larla yapılacak müzakerelerden sonra tâyini için Nasırı ümitsizce de olsa ik- naya çalışıyordu. İngiltere ve Fransa müzâkerelerin neticesinden çoktan ü- midi kesmiş bulunuyorlardı. Amerika da aynı kanaata varmak üzereydi. İk- tisadi yardım vaadları Nasırın üze- rinde hiç bir tesir yapmıyordu. Mısır- lı diktatörün dediği dedikti. İngilte- re, Fransa ve Amerika bayraklarını taşıyan gemilere Kanalı kullanmama- larını tavsiye etmişti. Almanya da ih- timal aynı yolu takip edecekti. Fakat mütehassıslar şimdilik Kanalı boyko- ta imkân olmadığını söylüyorlardı. patılılar Kanal meselesini Güvenli Konseyine, hatta gerekirse Genel Ku- rula götürmeyi düşünüyorlardı. Bir- leşmiş Milletler bugüne kadar hep Nasırın yararına işlemişti. Artık bi- raz da Nasıra karşı çalışmasının za- manı gelmişti. Lübnan Müstafi milletvekilleri Geçen hafta Orta Doğunun Batıya en şirin görünen memleketi Lüb- nanda 7 milletvekili parlamentodaki vazifelerinden istifa — ediyorlardı.. 44 kişilik parlamentodan 7 kişinin ayrıl- ması ehemmiyetsiz bir hâdise sayıla- mazdı. İstifa edenlerin arasında eski başbakan Abdullah — Yafi de bulunu- ordu. Bu milletvekilleri hükümetin Batı taraftarı siyasetinden memnun değillerdi. Seki Başbakan — Abdullah Yafi, hükümeti Lübnanı Amerikanın yanında Rusyaya karşı harbe sürük- lemekle itham ediyordu. 1943 yılında Lübnanın istiklâlini ilk tanıyan Rus- yaya karşı, bu memleket ne diye bir "Haçlı seferi"ne girişecekti? Lübna- nın Eisenhower doktrinini daha Ame- rikan parlamentosundan geçmeden önce kabul etmesi de tenkit edilen noktalar arasındaydı. .7 milletvekili- nin istifası Batıya en yakın ve ahali- sinin yarısı hristiyan olan Lübnanda bile. Nâsırcı temayüllerin kuvvetini gösteren bir tezahürdü. Amerika, Or- ta Doğu siyasetini yürütürken bu noktaya son derece dikkat etmeliydi. Lübnanda bile durum bu olduktan sonra, diğer Arap memleketlerindeki hissiyatı tasavvur etmek çok. kolaydı. A.B.D. Eden ameliyat masasında eçen hafta Boston hava alanına konan bir uçaktan, sarışın, zayıf ve bitkin bir adam güçlükle yere indi. Sabık İngiliz Başbakanı ve birzaman- ların dünyanın en şık adamı Sir Ant- hony Eden ameliyat olmak üzere A- merikaya geliyordu. Talihsiz Mısır seferinden sonra Jamaica'ya dinlen- meye gıden Eden'in hastalığının sade- ce "siyasi" olduğunu düşünenler, ya- nılmışlardı. Eden Amerikaya varır varmaz, Ei- sehhower'in dostane bir mesajını bul- du; Cumhurbaşkanı, "Size yardım et- AKİS, 20 NİSAN 1957 Lady ve Sir Anthony Acı tebessüm mek için ne yapabilirim" diyordu. Sır Anthony bu lâfa hazin hazin güldü. Süveyş seferinden hemen sonra Eden, Eisenhower'i ziyaret edebilmek içiı'ı âdeta yalvarmıştı. Eden'in yıkılmak üzere olan siyasi hayatını kurtaracak tek adam Amerika Birleşik Devletle- rinin Cumhurbaşkanı Eisenhower idi. Fakat Ike, o zaman Eden'in talebini reddetmişti Siyasi hayatını kurtar- maya yanaşmıyan İke., Eden'in has- talığına karşı ne yapabılırdı ki? Vicky Kanal meselesine bakıyor: KİM.KİME ÖDÜYOR? ) "AZ GİTTİK, DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Tapılan kraliçe 65 sene evvel bir kraliçenin -Marie Antoinette . başını uçuran Cumhu- riyetçi Paris halkı, geçen hafta Kra- liçe Elizabeth II.'yi sevinç içinde bağ- rına bastı. Parisliler tam 78 saat ve 55 dakika boyunca bir bayram yaşa- dılar. Komünist Humanite gazetesi bi- le umumi memnuniyet havasının dı- şında — kalamamıştı. Okuyucularına, Kraliçe Elizabeth'in çok soğuk bir ha- vada Parise vardığını, kendisine ge- çen yıl Yoldaş Bulganin tarafından hediye edilen muhteşem zibelin man- toyu giymekle isabet edeceğini bildi- riyordu. Sağcısı, solcusu, faşisti komünis- ti Kraliçeye karşı olan hayranlıkların- da ittifak etmişlerdi. Bir asır evvel Kraliçe Victoria da Pariste daha az sevinçle karşılanmamıştı. Victoria o zaman intibalarıni Paris şehrinin ha- tıra defterine şöyle yazmıştı: "Mem- nunum; sevinç içindeyim. Sanırım ki hayatım boyunca Parısten güzel ve neşeli bir şey görmedim" Fildişi rengi, işlemek muhteşem ge- ce elbisesi içinde ve başında tacı bu- lunan Elizabeth, Operaya geldiği za- an Operanın önündeki meydanı dol- duran 35-40 bin Parislinin bitmek tü- kenmek bilmeyen tezahüratıyla kar- şılandı. Majestelerinin bir adım geri- sinden yürümesini çok iyi bilen prens Philip, — Parislilerin - coşkunluğunun kendisini şaşkına çevirdiğini söylü- yordu. Kraliçenin ziyaretinden en fazla memnuniyet duyanlar muhakkak ki televizyon cihazı satıcıları olmuşta. Zira televizyon satışı büyük ölçüde art mıştı. Satın almaya muvaffak olama- UZ GİTTİK.."