K A D Aile Hürriyeti seçen bir koca Telefon uzun uzun çaldı. Tanınmış gazeteci Paul Gallico, yatağında şöyle bir dogruldu bekledi. Şimdi sanki karısı aşağı kattan yukarıya çıkacak, süratli fakat hafif adımlar- la telefon odasına koşacaktı. Paul Gallico hemen aynı anda onun neza- ketle konuşan sesini duyacaktı: "Af- federsiniz, kocam çok yorgun, uyu- yor. Acaba yarım saat sonra tekrar arıyabilir. misiniz?." — Sonra telefon kapanacak, kadın ayaklarının ucuna basarak merdivenlerden inecekti ve "Paul Gallico" mutebessım istiraha- tine devam edece Fakat evde en ufak bir hareket yoktu. Gazetecinin artık çok iyi tanı- dığı ağır bir sükut her yeri kapla- mıştı. Ne ayak sesleri duyuldu ne de kimse telefon açtı. Paul Gallico'ya gelince, birden yerinden fırladı. Hiç olmazsa şu telefonun ucundaki sesi yakalıyabılseydı Sesi yakaladı. Bu Gallico'nun çok eski bir dostu idi. Uzun bir seyahatten memlekete dö- nüyordu. "— Yahu, diyordu. Neler işittim? 14 senelik bir evlilikten sora cidden karından ayrılabildin mi?. Paul Gallıco mahcup: "Evet, diye kekeledı Evet, karımdan ayrıldım, yalnızı Fakat telefonun ucundaki ses, hiç ta üzülmüşe benzemıyordu Bol bir kahkaha duyuldu "— Seni tebrık ederim dostum. Cidden sana gıpta ediyorum. Artık hürsün değil mi? İstediğin yere gi- der, istediğin saatte dönersin. Ya- rabbi bu ne saadet!". Paul Gallico geniş bir nefes aldı "— Allaha şükür, sen beni anlıyor- sun, dedi. Boşanma taziyetlerinden artık usandım da.. Evet istediğim sa- atte eve dönüyorum. İstediğim ye- meklerı ve yalnız istediklerimi yiyo- em tediğim saatte.. Oh Yarabbı' Dırıltı kesıldı Istedıgım Za- man, istediğim gibi seyahat edebiliyo- rum. Eve köpek, kedi bile alabili- rim. Hatta istersem — sigaramın kü- lünü halının üstüne silkeleyebilirim." "— Oh, oh!" "— Ne dedin?" — Oh! Ne güzel dedim. Kim bi- lir ne mesutsun ? Pa allıco birden durdu, heye- canlı ve telâşlı bir sesle: "— Bana bak, diye sordu. Yoksa senın de kotu bır niyetin mi va — Kötü olur mu? İyi bir nıyet Evlilikten o derece bunaldım ki.." aul Gallico bütün neş'esini kay- betmişti. "— Şu halde sana hakikati söyle- mek mecburiyetindeyim, dedi. min bahsettiğim hürriyet yok mu? Cidden beş para etmez. Hem biliyor musun; şu anda karım evde olsay- dı ben yatağımda mışıl mışıl uyuya- AKİS, 22 EYLÜL 1956 IN caktım. Maamafih dur.. Telefon etti- ğine çok iyi etmişsin. Sakın yarın çıkacak olan makalemi okumadan karından ayrılmaya kalkma. Gazeteci telefonu kapadı. B“r an hareketsiz etrafı dinledi. Evde “"çıt yoktu. Hayret diyordu, vaktile çalı- şabilmek için evde tam bir sessizlik arar, bu yüzden karıma etmediğimi bırakm azdım Halbuki şimdi bu de- liksiz sessizlik çalışmama mani olu- yor.. Canım evden kaçmak, gezmek istiyor". Fakat büyük bir gayret sarfetti. Çalışma —odasının kapısını açtı ve makinasının başına oturarak derhal şu kelimeleri yazdı: "Evli olduğunu- za şükrediniz!". Yalnız adam Denize düşen... Bu, yazının başlığı idi. Paul Gal- lico, bir an durdu. İtirafnamesine im- za atarken acaba bir pişmanlık du- yacak mıydı?. "Adam sen de!." dedi. doğru bildiğini yazmak onun vazife - siydi. Zaten artık makinenin üstün- de uçan parmaklarını durdurmak onun elinde değildi ki! Evlilik bağ- larının eksikliği, bilhassa orta yaşta insana saadetten ziyâde sukutu ha- yal ve bedbinlik getiriyordu. Dünya- da hiçbir şey, boş bir evin sessizliği kadar insana sükütun hacm his- settiremezdi. Anahtar deliğinde dö- nen anahtarm sesine, — beklenilen bir başka ses cevap vermediği anda yalnızlık Ve sessızlık birbirine sarı- lır ve kapıdan içeriye giren adamı kucaklardı. Ancak o zaman anlaşılır- dı ki ne bir kedi miyavlaması, ne bir köpek havlaması bir insan sesinin yerini — tutabilirdi. Çok huysuz ve kıskanç bir erkeğin, senelerce kahrı- nı çektikten sonra nihayet ondan ay- rılmış olan ve kendisini pek mesut addeden, bir kadın vardı. Sokaktan e- ve gelir gelmez, ilk işi, şapkasını ve eldivenlerini çıkarmadan televizyona koşarak dugmeyı çevirmek ve — evi sesle doldurma Boşanmış kımselerın bir otelde ve- ya pansiyonda kalmaları da meseleyi hiçbir surette halledemezdi. Çünkü insanın yalnız başına odasına gide- ceği an ergeç gelecekti. Evet, insan nerede olursa olsun, ne adar eğle- nirse eğlensin ergeç yalnız odasına dönecekti ve hiçbir ses on Sen canım”" demiye- cek hatta en fena ihtimalle: — Kuzum bu saatte, nereden ge- liyorsun?" diye çıkışmıyacaktı O saatten itibaren artık kimse sizin mukadderatınızla ilgili değildi. BEr- kek de olsanız, kadın da olsanız artık yalnızdınız, eşsiz ve tektiniz. Bir baş- ka insanın ilk — düşüncesi olmaktan çıkmıştınız. Hasta veya sıhhatli olu- saadetiniz veya bedbahtlığı- yaşamama artık ancak, mevcutsa akrabalarınızı ve belki bir dereceye kadar, dostlarınızı alâkadar ederdi. Ama bütün bu insanların da, gene sızden çok daha yakın bir kim- seleri varı Kadınlar ıçin vaziyet büsbütün fe- na idi. Onlar bu yalnızlığı yalnız ev- de değil, sokakta ve cemiyet hayatın- da daima hissedeceklerdi. Bir kadı- nın kavalyesiz gidebileceği yerler en ileri memleketlerde- bile mahduttu. En ileri memleketlerde bile yalnız ka- dınlar yalnız erkeklerden daha az davet edilir, aranırdı. Sebep, muhte- melen dul kadınların etraf ta uyandı- racakları kıskançlıktı. Boşanmanın ilk aylarında eşi dos- tu tarafından sık sık aranan ve bol bol davet edilen bir erkek zanneder- di ki, dostlar terkedilen kadının yeri- ni tutabilecektir. Fakat öyle bir an gelirdi ki başkalarının — saadetinden ve güleryüzlülüğünden — istifade et- mek durumuna düşer ve yalnızlığını büsbütün anlardı. Alışkanlık Buy"k aşk daima ölebilirdi. Fakat alışkanlık kolay kolay kaybol- mazdı. İşte izdivacın kerameti deni- len şey buydu. Yeni bir aşk yalnızca yeni alışkanlıklar yaratmaya yarıyan birşeydi ve ekseri boşanmış erkek veya kadın çok eski alışkanlıkla— rTını yenılerıne tercih ederleri Aranan tatsızlıklar vliler arasında en mânâsız müna- kaşalara şahit — olunurdu. Bazan görülecek bir film yüzünden karıko- ca anlaşmazlığa düşer ve kavga e- derlerdi. Bazan yaz tatilini geçirmek üzere evlerde yapılan projeler iki üç ay sürer ve münakaşalara sebebiyet verirdi. Öyle evler vardı ki. karıko- calar birbirlerinin takacağı kravata veya eşarba karışırlardı. Bunlar, ha- kikaten evliliğin tatsız tarafları idi. Fakat boşanmış bir kimsenin, has- retle bu tatsızlıkları aradığı da çok defa görülürdü. —Herzaman istediği yere gitmek insanı tatmin etmiyordu 23