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürü Dr. Ek- 22 İşçilerimizin S on haftalardaki bir hadiseyi alaka ile takip ettik. İşçi Sendikaları ile Çalışma Bakanlığı arasındaki tartışına, bir çok bakımlardan e- hemmıyetlıdır İktisat Fakultesının işçiler için tertip ettiği konferans- lardan doğan bu tartışma -muhte- vası ve cereyan tarzı ne olursa ol- sun-, sosyol hareketlerimizin geliş- mesi ve teşkilâtlanması — bakımın- dan hayırlı alâmetler taşımaktadır İşçi teşekküllerinin, Çalışma Sa- kanı tarafından yapılan malîım İs- nadlar ve telmihlere karşı göster- dikleri tepki çok şiddetli olmuştur. Kendine has "demokrasi" devremiz- de bir bakanın bu kadar ağır bir mukabeleye maruz kaldıgını hatır- lamıyoruz. İşçi — sendikalarının ve konfederasyonunun bakanın itham- 5 den etmek için kâfi elemanları ih- tiva etmektedir. Ancak bu çeşit davranış tarzına da alıştığımızdan . veya alıştırıldı- ğımızdan- ilerisi ve muhtelif değiş- meler için hayale kapılmıyoruz... İktisat Fakultesı konferansların- şekıllendırme hariç, bunun tafsilâtına gırmey lüzumsuz bulu- yo u . Çünkü Türkiyede Işçı-Işve- ren - Hükümet münasebetleri vesi- kalar ve anlaşmalar ile belirli bir şekilde tâyin edilmiştir. Türkiye Avrupa Konseyinde, Birleşmiş Mil- letlerde, UNESCO da bu mevzuda bir çok andlaşmaların altına imza- me her ını koymuştur. Bütün işçi teşek- küllerini içine alan Cenevre Millet- lerarası İş Teşkilâtında ise Türki- ye yıllardan beri üyedir ve bütün sözleşmelere ye antlaşmalara da iştirak etmiştir. Şu halde durum bellidir ve gayet açıktır. Son hâdi- se dolayısıyla kimin haklı kimin haksız, kimin mütecaviz kimin mağdur olduğu, bilhassa kimin yer- li kimin yersiz konuştugu anlaşıla- caktır. Türk hükümetinin de bey- nelmılel antlaşmalara Triayet edip etmedıgı de elbette bahis mevzuu olacal Ancak bu, dediğimiz gibi eksper- lesin ve hukukçuların işidir. Kaldı ki dâvanın iç yüzü ele almış ve şe- killendiriliş. bakımından bir çok kimselerin zihinlerinde tereddüt bı- rakmayacak kadar basit ve kestir- medir.. e Dünyada — İşçi hareketlerinin sos- yal bir önem kazanması ve işçi terin teşkilâtlanmak lüzumunu his- setmeleri yüzlerle ve yüzlerle yıl Bahtsızlığı... Aydemir BALKAN gerimizdedir. Fransada, İngiltere- de, Hollandada, İsviçrede işçiler XVITI. Asrın sonunda — itibaren yani makina ihtilâlinden çok daha evvel- duzenlenmege başlamışlardır Bizde ton işin başlang pe dir. Matbaanın üç asır rotarla çel- diği bir memlekette bana pek hay- ret edilmemelidir. Son yıllarda sanayileşme gayret- ler olarak Türk işçi hareketlerınde de hızlı. ve hayırlı bir çelişme gozukmektedir. -Çalış- ma Bakanına, verilen cevap bunun parlak bir misalidir-. Bu gelişme elbette sıyası hayatımıza da tesir edecektir. "Sendikalarda siyaset mi?" feryadını koparmalı manasız- dır. İşçiler elbette siyaset yapacak- lardır. Fakat bu tâbirin şumulünde anlaşmak lâzımdır. Demokrasinin beşiği Ingılterede işçiler tam 120 yıl evvel siyasi partilerine kavuş- muşlardır. işçiler menfaatlerini - savunmak için kanunlara, bunun için de ka- nonları yapanlara müracaat ede- cekler, icabında teşrii meclise tem- silcilerini göndereceklerdir. Bunun için de teşkılatlarında siyaset ba- his mevzuu edilece . Bundan ta- bit bir şey olamaz. Ancak bu gelişme ve teşkilâtlan- ma sosyal ve dolayısıyla politik durumlarıyla kifayet eden grupla- rı tedirgin etmektedir. Bu da tabi- idir. Tabit olmayan bu grupların idare ve icra kuvvetlerine tesir e- derek bu gelişmeyi kasten frenle- meye, demokrat bir memlekette, teşebbüs edebılmelerıdır Bu frenle- bahaneler, her türlü vesileler, iftiralar, ilhamlar, telmih- ler v.s. ile icat edilmekte, yeni ve çeşitli müşküller çıkarılmaktadır. Son hâdise dolayısıyla ortaya dö- külen ve hakikatte mevzu ile hiç alâkası olmayan "vatan-millet- ha- miyet" teraneleri de aynı ve artık klasikleşen repertuvara dahil baha- nelerdir. Bu masa başı vatanperver- liği ve bakanın konuşması, üzerin- de ısrarla durulacak kadar ehemmi- yerlidir. Her gerçek milliyetçi, his- lerinin başkası tarafından bu şe- kilde istismarına tahammül etme- melidir. hakikaten komünist tehlike- yok etmek ıstıyorsak böyle teranelerle avunacağımız yerde mut- laka sosyal hayatımıza bir düzen ermelıyız, işçilerimizi mutlaka ka- rarlı ve emniyetli kir şeklide teş- kilatlandırmalıyız. Onlara bu dâva- larında hükümet olarak mutlaka yardım ölmeliyiz. Yoksa bu suni ze- hirleme evvelâ bize tesir edecek, bindiğimiz dalı kesecektir... Eger AKİS, 20 NİSAN 1957