YURTTA OLUP BİTENLER tanbul Toplu Basın Mahkemesi Ratip Tahirin 16 ay hapis yatmasına ve 3 bin lira ağır para cezası ödemesine ve gazetesinin 1 ay müddetle ka t?am_ masına hükmetmişti. Temyizin Üçün- cü Ceza Dairesi, Burak hakkındaki mahkümiyet kararım da tasdik etti- ğinden, cezanın infazı yolu açılmıştı. İşte geçen Perşembe sabahı Siyasi Halk'ın idarehanesine sivil polislerin gelmesinin sebebi buydu. Gazetesinin kapa ılması, yüksek para cezaları, hatta ve hatta 16 ay- hk hapıshane misafirliği Ratip Tahır Burak için, meşhur Basın Kanunu v son tadilleri ile bunların, yeni anlayış şekli karşısında beklenmedık şeyler değildi. Bütün bunları "şeriatın kes- tiği parmak" diye 'karşılayabilmek için kendini hazırlamıştı. Gözü pek karikatüristin önceden hesaplayama- dığı tek şey infazdaki süratti. Haki- katen herşey başdöndürücü bir sürat içinde cereyan ediyordu. Savcılar ne- dense, hapıshaneye gonderılecek hü- kümlü eğer bir gazeteciyse, infaza müteallik usul hükümlerini rafa kal- dırıveriyorlardı. Metin Tokerin tev- kifinde olduğu gibi, Ratip Tahire de kanuni tebligat yapılmak şöyle dur- evine ve avukatına telefon etme- sine bile izin verilmemişti. Siyasi Halk'ın ıdarehanesıne gelen iki sivil polis 10 dakika içinde hükümlü gaze- teciyi apar topar odasından çıkarmış ve süratle Paşakapısı Cezaevine gö- türmüşlerdi. Boylece Basın Kanunundaki son ta- dillerin yürürlü: konmasından sonra Cezaevlerini dold maya başlayan gazetecilere bir yenisi daha katılmış oluyord!ı Toplattırılan gazeteler Bu sırada C.H.P. Meclis Grubu baş- kanvekili Nüvit Yetkin, basınla il- gili iki meseleyi B.M.M. nin önüne ge- tiriyordu. Adalet Bakanının, Malat- ya milletvekilinin suallerine verece- ği cevaplar, Hükümetin Basın Kanu- nu ve tatbikatı hakkındaki görüşle- rinin gün ışığına çıkmasını temin e- debilirdi ve bu bakımdan hâdisenin dikkatle takip edileceği muhakkaktı. Nüvit Yetkin suallerinin birinde 1 Haziran 1956'dan bu yana savcıların toplattırılan — gazetelerin “zabt ve müsadere" talep ve kararlarının kanuni mesnetlerinin neler olduğunu ve vatandaşların top- lamadan dolayı uğradıkları zararla- rın nasıl telâfi edildiğini soruyordu. Diğer sual ise, 1 Hazirandan bu yana basın yoluyla işlenmiş suçların ve suçluların adedine, mahkümiyetle ne- ticelenen dâvalar hakkında malümat verilmesine ve kesinleşen kararların infazında hangi esaslara göre hare- ket edildiğine mütedairdi. Nüvit Yetkinin suallerine verilecek cevapların basın rejimi, hâkim huzu- runda veya hapishanede bulunan ga- zeteciler, gazetecilere tatbik edilen süratli infaz usulleri hakkında ÇOK kıymetli bir aydınlatma vasıtası ola- cağı muhakkaktır. 10 Hükümet Tek meçhullü muadele Geçen hafta Cumayı Cumartesiye bağlayan gece Ankaranın Bah- çelievler semtinin dar ve karanlık sokaklarında mütecessis gölgeler do- laşıyordu. Yeni Gün gazetesinin istih- barat ekibi bir adresin peşindeydi. Sokak numaraları degıştırıldıgınden araştırma bir hayli u dü. Ama, neticede aranan ev bulundu Gazete- ciler evin kapısına yaklaştılar ve he- yecanlı bir el kapının zilini çaldı.. oktu. Kapının ikinci çalmışında, evin iğinde ışık yandı ve kapıda sır- tında pijamalarıyla uzun boylu, yor- gun yüzlü biri belirdi. Aynı anda fo- to muhabirinin flâşı gözleri kamaş- tırdı. Pijamalı adam, o gün istifa eden Milk Eğitim Bakanı Ahmet Ahmet Özel Kırmızı plâkadan, yeşil pijamaya Özel idi. Sabık Eğitim Bakanı kendi- sini gece yataktan kaldıran gazeteci- lere istifası hakkında tek kelime olsun söylememekte azimli görünüyordu. Bu sebeble gazeteciler Bahçelievler- den bir şeyler "sızdıramadan" döndü- ler. Sadece eski bakanın pijamalı ha- yali, objektiften peliküle sızmış ve ebedi ömre ulaşmıştı. Hâdise eski Eğitim Bakanının 1s- rarlı sessizliğine rağmen, gazetecile- rin kendisini yataktan fırlatmalarına sebeb olacak kadar, hatta çok daha fazla, enemmiyetliydi. Her şeyden ön- ce istifanın sebebi merak ediliyordu. Ahmet Özel, hasta olmadığını -çok şükür - söylüyordu. D.P. iktidarının bakanları ihtimal, daima tebessümle karşılanan "sıhhi mazerete mebni" is- tifalara boykot etmişlerdi. Nitekim Zeyyad Mandalinci de istifa ederken sıhhatinin -hamdolsun- yerinde oldu- ğunu söylemeyi ihmal etmemiş, fakat istifasının zahiri veya deruni sebeple- rini atom sırrı gibi gizlemişti. Ahmet özelin hareket tarzı da eski Ticaret Bakanınkinden farklı değildi. De- mokrasilerde, umumi efkâra karşı mesuliyet yüklenenlerin, vazifelerin- den ayrıldıkları sırada niçin ayrıldık- larım söylemeleri, kendilerini bu ha- rekete surukleyen sebebleri sayıp dökmeleri taşıdıkları mesuliyetin bir icabıydı. Ahmet özel de, nedense bu “"icab"ı yerine getirmekten kaçınıyor- du. Bu suretle zihinlerde uyanan is- tıfham, büyüye büyüye sonunda bir fe ve mesuliyetinden durup dururken niye kaçıyordu? Diğer kabine arka- daşları ile arasında derin fikir uçu- rumları mı belirmişti? — Hükümeti zor duruma düşüren bir siyasi pot mu kırmıştı? Hükümet Başkanıyla mı ihtilâfa düşmüştü? Doğrusu bu muadeleyi çözmek her babayiğidin harcı değildi. Ahmet Özelin istifası kulaktan ku- lağa söylendiği bir sırada Ankara radyosunda okunan istifa mektubu ve Başbakanın eski bakana gönder- diği cevap bu muadeleye bir hal tar- zı getirmekten uzaktı. Her mek- tup ta üslüp, nezaket ve hıç bır şey söylememek bakımından birer mü- kemmel "Correspondence diplomati- gue" numunesiydiler. ğitim Bakanının istifa sebebini bu mek- tuplarda aramak beyhudeydi. Ahmet Özel, Milli Eğitim Bakanlığı maka- mım -ve otomobilini - bırakmış, pija- masını artına geçirip evinde istira- hata çekilmişti. Bilinen tek şey, Ah- met Özelin Milik Eğitim Bakanı ola- rak hiç bir gün aranmayacağı idi. "Gurbet'den "Sıla"ya .. O zelin istifasıyla boşalan Milli E- ğitim Bakanlığına yapılan yeni tâyin, eski bakanın istifasından çok daha fazla alâka -ve bazı çevrelerde de endişe- uyandırdı. Eğitim Bakanlı- ğına üçbuçuk sene önce aynı makam- dan istifa suretiyle ayrılan Tevfik İleri getırılıyordu Bu üçbuçuk uzun seneyi elinde tesbih, dilinde "dikensiz gül" teranesiyle geçiren eski bakan, çok hareketli bir politika hayatına uy- gun mizacının baskısıyla hiç de boş durmamış, D.P.nin yüksek sevk-ü i- daresinde mesuliyetler almış ve bilhas sa lidere karşı gösterdiği merbutiyet ile temayüz etmişti. Bakanlık mevki- inden üçbuçuk yıl ayrı kalmadan do- ğan potansiyelle işe sarılacak, ihtimal akla hayale gelmiyen icraat hamlele- rine girişecekti. İşte belki o zaman, Ahmet Özelin neden istifa ettiği ve yerini İlerinin aldığı anlaşılacaktı. Tevfik İlerinin omuzlarına yüklenen Ahmet Özelin bile başaramıyacağı bir işin mevcut olup olmadığı, varsa bu vazifenin neden ibaret bulunduğu da o zaman anlaşılacaktı. AKİS, 20 NİSAN 1957