şeyden evvel rejim meselelerinin hal- li gerektiği kanaatindeydi. Bunun en güzel yolu ise Muhalefet partilerinin müşterek bir cephe halinde dâvayı vatandaşa intikal ettirmeleriydi. O gün Hürriyetçiler, Recep Peke- rin evinden memnun ayrıldılar. Mem- nun ve ümidliydiler. Resmi temaslar Heybelıada görüşmesinden iki gün sonra, Parti Genel Başkanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu Egeye hareket ederken ikinci başkan Enver Güreli Ankaraya geliyordu. Hür. P. öteki Munhalefet partileri nezdinde henüz resmi bir teşebbüse geçmemişti. En- ver Güreli Başkentte bunu yapacak- tı. Hakikaten İkinci Başkan hazırlan- mış olan muhtırayı C.H.P. ve C.M.P. Genel Başkanlıklarına tevdi etti. Bun- lardan C. bir teşekkül oldu- ğundan, goruşu tek bir agızdan, Genel Sekreter Kasım Güleğin agzı an a- çıklandı. Parti, teşebbusu iyi karşıla- mıştı. Müzakereler için kapı açıktı. .P.'ye gelince, mutad veçhile muhtelıf fikirler gazetelere el altın- ayrı ayrı uçuruldu. Doğrusu is- tenilirse C.M.P. bir defa fena not a- hyordu. Bir parti şu veya bu kanaat- te olabılırdı, ama hangi kanatte o0- lunduğunu hıç olmazsa liderlik mevkiine geçmış şahıslar tarafından bilinmesi lâzımdı. yük Kongreyi beklemek" teranesının mânası ola- mazdı. Liderler, fikirlerini Büyük Kongrede teşekkül ettiren kimseler miydi ki? Bilâkis, hakiki lider oydu ki kendi kanaatini partisinin ekseri- yetine, telkin suretile kabul ettirsin. Görülüyordu ki, tek başına iktidara gelmek, hülyası içinde mest vaziyet- te olduğu hissedilen C.M.P. seçmene bu en basit emniyeti vermekten bile acizdi. C.M.P. liderleri tıpkı 1950'den evvelki D.P. liderlerinin yolunda ol- mak istiyorlardı. İktidar! İstedikle- rinin sadece bu olduğu sezılıyordu Yani D.P.'liler gidecekler, C.M. ler gelecekl rdi. Ama nutulan ıkı husus vardı: Evvelâ, bir Muhalefet partısı olarak C.M.P. 1950 den evvel- ki D.P.'nin kuvvetinin yirmide biri- ne dahi sahip değildi; daha mühimi, Türk milletinin ikinci bir 1950'ye mü- saade edecegını sanmak safdillikle- rin en büyüğü C.M.P.'den akisler CM.P ileri gelenlerınden bazıları, Hür. ırasının alınması üzerine "C M P nin görüşü" diye ba- -1 gazetecilerin kulağına havadis fi- sıldadılar. Bu fısıltılara göre C.M.P. ancak C.H.P. ile, o da tamamile eşit şartlar altında, ışbırlıgı yapabilirdi. .'ni tanımıyordu. Bu parti da- ha bm koyde bile teşkılatını kurma- mıştı. Müstakbel seçimlerde hangi hakla aslan payı isteyebilirdi? Belki C.M.P. ona yüzde on bir kontenjan lütfetmeye razı olurdu. Fakat o ka- dar. Aslan payı C.M.P. ve C.H.P.'ye aitti. Hatta C.H.P. ile işbirliği dahı bir lütuftu ya.. Öyle ya, eski parti, AKİS, 22 EYLÜL 1956 bi partiden birinin Genel Sek reteridir. Bu ba- kımdan — Abdur- rahman Boyacı- gillerin söylerken dikkatli memesi lazımdır. Zira — Abdurrah- man Boyacigil- mekten kendisini kurtaramaz. Bu zata göre C.M.P. ilk seçim- lerde iktidarı alacaktır. Allah mübarek etsin! Mesele orada de- ğildir. Genel Sekretere göre bu- nun riyazi delilleri de mevcuttur. Türkiyenin hemen her tarafında halk, kütle halinde C.M.P. ye ilti- hak etmektedir. Rakkam meraklı sı Abdurrahman Boyacigiller bu- nun nisbetini de çıkarmıştır Par- ti degıştırenlerın yüzde 60'ı den, yüzde 20' C.H.P.'den, otekı yüzde 20'si Hür. P.'den gel- mektedir. Hım' Iş buraya varınca D.P.'nin H.P.'nin ve Hür. P.'- nin de elbette söylenecek bir kü- çük sözü olmak gerekir. D.P. 'den bir ses çıkması bahis mevzu ndisi için bu kadar faydalı olan bir Muhalefet Genel — Sekreterini — yalanlamak, D.P.'ye mi kalacaktır? Hakikaten Abdurrahman Boyacıgiller, üç mu- halif parti arasına soğukluk ek- mek suretile sanki D.P.'nin Muha- lefet dâvasına bugün yapmakta ol- duğu eşsiz yardımlara bir naçiz geniş bir teşkilâta sahip olmakla be- raber millet tarafından tutulmuyor- du. Ona C.M.P. ile işbirliği kuvvet verecekti! Bu saçma laflar, ciddi ga- zetelere aksetti. C.M.P.'nin "teşkilât"tan bahsetme- si pek garip kaçıyordu. Turkıyenın hemen her tarafında C.M.P. "Haya- let parti" olmak bakımından Hür. P.'den pek az farklıydı. Bir çok yer- de C.M.P.'nin sadece levhası vardı. Başka yerlerde ise ancak bir idare heyeti kurulabilmişti. Bunun "teşki- lât" olup olmadıgı tetkike muhtaçtı. Halbuki Hür. P.'nin bu handikapı ya- nında bir büyük avantajı vardı: Par- OLUP BİTENLER YURTTA mukabelede — bu- lunmak istemek- tedir. Ama P. ye ne kütle ha- linde, hatta ne de n veya Hür. P. *den istifa edip C. 'M.P.'ye kaydolun a Haydı dıyelım ki ikiyüzdür. İkı- , yüzde yirmi olursa yüzdeyü: elbette ki bindir. Demek ki C. MP Genel Sekreterinin ifadesine na- zaran C.M.P. nin o şaşaalı kalkın- ması ve iktidara en yakın parti haline gelmesi bin vatandaşın o saflara geçişi ile gerçekleşmiştir. Bin vatandaş geliyor ve bir parti iktidarı alıveriyor! —Evet, Allah hakikaten mübarek etsin.. Ne var ki Abdurrahman Boya- cigiller şöyle diyebilir: —Muhalif partılerden elenlerin adedi iki yüz değildir. İki bindir, iki yuz bin dir, iki milyondur. Am Halep o- radaysa, arşın da buradadır. Şımdı sayın politikacıyı davet ediyoruz: Meselâ Hür. P.'den istifa edip C. M.P.'ye kaydolunan 201 adet va- tandaşın adını versin. Bütün Tür- kurulmasın- kiyede, Hür. P.' dan kendisinin bahis mevzuu be- yanatı yaptığı tarihe kadar bu partiden ayrılıp C.M. geçen sadece 201 adet vatandaş Biz de o zaman şapkamızı çıkarıp, üstadı selâmlıyalım! ti olarak, fikir olarak umumi efkâr- da tutuluyordu Bir mânası ve bir kıymeti - vardı. Üstelik müşterileri D.P. 'de hazır beklıyordu Bası lince, en büyük sempatiyi ur P'ne gosterdığını herkes bılıyordu Bunun sebebi ise son derece basitti:Artık öğrenilmişti ki devleti devlet adam- ları idare eder. Partiler ıçınde en ka- liteli politikacıların ise Hür. P.'nde bulunduğu ortadaydı. Eğer bu parti, kurulusunu müteakip, bütün kuvvet- lerini iyi kullanamamışsa, gelişmesi- nin temposunu muhafaza edememiş- se kabahat devlet adamı vasfı taşı- yan o insanların "beşerin zaafları"na 5