22 Eylül 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

22 Eylül 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hi Meclis çoğunluğunun büyük kısmı, bana itimad ettiklerini bildirmişler- di. Bu durum karşısında, normal o- larak, Başbakanlığı bırakmamam gerekirdi. Ancak Müslüman Birliğin- den ayrıldıktan sonra, bu va: zıfeden de ayrılmayı şeref borcu saydım" ye devam ediyordu. Yeni Başbakan ve politikası uhammed Ali'nin istifası Pakis- an'da olduğu kadar Pakistan'ın dostlarında da teessür uyandırıyordu. Bilhassa Londra, Britanya Devletler topluluğu içinde bulunan Pakistan'- m şu sıralarda böyle devlet adamının hızmetınden uzak kalmasını — endişeyi karşıladığını daha ilk günden belırtmekten ken- dini alakoyamamıştı. Gene Lond- ada, bu istifanın, Muhammed A- Hi'nin siyasi hayatının sonu değil, fakat bundan sonra ve ba saf- larda yapacağı hizmetlerin — baş- langıcı olması temenni ediliyordu. Pakistanlılara gelınce, Pakistanlı- ları büyük kıs eski Başbakanla- n hiç yerınden kımıldamamış ol- masını elbette tercih ederlerdı Cum- hurbaşkanı İskender Muham- med Ali'nin istifa mektubunu alır almaz Başbakanı yanına çağırmış ve kendisinden, istifa etmeden önce, bi- raz daha duşunmesını ıstemış An- cak Muhammed Ali'n ararı kesın- di. İstifasını esasen uzun uzadıya dü- şündükten — sonra mişti. imdi, Cumhurbaşkanına, yenı bir Başba- kan seçmek düşüyordu. Yeni Başbakan kim olacaktı? Müslüman Birliği birbirine düşmüş- tü. Kuvvetli temsilcilerinden buyuk bir kısmının Cumhurıyetçı Parti"yi kurmaları üzerine, Birlik içinden çı- kacak bir Başbakan adayının sırf bu birliğe dayanarak Meclis çoğunluğu- nu toplayabilmesi çok şüpheli olmuş- u. "Cumi huı'ıyetçı"ler hiç şüp hesız, boyle bir adaya g oyu vel ten kaçınacaklardı Durum boyle o- lunca yeni Başbakanı başka parti- lerden seçmek gerekiyordu. Başka partiler liderlerinden — en kuvvetlisi de, Avami Partisinin lideri Hüseyin Suhravardi idi. Şu halde bundan böy- le, Pakistan Başbakanı Hüseyin Suhravardiolacaktı Suhravardi, o zamana kadar, Ba- tı düşmanı olmamakla beraber daha ziyade Arap-Asya devletlerinin dos- tu olmakla tanınmıştı. Pakistan, Bağdat Paktı içinde yer aldığı gün- lerde Suhravardi, ağdat Paktına karşı olmadığını belırt ekten geri urm Pakistan'ın yerinin A- rap-Asya devletleri safında olduğunu ileri sürüyordu. Muhammed Ali'nin son Londra Konferansı sırasındaki tutumunu tesvib ettiği de söylene- mezdi. Suhravardi ve onun gibi dü- şünenlere göre Pakistan, — Londra konferansında, kayıtsız şartsız Mi- sırın tarafını tutmalıydı. nsten duşuncelere sahıb olan yeni Başbakan, Pakistan po litikasına yeni degışıklıkler getırecek miydi ? Geçen hafta dünya efkârının AKİS, 22 EYLÜL 1956 zihnini en ziyade meşgul eden soru- lardan biri de buydu. Geçen perşem- be günü yaptığı bir konuşmada, Suh- ravardi bu soruyu şöyle cevaplandı- rıyordu: "Pakistan, Batıklarla olan anlaşmalarına sadık kalacak, fakat dış sıyasetıne müstakil bir ıstıkamet verecektir Suhravardi, bu konuşmasında, Pa- kistan'ı yalnız Batılılara tâbi bir memleket olmaktan - kurtaracağını açıkça belirtmiş ve "Pakistan'ı me- deni memleketler seviyesine en kısa yoldan ulaştırmak niyetindeyim. Bu itibarla ne taraftan — gelirse gelsin her yardımı iyi karşılayacağım" de- mişti Bu sözler, Pakistan dış politikası- nın değişeceğini, yeni bir safhaya gireceğini butun açıklığıyla gösteri- ordu. Bu sa a Pakistan, medeni memleketlerin sevıyesıne en kısa yol- dan ulaşabilmek için, ne — taraftan gelirse gelsin, her yardımı kabul e- decekti. Yani Pakistan, iç politika endişeleriyle, Arap-Asya devletleri gibi, ısır, Suriye, Hindistan, Bir- manya, Seylan, Endonezya, vs... gi- bi-, iki taraflı kesen çok tehlıkelı bir kılıcın altına yatmaya razı ola- cak, talihini bir miiddet de Arap-As- ya devletlerinin tarasızlıga karşılık çok taraflı yardım" politikasında de- meyec Bu hakikaten çok tehlıkelı bir po- litika oyunuydu. Bu nu oynamak için büyük ustalık ısterdı Günümüz politikacılarından pek azı böyle bir ustalıga sahip görünüyorlardı. İşte- bu mevzudaki en son ve en dıkkate deger örnekti. Nasır hem Rusya'dan, hem de Birleşik Ameri- ka'dan yardım koparmak isterken, eldeki bulgurdan da olmuştu. Bugün dütnyayı meşgul eden en büyük an- laşmazlık, Süveyş kanalı anlaşmaz- hğı, Nâsır'ın bu oyunu becerememe- DÜNYADA OLUP BİTENLER sinden çıkmış ve Mısırlı politikacı- nın acemılığı yalnız Mısır'a değil, bütün dünyaya pahalıya mal olmak tehlikesini doğurm Aynı oyunu oynamak ısteyen Nehru da, şimdiye kadar. duğunu her iki bloktan da elde etmış değildi. Tito... İşte bir tek Tito'nun bu oyunu iyi oynadığı söy- lenebilirdi. Ancak Suhravardi Tito kudretinde bir devlet adamı, Pakistan her iki blok için de Yugoslavya — öneminde bir devlet olabılır miydi? Bu suali “"Evet" diye cevaplandırmak — çok güçtü. Hafta içinde Karaşiden gelen ha- berlere göre, yeni Başvekil Suhra- vardinin Pakistanın Bağdat Paktın- dan çekileceğine dair olan beyanat batılılar tarafından büyük bir hay- retle karşılanmış bulunuyordu. Bu bakımdan Suhravardi dediği gibi davranırsa, Pakıstanın güç durum- lara düşmesi uzak olmiıyacaktı. Bereket versin ki bir yandan bun- ları söyleyen, yeni Pakistan Başba- kanı, diğer yandan da en kısa za- manda genel seçimlere gitmeyi dü- şündüğünü unutmuyordu. Pakistan- hlar, bu seçimlerde, hangi — tarafa hak — verdiklerini — açıklıyacaklardı Pakistan ışçılerını yakından — takip eden sıyası yorumcuların belirttikle rine göre, Pakistanlıların büyük ço- ğunluğu Batılılardan yana bulunu- yordu. Bu seçimlerde aklı selimin galebe çalıp tehlikeli oyuna son ve receğine kimsenin şüphesi yoktu. Bu bakımdan, Muhammed Ali'nin istifasından sonra, bütün gozler ye- ni kabineden ziyade önümüzdeki ba- harda yapılması beklenen yeni se- çimlere çevrilmişti. Bu seçimlerin Batı dostu partilerin bilhassa Müslü- man Birliğinden ayrılan aklı selin sahibi siyaset adamlarının galibiye tiyle neticelenmesi — beklenebilirdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: