TIYATRO nin Bölge tiyatrolarını kurma yolun- daki gayretleri olduğu şüphesizdir. Hakikaten, başlangıç olarak Konya- da, müteakiben Eskişehir, Kayserı Kırıkkale ve nihayet Adana ve iz- mirde verilen temsiller tiyatroyu va- tan sathına, yaymak mevzuunda Dev- let Tiyatrosu idaresinin hiçbir feda- kârlıktan kaçınmadığına birer delil teşkil etmiştir. Halen Devlet Tiyat- rosunda temsil edilen eserlerin adı geçen şehirlerde tekrarlanmasından ibaret olan Bölge tiyatroları faaliye- tinin önümüzdeki mevsim artık de- vamlı ve istikrarlı bir hale geleceğin- den şüphe etmek istemiyoruz. Gerçi tiyatro idaresi "Adana Şehir Tiyat- rosu" namı altında Adanada kurul- ması kararlaştırılan tiyatronun başı- na kendi kadrosunda vazifeli ve fakat ismi ancak "Adana Tiyatrosu" ibare- sinin yanısıra meşhur olan bir elema- nım seçip göndermiştir ama, bu meç- hul aktörün idarecilikte de meçhul kalması mânasına gelmez. Tiyatro İdaresi İzmir ve Bursada kurulacak olan tiyatroların aşına daha tecrübeli elemanlarım getirmiş- tir. Meselâ İzmire Salih Canar'ı, Bur- saya ise Ragıp Haykır'ı göndermiş- tir. Bu sanatkârlar adı geçen iki vilâ- yetimizi önümüzdeki mevsim devam- l1 birer tiyatroya kavuşturmak husu- sunda tetkik ve çalışmalarına başla- mış bulunmaktadırlar. Salih Canar ya Devlet Tiyatrosundaki çalışmala— rından yorgun duştugu için, ya "İzmir Şehir Tiyatrosu"nun mudur— lüğünü bundan böyle kendine daha uygun bulduğundan artık sahneden çekileceğini ye sadece idareci olarak kalacağını bazı kulaklara fısıldayıver- mişti. Şimdi İzmirliler ümitlerini Devlet Tiyatrosunun bu emekli aktö- rüne bağlamış, sabırsızlıkla tiyatrola- rının açılacağı günü beklemektedir- ler. Zira geçen Pazar gecesi "Yağ- murcu" piyesinin tamirde temsili gi- bi, Devlet Tiyatrosunun münferit temsilleri, tıpkı Konyalı ve Adanalılar gibi, İzmirliler için de tiyatro mevzu- unda artık iştah ilâcı yerine geçmeğe başlamıştır. Şaka merakı Ne var ki Devlet Tiyatrosunun bu yılki "Bölge Tiyatroları" faaliyeti Tiyatronun kendi programım tatbik- te birçok sıkıntıların doğmasına da sebeb olmuştur. Eleman azlığı, yolla- rın uzunluğu ve haftanın maalesef yedi geceden ibaret olması Devlet Ti- yatrosunu çok müşkül durumlarda bırakmıştır. Gittikçe hacimleri geniş- leyen iki karpuzu bir koltuğa sığdır- ma gayretleri bu mevsim Ankaralı seyircinin de Devlet Tiyatrosu kadar müşkül durumlara düşmesine ve pek sevimli sürprizlerle — karşılaşmasına sebeb olmuştur. Devlet Tiyatrosunun seyircisine hazırladığı bu hoş sürpriz- lerin ikisi pek arka arkaya gelmiş ve Ankaralı seyirciyi şaşkına çevirmiş-, tir. Bunlardan birincisi halkın "Üçün- cü Selim"i seyretmek üzere "üçüncü Tiyatro"ya gittikleri gece vuku bul- muştur Çunku o gece seyırcıler sah- nede " uçuncu Selim" yerine "Misafir" isimli bir piyesi seyretmek zorunda kalmışlardır. "Misafir" piyesinin "Ü- çüncü Tiyatro"da temsil edileceğin- 30 den ancak birkaç gün önce haberdar olanlar sadece temsillerin ilk gecele- rine Aaboneli olan seyircilerdi Ama Devlet Tiyatrosu onları da sürprizden mahrum etmek ıstememış ve kendile- rine "Misafir" piyesinin "Üçüncü Ti- yatro" da 1 Nisan Pazartesi gecesı temsil edileceğini — bildirmesine rağ- men eserin temsilini 30 Mart Cumar- tesi gecesi — başlatıvermişti. let Tiyatrosunun seyircilerine lece 1 Nisan şakası yapmak diğinde hiç şüphe yoktu. için de "Oda Tiyatrosu"nda nacağını 33 sayılı mecmuasında i- lân ettıgı "Misafir" isimli komik pi- yesi, "Üçüncü Selim"i bir solukta A- danaya gönderdikten sonra "Üçüncü Tiyatro" sahnesinde temsile başlamış- tı. Devlet Tiyatrosunun şakacılığı bu- rada da nihayete ermiş bulunmuyordu. Bu ay içinde seyircilerine ikinci bir sürpriz daha hazırlamıştı: "Misafir" piyesi "Üçüncü Tiyatro"ya geçince "Oda Tiyatro"su açıkta kalmıştı. İşte "Cinayet Var" isimli piyes te o vakit meydana çıktı. Devlet Tiyatrosu XX. Asrın bir sürat asrı olduğunu çok iyi bilen bir müesseseydi. DDoğrusu ya şimdiye kadar hep yasak savmak ü- zere bu parolayı sık sık ta kullanmış- tı. Bu defa da seyirciye ne pahasına olursa olsun iyi bir eser takdim et- mek için değil, fakat sırf boş kalan bir sahneyi doldurmak için seferber olmuş, neticede tiyatro tarihinde ye- ni bir rekor kırarak "Cinayet Var"ı "Oda Tiyatrosu" sahnesine çıkarma- ğa muvaffak olmuştu. Ankara ile A- dana arasındaki uçak seferlerinin bil sihirbazlıkta mühim bir rol oynadığı uhakkaktı. Zira "Cinayet Var"ın rol tevziatı yapıldığında Adanada. Ankaradaki olaylardan habersiz "U- çüncü Selim"deki rolünü oynamağa devam eden bir aktöre acele İhtiyaç hasıl olmuş ve aktör acele Ankaraya onme emrini almıştı Kendisi üç gün sonra "Cinayet Var "da sahneye çıka- caktı ve hakikaten üç gün sonra, ge- çen Pazar günü aktör kendisine tev- di edilen bu vazifeyi dişini tırnağına takıp yerine getirdi. Bütün bu olaylar göstermektedir ki Devlet Tiyatrosunun yaptığı her iyi iş bir yıkılışın da müjdesini taşı- maktadır. Hem sonra ne olursa olsun Devlet Tiyatrosunun bu şaka kından vazgeçmesi lâzımdır.. burası resmi bir müessesedir ve şa- kaya gelen tarafı yoktur. Hiçbir se- yirci bu şakaların hangi şartlar al- tında yapılmak Zzorunda kalındığını düşünmez ve düşünmek mecburiyetin- de de değildir. Devlet Tiyatrosunun eline verdiği ve onun resmi bir sözcü- sü olan mecmuaya bakar, tiyatroyla münasebetini de ona göre ayarlar. Şayet Devlet Tiyatrosu seyircisine bu neviden şakaları bu kadar sık tekrar- lamakta devam ederse, günün birinde seyirci tarafından da beklemediği bir şakayla, hattâ bir sürprizle karşıla- şırsa buna da hiç şaşmaması gerekir; AKİS, 20 NİSAN 1957