ken drapelerdir ve ipekliler revaçta- dır. Bel nadiren yerinde olup ekseri- ya normalin üstündedir. Geçen mev- simde olduğu gibi, bu mevsimde de kemerler ve kuşaklarla, drapeli bel kupları ile çok oynanmıştır. Bazı ya- kalar çok yüksek ve birçokları o- muzlara doğru yırtllmıştır Gece elbiseleri ece elbiselerinde en çok göze çarpan şey birçok yakaların de- koltesini ve ipekli gece pelerinlerini süsleyen kürklerdir. Yerleri süpüren işlemeli şahane elbiselerden bileklerde biten dans elbiselerine, kapalı yaka- li ve kollu şömizye taklidi tuvaletler- den, tek askılı veya çıplak streples bedenlere kadar, gece için, her çim mübahtır. Bu arada geçen se- -eki yüksek belli ampir tuvaletler, arkadan fiyonklu çok bol etekli pa- muk kadife dans elbiseleri de aynı şekilde beğenilmektedir. Renkler 956 - 57 modasının kraliçe rengi acı bir mordur. Tayyörden gece el- bisesine, şapkadan eldivene kadar bu renk her erde göze çarpmaktadır. Fakat gene aynı şekilde moda olan bir başka renk vardır ki morun ta- mamile aksidir diyebiliriz. Bu, sol- ş yamak rengidir. Her iki renk akla gelebilen bütün tonları ile piya- saya sürülmüştür. Mor güzel bir me- nekşe rengine de bakabilir, mürdüm erıgının kapalı ve donuk gorunuşu— nü de alabilir. Yaprak rengınde ise bazan ilkbaharın ümit ve neş'e verici tonlarını, bazan sonbaharın ölgün ve yanık harelerini bulabiliriz. Orman- dan denize inince, yosun renkleri bi- tip tükenmez bir hazinedir. akat,her sene olduğu gibi. siyah gene tahtta oturan renktir. Ona bu sene yeni bir isim takılmış: 100 96 Parisli!. En güzel tayyörler daima si- yahtan yapılmıştır ve bütün büyük terzilerin en çok özenerek hazırla- dıkları model muhakkak siyah bir öğleden sonra elbisesidir. Eteği bol da olsa dar da olsa ekseriya drape- lidir. Kuşağı normal bel hattından yukarda ve umumiyetle kalındır. Ne olursa olsun daima şıktır. Çünkü si- yahtır. Kumaşlar enkli sonbahar kumaşlarının en üyük hususiyetleri fevkalâde yu- muşak, besli ve aynı derecede hafif oluşlarıdır. Ağır görünüşlü " ler, "Shetland" lar bu kış adeta "tüy siklet" le ortaya çıkıverdıler Terzilerin en çok sevdikleri yeni bir kumaş ta, şu bizim çok iyi tanıdığı- mız eski pamuklu kadifedir. En ağır tayyörler, dans elbiseleri koyu renkli kadifelerle yapılmıştır Umumi bakış öodellere uzun uzun baktıktan sonra akılda kalan şey yumuşak, rahat, serbest bir hat, yuvarlak o- muzlar, normal bir bel, normal bir kalçadır. Bir de kap ve pelerinler. E- vet yelkenli gemiler devlinden kal- ma, fakat uçak devrine intibak et- miş bir pelerin modası.. 28 SİNEMA Festivaller Çiçekli yol O nyedinci Venedik Film Festivali açılırken alınan kararlar bütün sanatseverleri sevindirmişti. Fakat sinema endüstrisi patronları sanat- severlerle aynı fikirde değildi. Sade- ce tek bir filme mükâfat verilmesi ö- bürlerinin değerini — gölgeleyecekti. Halbuki prodüktörlerce bu festival- lerin gayesi bazı filmlerin iş imkân- larını arttırmak olmalıydı. Bunun i- çin türlü mükâfatlar icadedilmiş miydi? Yeni şartların bir hususiyeti de önceden yapılan bir elemeyle Fes- tivale ancak 12 filmin kabul edilme- siydi. Eski usule göre verilen mükâ- fatların sayısı zaten 12'yi buluyordu. Öyleyse bu 12 film festivale kabul edilmekle mükâfatlandırılmış sayıla- bılırlerdı Yalnız aralarından bir ta- nesine rco - Altın Aslanı" verilecek, öteden beri en iyi erkek ve kadın. oyunculara dağıtılmakta o- da kaldırılmıya- c . Buna rağmen şartları tatmin edici bulmayan İngiliz ve Amerikalı sinemacılar — eserlerini festivalden çektiler. John Huston'un "Moby Dick"ini bu yüzden görmek mümkün olmadı. Amerıkalılar festivale "Big- ger than Life" ve ttack" ile gayri resmi olarak katıldılar. 12 yerine 14 film gösteren festiva- lin gidişi günlük gazetelerimize her zamanki eğlenceli yazılarla aksetti- rildi. Filmlerin isminden, mevzuun- dan, yapıcılarından bahse lüzum gö- rülmeden; sinemayla ilgileri olsun ol- masın, bir takım Venedikli güzellerin mayolu Tresimleri sayfaları süsledi. Gazete mesulleri sanat ile şehvet a- rasındaki farkı daha kestirememiş- tam bır festival Once "Attack"ın lerdi. Neticeler de havasıyla bıldırıldı A S tirajlı bir hususi muhabirinin yazısını neşrettı Muhabire göre ltın Aslan bu yıl versce de Paris" filminin yıldızı Cla- ude Autant-Lara kazanmışlardı. Bel- liydi ki, bu gazetenin İtalyalı muha- biri rejısorlerden aktör yapmaya me- raklıydı. Nitekim Sovyet filmi "Öl- mez Birlik'ten bahsederken Afra- menco ile Tisse adlı iki genç aktörün oyunlarım kaydetmek 1htıyacını duy- tu. Sinema üsta kıymetli muhabır fikrinde ısrar ededursun ge- rek Claude Autant-Lara, gerek Afra- menco ile Tisse filmlerinin oyuncula- rı değil rejisörleriydiler. Onyedinci Venedik Festivali milli sinemaların mukayeseli durumlarını göstermesi bakımından alâka çekici oldu. Bu festival dolayısıyla harpten sonra büyük sinema kalkınması ya- pan İngilizlerin qrtlk söyliyecek şey- leri kalmadığı, İtalyanların sarsıntı geçirmekte olduğu Aaçıkça ortaya kondu İngiltere adına girecek olan oby Dick" aslında John Huston'un bağımsız eserıydı 1952'de Cannes'da birinci mükâfat kazanan, Orso Welles'in "Othello"su ne derece Tu- nus filmiyse, o da o kadar Ingılızdı Italyanların vaktini doldurmuş, e- mekli sinemacı Mario Camerini'nin "Soeur Loetzia"sıyla iştirak etmesi hayret vericiydi. Yeni değerler, Fe- derico Fellini'ler, Michelangelo Anto- nioni'ler nereler Luis Bunuel'in Ispanya'daq ayrılı- şındanberi uykuya dalan lspanya sineması, L. G. erla e J. A. Bardem g ıkı kuvvettı şahsıyet sa- Maria Schell "Gervaise"de Hakedilen bir. sanat mükâfatı AKİS, 22 EYLÜL 1956