Caya çıkardığı eserle başkalarına hi- tap etmeyi aklına getirmemiş bile o- labilirdi. Musorgski'nin "Sergiden — Tablo- lar"ı, -bir piyanistin virtüozluk dere- cesini belirten bu denenmiş ölçü- Perticaroli'nin şaşmaz tekniği saye- sinde kusursuz bir icraya kavuştu. Herbir tablonun tasvir ettiği sahne- yi belagatle anlatması gezinti musi- kisiyle esas parçalar 'arasındaki ifa- de zıtlıklarını dramatik bir belirtmesi, "Civciv balesi" parçaları nefes kesen bir dogrulukla ve süratle çalması, "Eski Şato"da melodıyı agdasından kurtarıp mâna- landırması ve biçimlendirmesi, genç pıyanıstın parmaklarım olduğu kadar zihnini kalbini de çalıştırmasını bıldıgını gosterıyordu. Varakası İlhan K. MİMAROĞLU sıl dilinde hazırlamaları hususunda şimdiden talimat verilmiş midir ? 1957-58 mevsimi için opera idare- si, mukaveleyle bağlı bulunduğu sa- natçılardan — hangilerine — yabancı memlekete gitme izni vermiştir ve- ya verecektir? Bu sanatçıların mev- simin tamamında veya bir kısmın- da yurt dışında bulunacaklarını göz önünde tutarak repertuarını ve- ya temsil tarihlerini ona göre mi hazırlamıştır ? Afişlerinde orkestra şefinin, sah- neye koyanın, dekorcunun isimleri- ni göz alıcı puntolarla ilân eden Devlet Operası, önümüzdeki mev- simden başlıyarak artık şarkıcıları- nın isimlerini de bildirmeğe karar vermiş midir? — Vermemişse, veya karar menfiyse, neden? Oynanan operaların librettolarını kastırın halka dağıtmak veya sat- mak, hele her temsıl akşamında, o akşam -oynanan operanın lıbrettosu— nu -programlarla beraber- ' salonda hazır bulundurmak için bir tertibat alınmış mıdır? — Alınmamışsa ne- Nihayet, hususi bir vaziyetle a- lâkalı bir sual: Paris Tiyatro, Ope— ra ve Sinema Festivali'nde Türki- yeyi temsil ettirmek için Devlet Ti- yatrosu Genel Müdürlüğü bugüne kadar ne yapmıştır? Türkiye bu festıvale davet edılmış midir? E- dilmişse, meselâ "Kerem" yahut Van Gogh" gibi bir Türk opera- sıylâ bu festıvale katılmamız sağ- lanmış mı Bu sualler cevaplandırılabildiği takdirde, opera ıdarecılıgının en ip- tidai vazıfelerı yerine getirilmiş de- mektir. Cevaplandırılamazsa iş ba- şındaki şahsın yâ istifa etmesı, ya da kendisine "güle güle" denmesi, en tabi! hareket olur. Her halde, Milli Eğitim Bakanı, Devlet Tıyat— rosu (Ve operası) Genel Müdürü Muhsin Ertuğru'a bu çerçeve dahi- linde -ve daha başka- sualler sor- maktan kendini alamıyacaktır. AKİS, 20 NİSAN 1957 T I Küçük Tiyatro Turhan Dilligil Kolay gelsin, üstad! Kalem yerine ıslık Memleketimizin en çok sevilen ti- yatro müellifi Cevat Fehmi Baş- kutun son eseri, "Kleopatranın Me- zarı" geçen haftanın sonunda Cumar- tesi gecesi Küçük Tiyatroda Anka- ralı seyırcılerın önüne çıktı ve ehem- miyetli bir "tiyatro hâdisesi" yarat- tı. Hâdisenin ehemmiyeti şuraday- dı ki, muteber Zafer gazetesi Pazar sabahı bütün refiklerini atlatarak se- yircilerin Kleopatranın Mezarı"nın ilk temsilinde eseri ıslıkladığını haber veriyordu. Türk - İş Genel Sekreterı İsmail İnanın konferansının Ankara Valiliği tarafından — yasak edilmesini ertesi günü, okuyucularına konferan- sın yapıldığını haber veren ve diğer gazeteler Sovyet Rusyanın yeni An- kara Elçisinin seyahatini geri bırak- tığını bildirirken Elçinin Ankaraya geldiğini ve itimatnamesini takdim edeceğini yazan bir gazetede çıkan bu abere ınanmayanları mazur gör- mek lâzımdı. Ama Zaferin Tiyatroya müteallik bu haberi doğruydu; diğer haberler gibi masa başında kaleme alınmış değildi. Hâdise mahallinde tetkik, takip ve hatta tahrik edilmiş- ti. O gece Kuçuk Tiyatronun koyu vişne çürüğü kadıf perdeleri son sahnenin üzerine inerken ve seyirci- lerın alkışlarının başladıgı sırada ön sıralardaki küçü ir grubun ayağa fırladığı, sıkılmış yumruklarını sah- neye doğru uzatarak bağırıp çağırdık- ları ıslıklar öttürdükleri görüldü. A- YA T R O ma alkışlarla ıslıklar birbirine karış- tı ve az sonra salon boşalarak sessiz- liğine kavuştu Numayışçılerın arasında Zafer ga- zetesinden, Tiyatro münekkidi Tur- han Dıllıgıl in de bulunduğunu gö- renler ve hele üstadın halim selim, nazik mizacını yakından tanıyanlar doğrusu hayret içinde kaldılar. Aca- ba münekki aleminin ne derece te- sirsiz kaldıgım müşahede ederek ten- kitlerine sesini de karıştırmayı mı tecrübe ediyordu? Yoksa bu, şöhrete erişmenin yeni bir yolu muydu" âdisenin, ne taraftan bakılırsa ba- kılsın, ciddiye alınmaya tahammülü yoktu. Vaktiyle bir Amerikalı zabıta muhabiri, haber atlama yüzünden her gün yazı işleri müdüründen zaparta yemeğe başlamış.. Hattâ bir ara işi- ni muhafaza edip edemiyeceği bıle münakaşa edilir olmuş. Mesleki şöh-. retini kurtarmak için muhakkak biri şeyler yapmanın lüzumunu anlayan gazeteci şu çareyi bularak "şerefini" kurtarmış, Öönce dört başı mamur bir cinayet plânlamış ve bunu haber olarak hazırlayıp yazı işleri müdü- rünün masasına bırakmış. Sonra dı- şarıya çıkıp tasarladığı cinayeti nok- sansızca işlemiş. Tabit akıllı muha- bir hapishaneyi boylamış ama, o gün gazetesi bütün rakiplerini atlatmış ve zabıta muhabiri hayal ettiği mesleki şöhretin evci bâlâsına çıkmış.. "Kleopatranın Mezarı" C evat Fehmi Başkutun son eseri- nin İstanbuldaki temsili dolayı- sıyla AKİS'te çıkan yazıda eserin mevzuu ve tahlili üzerinde durulduğu için aynı şeyleri bir defa daha tekrarla mıyoruz. Ankaradaki temsile gelince, eseri sahneye koyan Mahir Canovanın "Kleopatranın Mezarı"nı anlamakta ve izah etmekte başarı gösteremedi- ğini, hattâ bu yolda gayret sarfından kaçındığını söyleşmek haksızlık olmı- yacaktır. Sanatkârların oyunları da "mise en scene"in cılızlığını telâfi et- mekten çok uzaktır. Bu sebeble se- yirciler Ankaradaki temsilde, sahne- de adeta birer makina gibi dolaşan sanatkarları seyretmenin can sıkıntı- sını duydular. Ne Şeref Gürsoy, ne İl- yas Avcı, ne de Asuman Korad rolle- rini anlamak için en ufak gayret gos— termemişler. Hele Jale Uzman... Doğ- rusu İstanbuldaki temsillerde hıç be- ğenilmeyen Hümaşah Göker'in oyunu bile bunun yanında çok iyi idi. Anka- radaki temsilde alâka çeken tek sa- natkâr Erol Günaydın oldu. Bu genç aktörden ileride daha anlayışlı kom- pozisyonlar bekliyenler Hayal kırık- lığına uğramıyacaklardır. Devlet Tiyatrosu İştah ilâcı D evlet Tiyatrosu Genel Müdür nün 1956-57 tiyatro mevsiminde giriştiği teşebbüslerden en müsbeti- 29