DÜNYADA OLUP BİTENLER Londrada İngiliz ve —Fransız devlet adamları meselenin kuvvet kullanma yoluyla halline karar verirlerse bu kararı benimsemeyecekti, Gerçekte, bu sırada, İngiliz ve Fransız devlet adamlarının da kuvvet kullanmaya mütemayil olmadıkları söylenemez- di. Eğer Birleşik Amerika bu tema- yülü destekler bir tavır takınsaydı, silâhlı bir çatışmanın patlak vermesi ihtimali uzak sayılamazdı. İkinci bir konferans Ingiliz ve Fransız devlet adamları Süveyş çıkmazından kurtulmak i- çin hal tarzları ararken ve Londrada toplanacak olan ikinci bir konferan- sın hazırlıkları yapılırken Nasırın Kahireden yükselen sesi duyuldu. Mı- sır Cumhurbaşkanına göre "Süveyş Kanalım — Kullananlar Birliği" bir harp cemiyetiydi ve Mısırın bu yol- daki bir teklifi kabul etmesine im- kan yoktu. Nasır: Kanal Mısırındır ve oradan müsaademiz olmadan geç- mek isteyecek gemileri durduraca- ğız" diyordu. Her vesile ile İngiliz ve Fransızla- ra çatan Nil diktatörü Mısırın kanal için dövüşmeye hazır olduğunu ilâve etmekten de zevk duyuyordu. Lond- ra Konferansına mukabil Mısır tara- fından tertiplenen konferansla alâ- kalı davetlere şimdiye kadar 20 memleketten cevap gelmişti. Bu mem- leketler şunlardır: Rusya, Komünist Çin, Pakistan, Panama, Suriye, Ür- dün, Endonezya Afganıstan Sudan, Romanya Polonya Libya, Suudi A- rabistan, Lübn: Doğ lmanya, Çekoslovakya Macarıstan Bulgaris- tan, Hindistan ve Yugoslavya Bu suretle Doğu e Müslüman - Arap devletlerin, destegını elde etmiş görülen Nâsır'ın Batıya karşı tutu- munda, inatçı tavırlarından vazgeç- mesi beklenemezdi. Pakistan Değişenler eçen haftanın başında, Pakistan Cumhurbaşkanı İskender Mirza bir mektup aldı. Bu mektup bir isti- fanameydi ve Başbakan Muhammed Ali tarafından kaleme — alınmıştı. Mektupta demokrasi bahsi üzerinde- de duruluyor ve şunlar söyleniyordu: "Eğer demokratik — müesseselerin iyi işlemesi isteniyorsa, kanaatimce, memleketin idaresi Parlamentonun eline bırakılmalıdır. Parlamenter bir demokraside, memleketin idaresi ile vazifeli olanlar halkın Parlamentoya gönderdiği temsilcilerdir. Eğer Par- lamentonun bu önderlik hakkı onun elinden alınarak Parlamento dışı e- lemanlarını şahsi veya kütlevi poli- tikalarına alet edilmek istenirse. A- nayasa ile kurulan demokratik mües- seselerle bunların gene Anayasa teminat altına alınan işleyişlerinin hiçbir manası kalmaz." İtiraf etmek gerekirdi ki bir Baş- bakanın, hem de Meclisten güven o- yu aldığı halde Partisiyle kendi a- 20 rasındaki uçurumun her gün biraz daha arttığını görerek çekilmeyi ter- cih eden r Başbakanın bunlar söyleyebilmek için olgun, çok olgun olması lâzımdı. Bu olgunluğu, de- mokrasi yolunda büyük ilerlemeler yaptıklarını söyleyen değme hükü- metlerin başbakanları gösteremezdi. İstifanın sebebi akikaten Pakistan Başbakanı Muhammed Ali Meclisten güven oyu almadığı için istifa etmiş değil- di. Muhammed Ali iktidarı devir al— dığı günden bu yana sayısız başa lar göstermiş, bütün Pakıstanlılarla beraber Meclisin de kalbini kazan- masını bilmişti. Ancak, son günler- de Başbakanın mensup olduğu Müs- lüman Birliği içinde bazı huzursuz- luk alâmetleri başlamış bulunuyor- du. Başlangıçta büyük emellerle Ku- rulan Birlik içindeki anlaşmazlıklar Hüseyin Suhravardi Sırt — çeviriyor birkaç aydanberi, — saklanılmaz bir hal almıştı. Müslüman Birliği lider- leri, Devletin kuruluşunda tarihi va- zifelerini gerektiği gibi yerine getir - ikten sonra, — tutumlarını değiştir- mişler ve sanki bu hizmetin karşılı- ğını ister gibi, bütün idareyi kendi ellerine almak temayülünü göster- mişlerdi. Bundan başka, gene kendi içlerinden çıkardıkları Başbakanın iç ve dış politikasını da begenmez bir tavır takınıyorlardı. Pakistan'ın Bağdat Paktına katılması üzerinde muhaliflerle beraber iktidar koalis- yonunun yükselttiği itiraz avazeleri hâlâ kulaklardaydı. Ancak, Devlete bağımsızlık ve hü- kümranlığını kazandırdıktan sonra tu- tum değiştirenler Birliğin üyeleri de- ğil, Birlik içindeki muhtelif grupla— rın liderleriydi. Liderlerin bu hare tine kızan Birlik üyelerinin bir kıs— mı, son zamanlarda, iktidar koalis- yonundan ayrılarak "Cumhuriyetçi Parti" ismini taşıyan bir parti kur- muşlar ve muhalefete — geçmişlerdi. Yeni muhalifler kabine üzerinde de baskı yapıyorlar ve Bakanları, Müs- üman Birliği liderlerinin totaliter zihniyetlerine yardım — eder görün- mek istemiyorlarsa, istifaya davet e- diyorlardı. "Cumhuriyetçi" lerin bu baskı ve ısrarları boşa gitmemiş ve bundan birkaç hafta kadar önce, Mu- hammed Ali - kabinesindeki bakan- lardan çoğu istifa ederek yeni par- tiye katılmışlardı. Kendisi gibi düşünenlerin Birlikten ayrılması uzerıne Muhammed Ali de zor durum tü. Esasen Müs- lüman Birliği liderleriyle tam bir an- laşma halinde bulunmıyan Başbakan, demokratik idealleri benimsemiş gö- rünen "Cumhuriyetçi Parti" ye iç- ten bir yakınlık duyuyordu. Ancak e olursa olsun kendisini Başbakan- lıga kadar yükseltmiş bir topluluğu da birden bırakamaz, bir kalemde eski partisi ile bütün baglarını kese- zdi. Onun için yapılacak bir şey kalıyordu: Partisini bir çağırmak ve onu diğer kendisi arasında bir tercih yapmaya davet etmek. İstifa mektubunda da belirttiği gi- bi, Muhammed Ali, Müslüman Bir- liğini toplantıya çağırmak kararını Birliğin Milli Meclisteki — temsilcile- rinin başkanı olmak sıfatiyle ve bu sıfatın verdiği yetkiyle alıyordu. hammed Ali. gene aynı sıfat ve yet- kilere dayanarak toplantının tarihi- ni 27 Ağustos, toplantı yerini de Karaşi olarak seçmişti. Bu toplan- tıya Birliğin bütün üyelerinin, bu a- rada Milli Meclisteki koalisyon lider- lerinin de katılması beklenirdi. An- cak beklenilenler gerçekleşmemiş ve Milli Meclisteki Birlik liderlerinden bazıları bile bile, Karaşi'ye gelmek- ten kaçınmışlardı. Muhammed Ali, istifa mektubun- da, "bunun üzerine, diyordu. Birlik liderlerinden bir kısmının vatana yapmak istediğim — hizmetlere engel olmaya kararlı bulunduklarım anla- ım. Daha sonra, Pakistan'ın istik- lâlini kazandığı gunun yıldönümün- de tertip edilen resmi ve kutsal me- rasimde hakkımda çıkarılan söylen- r de, bazı Müslüman Birliği li- derlerinin kendi şahsi emelleri uğru- na milletin prestijini feda etmeye na- sıl hazır olduklarını gösterdi. Ha- tırlarda olduğu üzere, Müslüman Bir- liği ileri gelenlerınden bazıları, Pa- kistan'ın istiklâl bayramı gununde, Muhammed Ali'yi vatanı yabancıla- ra satmakla itham etmişlerdi. Muhammed Ali, mektubuna, "ak- li selim sahibi kimselerin eninde sonunda bu gıbılere gerekli dersi ve- receğini düşünerek bir müddet sus- tum Ancak şahsıma yöneltilen hü- mlar, gün geçtikçe azalacağına şıddetlenıyorve Müslüman Birliği i- çinde kalmam gün geçtikçe zorlaşı— yordu. 27 Ağustosta yapılan toplan- tıda Birlik üyelerinin çoğunluğu, Mil- AKİS, 22 EYLÜL 1956