dahaleden sonra ileitise yakalanmış okluğu anlaşılır. Hastanın karnının sağ tarafında ağrı vardır. Hattâ tü- möral bir kitle ele gelir. Bu yüzden kanser veya periton tüberkülozu sa- nılır. Ateş yukselmesı, ıshal şiddetli zayıilama, kusm 'durumda 0 ardır. Kanm akyuvarlan a- pandısıtte olduğu gibi biraz artmış- ır. Tümör şeklini aldığı zaman bu kitlenin içinde iltihaplı olan ince ba- ğırsağm son kısımları, civardaki sağlam bağırsak büklüm e me- zanter unur. Hastalığın dört kli- nik şekli vardır: 1) Apandisiti andı- ran şekil, 2) Diyarelerle sürüp giden anterit - bağırsak iltihabı şekli -, 3) Bağırsak tıkanması yapanlar. 4) Fis- tüllerle kendini gösteren ileitisler.. Bu sonuncu şekilde fistüller iç organ- lara, komşu bağırsak boğumlarına, kolonlara, sigmoid ve çekuma, kadın- larda rahme, mesaneye açılabildiği gibi dışarıya, meselâ karın duvarına. kasıklara, bele, böbrek civarına u- zanan fistüller de vardır. Hatta fis- tüllerin anal, perianal, rektal ve rek- to-vajinal olanları da vardır. Hasta- larda zamanla kansızlık baslar. İle- ri derecede zayıfla! Teşhis için bagırsaklara yapılan rontgen muayenesinin önemi büyük- nce bagırsagın son kısımları daralmlş olduğ bu kısımlara kadar ulaşan kontrast madde ince bir ip gibi geçmeğe başlar. Hattâ bazan kesif madde buralarda tama- men takılır kalır, ileriye geçemez. İleitis'in anatomo-patolojik görü- nüşü non spesifik bir granülom do- kusundan ibarettir. Yani iltihaplı kı- sım bir tek hücre kümesinden müte- şekkil değildir, içinde her çeşid hüc- re vardır. Fakat ekseriyeti İenfosit- ler teşkil eder. Dev hücreler de bu- lunur. İnce bağırsağın son kısımla- rındaki iltahap bölgesi, ince bağırsak boyunca 50-100 santimetreye kadar uzanır. Bu kısım bağırsağın kenarı çok kalınlaşmış, sertleşmiştir. Kalın- laşma içeriye doğru olduğundan ba- ğırsağın lümiyeri daralmış bazı yar- lerde de tıkanmıştır. Bağırsağın et- rafındaki mezanter ve fibrin kitleleri o kısmı dışardan da boğmuştur. Ci- vardaki lenfa bezeleri büyümüş ve il- tahaplanmıştır Bu iltahap kıtlesının içinde, eğer apandisit daha önceden çıkarılmamışsa o da mahpus kalmış- a yukarda söylediğimiz çeşıtlı fistuller de teşekkül etmiştir. Böylelikle hasta bağırsak civarı; ap- seler, tumorler, fistüllerle tanınmaz ve anatomik durumu seçilemez bir hale gelmiştir. İleitis terminalis'in neden, niçin, nasıl teşekkül ettiği henüz bilinme mektedir. Ilu hususta ileri sürülen bir çok fikirler vardır. Bir kısmı hastalığı tııberkuloza bağlamak is- temiştir. anatomo-patolojik bakımdan tıberkuloza ait hususiyet- ler görülemediği gibi, basil de bulu- namam an tecrübeleri dalma menfi kalmıştır İleitis'in, apandisit- ten sonra meydana çıktığını söyle- yenler varsa da bu, kabul edilebile- cek bir kanaat değildir. Çünkü has- talık apandisiti çıkanlmış olan kim- selerde de ortaya çıkmaktadır. Trav- maları, lenfa sistemi hastalıklarını, basilli dizanteriyi, bünye ve ailevi is- tidadı sebep gösterenler de vardır. Bütün bu fikirlere hastalığın teşek- külünde bir pay ayırmakla beraber gerçek etiyolojinin henüz karanlık olduğunu kabul etmek lâzımdır. Tedavi Hastalığın özel bir tedavisi yoktur. d safhada ameliyat yapılmam mahzurludur. Bu dönemi antibiyotik- lerle geçiştirmeğe çalışmak lâzım- dır. Hangi antibiyotiğin daha fayda- h olduğuna dair de bir bilgimiz mev- cut değildir. Sulfaınıdler, penicillin, streptomicin ve bun preparatlar, aureomycın, terramycin, chloromycetin ve benzerleri kullanı- labilir. Hastada ishaller bulunduğun- dan bunu kesmeğe ve özel bir rejim tatbık etmeğe çalışmalıdır. Vitamin- lerden de şüphesiz faydalanılacaktır. Bunların bazılarının bağırsaklardaki tahribatı söndürücü ve geçiştirici 0- zellikleri vardır. Bağırsaklardaki ziyonlar geniş olduğu zaman da kon- servatif tedavi şarttır. in safhada en iyi çare ame- liyattır. Bu suretle hasta olan bağır- sak parçası çıkarılır. İnce bağırsa- ğın sağlam Ucu kalın bağırsağa di- kilir, Iltahaplı kısımlar - dolayısiyle hasta bağırsak kısmı çıkarılamaz ve- ya leziyonlar geniş olduğundan bu- na imkân bulunamazsa, o zaman sa- dece ince bağırsakla kalın bağırsa- ğın transvers kısmı arasında yeni bir bırleşme ve yol yapılarak ince bağır- sağın çıkarılmasından vaz geçilir. iyata rağmen de hastanın i- yi olmadığı, hastalığın tekrarladığı görülmüştür. O hakle hastayı tama- men şifalandırmak için bugün tatbik edilen ameliyatlar da kâfi değildir. Dr. E.E. AKİS, 16 HAZİRAN 1956