KADIN ve kararsızlığa, sıkıntıya sevkediyor- du. Evet eşınden ayrılmış bir kadın veya erkek o gece isterse revüye gi- debılır, isterse konser dinler, isterse yatıp uyurdu. Ama hiçbir itiraz, hiç- bir münakaşa mevzuu olmadıkça ya- pılan şevlerin de pek zevki kalmıyor- du. Yaz tatilinin projesini kurmak yaz tatılıne gitmekten daha güz eldı yapılmamış bir yaz tatili pek yavan birşeydi. Evliliğin en güzel — taraflarından bırı yapılacak şeylerın çok yakın bir kimse ile pro rim kurabilmekti Isterse arada munakaşalar olsun!.. Paylaşma ihtiyacı anat âleminde olsun, iş hayatın- da olsun, meslekte olsun kazanı- lan bir muvaffakiyet yakın bırısıyle paylaşamadıkça, bir sabun köpüğü bur en yakın kimse olsa olsa karınız veya kocanız- ederler, üzüntüler, muvaffakiyet- sizlikler ve hastalıklar da aynı du- rumda olan bir insanla paylaşmak is- tenirdi. Bu aynı durumda olan insan e e sevincinden bahsedebilirdi, ne de dertlerınden .Çünkü bu gibi şey- ler cak kar koca arasında müşte- re kt Fakat paylaşılmak istenilen şey a- caba yalnız sevinçler ve kederler miydi?. Hayır insan güzel bir müzi- ği eşi ile beraber duymak, komik bir şeye eşi ile beraber gülmek isterdi. Vaktiyle karısından ayrılmak üzere olan bir erkek vardı. Otomobili bü- yük bir hayvanat — bahçesinin par- kından geçerken kocaman bir ayıya rastlamıştı. Ayının acıkmış bir hali vardı. Adam — otomobilim durdurdu. du. Adam bir sonra yavaşça ürdü. Ayı hâlâ yordu ve yüzünde şaşkın, komik bir teessür vardı Otomobildeki adam kahkahayı bastı — ının suratını y gördün mü Alis?" diye sordu. Alis adamın ay- kadındı. Fakat Bir daha caktı. Ada i. Alısle bırçok Ş gülmeye o kadar alışmışlardı ki, ba- İiyiyi ve kötüyü, güzeli ve çirkini, herşeyi ve hayatı paylaşarak yasamanın zevki- nlamışlardı Evli olduklarına şük- rediyorlardı Yaman Bir Kuvvet başka U ç kadın toplanmış, bir Bir kadından bahsediyorlardı. tanesi: "— Kâfir şanslıdır, dedi. Koca- sı bir dediğini ik mez. Evde ne istese olur". Ö Evet cidden şanslıdır, dedi. Halbukı söz aramızda öyle aman aman güzel değildir. Öyle aman aman ev kadınlığı da yoktur!" Ü- çüncü kadın mutebessım dinliyor- du: “— Haklısınız, dedi. Muhteme- len daha başka kusurları da var- dır. Ama hiçbirimizin sahip olma- dığımız büyük bir kuvvete sahip- tir: Siz buna şans deyiniz, kısmet deyi nce bu, daha ziyade elle tutulur bırşeydır Dikkat etmedi- niz ? O herkesin nabzına göre şerbet vermesini bilir" Kadınlar duşunduler Hakikaten o kimse ile arasını bozmaz, kimse ile münakaşa etmezdi. İstedikleri- ni gayet büyük bir kolaylıkla elde etmesini bilirdi. erkesin nabzı göre şerbet verirdi ama, bunun ıçın kendisine riyakâr veya kurnaz da denilemezdi. Çünkü o herkesi mem- nun etmeğe çalışırken kendı ufak tefek menfaatlerinden, kın bir istikbaldeki rahatından fedakarlık etmesini de bilirdi. Vakıa neticede daima kendisi kazançlı çıkardı a- ma, kimseyi kırmadıktan ve her- kese hakkını verdikten sonra kim ne diyebilirdi. Arkadaşlarının kocaları ile yap- tıkları münakaşaları daima, biraz hayretle dinliyen bir hali vardı. Arkadaşları da. doğrusu bazan 0- bakarlardı. Vakıa e- hâkim olduğ nuşurken en tabii haklarını adeta rica ile elde ettiği gorulurdu Bır ahbap — ziyaretinden e akşa yarım saat g kal ıgı ıçın üzü- lürken yalnız başına Avrupa seya- hatine çıkmış, hoşuna giden bir çantayı satın alabilmek için koca- sına danışırken kocası ona bir o- omobil satın almıştı. Birçokları için o şanslı ve kıs- metli kadın. birçokları için de an- laşamaz kadındı. Halbuki onun anlaşılamıyacak bazı rine kıyasen daha mesut bir ha- yat sürdükleri. kendilerini daha çok sevdirdikleri bir hakikatti. Ki- Paul Gallic noktayı koydu. imzasını attı. Sonra acele acele, mat- baaya gitmek üzere, evden çıkarken radyoyu açık bıraktı. Halbı çaldırmazdı, şimdi onsuz yapamıyordu. Jale CANDAN mi saçını evine süpürge eder, ge- y zdı, kimi normal fe- dakârlık hudutlarını — hiçbi za- bir man aşmadığı halde bas tacı edi- lir, hem kocası hem çocukları ta- rafından pek çok taktir edilir ve sevilirdi. Bu fevkalâde hadiseyi yalnızca şansa ve kısmete bağlamak, mu- ki, pek ustunkoru bir ka- n önüne getirecek olursak bu kadınların herşeyden evvel insan psikoloji ehemmiyet verdıkle- n geçmez. İleri görüşlüdürler. Kendilerini zayıf ve aciz hissettik- ler için değil, bir gün kaybetmek endişesini hiçbir zaman akıldan uzak tutmadıkları içindir kı onlar zor kullanma yolunu değil, sevgi yolunu seçmişlerdir. Sevgi yolu, nsanı gayelere ulaştıran en kısa ve şanslı, kısmetli kadınların sırrı budur. * adınlar ekseriya küçük bir â- lemde, evlerinin dert duvarı i- çinde yaşarlar. Onların bu dört duvar içinde, asırlardan beri, tat- bik ettikleri psikoloji sanatı ve ruhlara hitab etme kaygusu, bu- gün ev duvarlarını iş hayatının, siyasetin, devlet ida- resinin vazgeçilmez bir muvaffa- kiyet şartı olmuştur. İngiltere Kraliçesi Elisabeth, bir Fransız 0- lan şapkacısına yeni siparişte bu- lunurken mod kendi zevkim değil, halkın ruhunu okşıyan şap- kalar ısmarlam ştr Bu şapkalar açık renkli, neş'eli ve yüzünü ol- duğu gibi gösteren kuçuk şapka- lardır. Bir kraliçe ıçın bile halkın arzuları — bir emir — olmuştur. Çünkü o, bu arzulara cevap ve- rirken sarsılmaz bir kuvvet kaza- Psikoloji, yalnız evimizi değil, bugünkü dünyayı üçücük par- mağı üzerinde oynatan yaman bir diktatördür. Moda Sonbahar ve kış Ş( az aylarından — Sonbahara geçış daima biraz — hüzünlüdür. Fakat AKİS, 22 EYLÜL 1956