SPOR neticesinde ilk hamlede iki gol ata- rak arayı açmaya muvaffak oldular. İkinci devreye Sarı-Kırmızılılar genç oyuncularını alarak çıktılar. Gençler içersinde meşhur kaleci Os- man, Faruk ve Tek seçici Eşfak Ay- kaç ta vardı. Aykaç bir iki hareket yaptı ve haklı olarak alkış- landı. Ama taktikdeki mahareti ve rakibin oyununa karşı kullandığı tab- ye gene müspet netice vermemişti. Takımını ezeli rakibi karşısında 2-0 mağlübiyetten kurtaramadı. Tribün- leri dolduranlar maçın son dakikala- rı gelip çattığı bir sırada hep bi ğızdan tempo ile Osmana bağırmaya başladılar. Fakat bu takdir ifade e- den sevgi dolu bir seslenişti. Osman vazifesini yapmıştı. Hem de mutadı karşısında Fenerbahçeli Naci yoktu. hilâfına gol da yememişti. Çünkü u maçtan evvel Fenerbahçe ile Ga- latasaray genç takımları arasındaki Karşılaşma 1-0 Sarı-Kırmızılı takım lehine kapanmıştı. Galatasaray — Dinamo Sıra günün en mühim maçına gelip çatmıştı. Sofya Dinamosu hak- kında pek çok şey yazılmış ve söy- lenmişti. Kuvvetli bir takım oldukla- rı, enerji ve tekniği birleştirerek oy- nadıkları bilinenler arasında idi. Ama gene de doğrusunu — söylemek icap ederse, Galatasarayın maçı kazana- cağına inananların sayısı fazla idi. Ellinci yıl dönümünde herkes Sarı- Kırmızılı takımdan her zamankin- den daha fazla vazife bekliyorlardı. Gerçi Galatasaraylılar 2-1 mağlüp oldular. Fakat hiç bir zaman ezilme- diler, ezdiler. Hele Kadri panaltıyı kaçırmamış olsaydı, netice en azın- dan bir beraberlik olacaktı. Doğrusu Kadri gibi bir oyuncudan bu hare- ket beklenmezdi. Bu büyük fırsa- tın mağlubiyete başlıca amil olduğu söylenebilirdi. Takım bu hadiseden sonra bir anda sahadan kayboldu. Artık herşeye misafirler hakimdi. Metin'in 35 pastan attığı aheser gole rağmen Galatasaraylılar saha- dan 2-1 mağlüp ayrıldılar. Güreş Avrupa turnesi Macarıstanda elde edilen muvaf- fakiyetlerden — sonra geride bı- raktığımız hafta içersinde Güreş ilâ Takımımız Yugoslavyada kar- şılaşmalarına devam etti. Opatya şehrinde yapılan müsabakalarda bil- hassa serbest silide büyük bir muvaf fakiyet kazanıldı. . Bilek, Kartal, Güngör, Doğan, Karabacak ve Kap- lan kendi kilolarında şampiyon ol- dular. Sekiz sıkletin altısını kazan- mak bizim bu vadideki kuvvetimizi göstermeye — kafi gelmişti. Zaten artık serbest güreşte dünyada kolu- muzu bükecek millet yoktu. Mel- burn olimpiyatlarında bu stilde şam- piyon olacağımız — şimdiden herkes tarafından kabul — ediliyordu. Ama Greko-Romen öyle değil! Macaris- tanda birtek Hamit Kaplan Anton- sonu yenerek şampiyon — olmuştu. Yugoslavyadaki — karşılaşmalar ise, şu satırların yazıldığı - sırada de- vam ediyordu. Burdaki derecelerin daha iyi olması ihtimali kuvvetliy- di. Yugoslavya — seyahatinden sonra Millii Takımımız Almanyaya gidecek ve orada da Serbest ve Greko-Romen stilde karşılaşmalar yapacaktır. Bu müsabakalar için "Serbestte — kaza- Galatasaray tekaütleri "Heygidi 32 günler hey!." Hamit Kaplan Tuş — makinası nırız fakat Greko-Romen belli olmaz" demek yersiz olmayacaktır. Milli Ta- kımımız bu turneden döndükten son- ra artık Melburn — Olimpiyatlarına kadar milli bir temas yapmıyacak- tır. Şayet tahsisat vaziyeti ayarla- nabilecek olursa, tesbit edilecek mil- li takım Kasım ayına kadar kampta kalacaktır. Güreşçilerimize gereken her imkânı vermek, tahsisat denilen dar kalıplar içersine sokmadan hu- zur içersinde çalışmalarını sağlamak teşkilât için kaçınılmaz bir vazifedir. Su Sporları Türkiye Yelken Birinciliği Suhunet *10 dereceye kadar düş- müştü. Sert bir "poyraz" fırtına- sı ortalığı kasıp kavuruyordu. Bu hal yurdun muhtelif yerlerinden Türkiye yelken birinciliklerine iştirak etmek üzere İstanbula gelen 111 yelkenciyi fazlası ile üzmüştü. Fenerbahçedeki Yelken kulübünün önünde yarışa ka- tılacak 52 tekne demirlemişti. Bun- ların bir kısmı gerıde bıraktığımız haftanın cuma günü — müsabakalara iştirak edebildi. Fakat o günkü prog- m hava muhalefeti yüzünden sona erdirilemedi. Keza ertesi günü de öy- le oldu. Umumiyetle alâka ve teşvik görmeyen bu branşın Türkiye Bi- rıncılıgı müsabakaları da araya gi- en mecburi tehirlerle büsbütün sö- nuk bir şekilde nihayettendi. Müsa- bakalarda İstanbul yelkencileri diğer bölgelere karşı bariz bir üstünlük gösterdiler. AKİS, 22 EYLÜL 1956