olarak tesbıt edılmıştı Fakat ondan evvel C.M.P. Büyük, Kongresi vardı C.M.P. ıçınde mesulıyet du ygus leri, bir triyumvira vardı: Ahme Tahtakılıç, Fuad Arna, Sadık Aldo- ğan. Bu üçgenin etrafında, başka si- yasıler yer almışlardı. Bunlar hem rejimin, hem de C.M.P.'nin istikbalini bir Muhalefet Cephesine ıştırakte gö- rüyorlardı. Zira C.H.P., ve Hür. P. bir işbirliğine azimliydiler ve bu, ile veya P. lmaksızın yapıla- caktı. Böyle bir cepheden partinin uzak kalması, öldürücü darbeydi. Hakıkaten, Osman Bölükbaşının bu- ün söz m. eti dahi C.M.P.'yi Mu- halefetın temsılcısı yapamazdı. Türki- yede muhalefet olarak C.H.P. - Hür. P. ekibi bilinecekti. Kaldı ki Hür. P. gelişme temposunu hızlandırmıştı ve de şu husus C.M.P. kongresi tarafın- dan katıyetle bilinmeliydi: C.H.P. Hür.P. birbirlerile ışbırlıgı yapacak- lar, bu işbirliğini seçimlere kadar gotureceklerdı Milletin buna ihtiya- cı vardı ve seçmenin böyle bir koa- lisyona iltifat edeceği açık Şimdi, önünde kapı açıkken C.M.P. cepheye girecek miydi, girmeyecek iydi? Ahmet Tahtakılıç ve arka- daşlarının Büyük Kongrelerıne bunu anlatmaları lazımdı. C.M.P. işbirli- ğinin haricinde kalırsa, istese de ıs- temese de D.P.'nin oyununu oynay: Bir yanda D P., diğer tarai'ta P - Hur P. koalısyonu varken .P.'nin "“üçüncü kuvvet" rolü oy- naması imkânsızdı. Buna ne çapı, ne liderlerinin vasıf ve imkânları müsa- itti.. C.H.P. ve Hür. P. aleyhinde gı- rişecekleri, her kampanya itibarı halel getirecekti; zira bu memlekette ve bu şartlar altında Muhalefete hü- cum etmenin hiç bir fayda sağlama- dığına C.M.P. liderleri yakından şa- hid olmalıydılar. Nitekim C.M.P. de kendisine yöneltilen bütün hücumla- ra rağmen zayıflamamış, kuvvetlen- mişti. Hele bir muhalif pa rtinin, ni- hayat kendi isteklerinin eşını ısteyen, aynı prensipleri müdafaa eden teşe küllere karşı vaziyet almasındakı garabet ve tabii, hususi maksad kim senin gozunden kaçmayacaktı. C.M.P.'yi dostça tenkid edenlerın illâ fena nıyetlerıne hükmetm as- talığına C.M.P. liderlerinin alenıyet- te iltifat etmedikleri hakıkatt Fa- kat içlerindeki ve hususi sohbetle- rinde ifade ettikleri şüpheleri de ber- SON GÜNLERİ" şince İttihadçı önderler arkaların- daki aydınlar ve gençlık kutlesının suratle kayboldu. g rüyorlar, e ârı umumıye nın bu sıhırli mbereğinin cephe — değiştirdiğini hıssedıy orlardı. Polis ve dikta rejimi bundan son- ra başlad Muhalıilere, nereye gi- dildiğini ve nereye varılacağını -neden sonra- duşunmeye başlıyan- lara, her tür! muamele a gö- 1Ş başarısızlıklar -her za- man oldugu gibi- mlekete ta- hammül edilmez bır teror havası getirdi; aydınların ordunun, üni- versitenin, düşüne -sadece düşü- nen- başları birer bırer ezildi. Hep aynı terane, “efkârı umiye" t ranesı altında memleket karanlıga formüliinün ahiri dayanağı a- i ka mış olmasına işlerin tama- m sekil almasına rağmen tttıhadçı lıderler, suçlu bir basının ye hainlerin de yardımıyla baskıla- rını şıddetlendırdıler Başarısızlık- lar, hezımetler evvelâ gizlendi, son- ra küçü msendi, sonra da muhalif- lerin veya hayalı düşmanların Üze- rine atıldı. Alâkayı dağıtacak, ha- taları unutturacak, felâketlere sün- ger çekecek yeni k nular bulundu, hatta ıcad edıldı Bunun için er n hazırdı. Dıktatorler daıma cevvaldı ler AKİS, 22 EYLÜL 1956 taraf leri, hele iktidarı tek başlarına alabilecekleri — ümidinden “Tan kahretmek YURTTA OLUP BİTENLER vazgeçmeleri mutlaka lâzım mekteydi. Bu bakımdan parti ıçınde— ki aklı selim sahibı liderlere mühim bir vazife — düşüyordu: Fıkırlerını mumkun oldugu kadar, çok mümkün olduğu ık, —mümkün oldugu kadar kuvvetle söylemek. Muhalefetin İşbirliğinin ikili mi. yoksa üçlü mü olacağı hususu şim- dilik bu meselede kalan tek meçhul- dur. Hür. P. muhtırası, Heybeliada mülakatı ve Kasım Guleğin demeci C.H.P. ile Hür. P.'nin işbirliği mev- zuunda fikir birliğine vardıklarının delilidir. Bundan böyle ana mesele- lerde illi partinin eş vaziyet alması hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. İzmir Bekleyiş! eçenlerde bir gün, Izmırde çıkan Yeni Asır gazetesınde -İzm en çok resmi ilân ala gazetelerinden biri- oku ucular bü- yük başlıkla ilân edilen bir havadis gördüler. Başbakan Adnan Menderes İzmire geliyordu. Havadisi daha ev- akanın muhitiyle teması olanYe Sbhdy mıştı. Şimdi, bunun Yeni Asır gibi İzmir mılletve istediklerinin lır..." evvela ııklmı başmdan alır. I ttihadçı liderler gittikçe battık- larını hissediyorlardı. İdeallerin- den ayrılmışlar, o ideallere bağla- nanları kaybetmişlerdi. Artık dı mak veya donmek onlar için bahis vzuu — değildi. Tanrı izanlarını başlarından almıştı. Sonuna kadar oynamak ve hep beraberce batmak onların tercih ettıgı netıceydı tün yalanlara evralara, bütün mızanse nler e ragmen tabiat ve toplum kanunları bıldıklerını Oo- kudu. Liderler, düz "efkârı u- mumiye"leri ve butu hempala nefıs mücadelesi haline irdi kle- ri memleket savaşında felaketlerıne gomuldul Iyı nıyetlı görünerek, belki de iyi niyetli olarak ellerine geçirdik- leri koca İmparatorluk yedi yıl so- nunda dumanları tüten bi al haline gelmıştı Fakat leket batmadı. Uyı uttuklar af- yonladıklarını zannettıklerı gençlık aydınlar ve ordu Kurtarıcısının e- linde uçurumun başında silkindi. Memleket ve mıllet devam etti. An- cak.. Ancak ittihadçı liderlerin çoğu ecelleriyle ölmediler. * Y akın tarihimizin son gelışme— leriyle Roma'nın gerileme ve çö- zülme yılları arasında bir benzerlık kuranların yanıldıklarını iddia parolası "Ekmek vi Eğlence" e yok zerıne titrey Romalı sesi gladyator eğlenceleri ve orjile- rin çığlıkları Tiranizm bu ğe başla: üyük ginliğin ve sefa hatın küm bir şahıt olmuşlard K heykel gıbı vakitsiz çökmesin maddi sefaletin yanında başlarından gıtmış lıderlerın teror ha Aydemir BALKAN mek güçtür. Serhatlerde felaketler birbirini takib ede a şenlikler ve eğlencelerle "efkârı u- mumiye" zehırlenıyordu Ahalinin ğle ol- muştu. Hürriyetler teker teker böy- dıldı Cumhurıyetle ü ydınla ın arasında _kayboldu. vetlendi. Zamanla paroladan "Ek- mek" te silinip gıdınce yalnız "Eg lence" ' yaraları sıvamaya yeti adı. B maddi sefalette yerleşti. Pompei harabelerini gezenler zenginlerin ve sefilleri hürlerin ve esirlerin yanyana yaşadıkları çok eğe mah- onlumun garip düzenine Vezüv'ün lavla- vvel bu beldenin çok daha battıgını iddia etmek yanlış değil- oca Romanın da boş bir alçı nde bu izanları vasıyla uydurma bir umumi ef- kâr efsanesıyle oyalanan polıtıkala— rının payı büyük olmuştur. Sefa- let, mahrumıyet ve baskı ıçınde ezilen esirlerin — gazabı Vezüv'ün- künden de zorlu esmiştir.